EKREM KIZILTAŞ

Lahey’deki Mahkeme Dünyanın Vicdanı olabilecek mi?..

İhsan, çayını içerken bir yandan da telefonunda bir şeyler aradığını gördüğü Melih Bey'e sordu:

- Hayırdır, aradığını bulamıyorsun galiba?..

- Doğru, hakikaten aradıklarımı tam bulamadım. İsrail'i Gazze Şeridi'nde 'soykırım' yapmakla suçlayan Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı dava ile ilgili son gelişmelerin detaylarına bakıyorum… 29 Aralık'ta açılan ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerinin 'soykırım niteliğinde' olduğu vurgulanan davanın dilekçesinde, İsrail'in 'Gazze'deki Filistinlileri yok etmeye yönelik özel bir niyete sahip olduğu savunuluyor ve İsrail'in BM Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği belirtilerek, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarının derhal askıya alınması için, ihtiyati tedbir kararı çıkarılmasını isteniyor. Duruşma Perşembe günü başladı ve dün de İsrailliler güya kendilerini savundular… Selim:

- Dün gece, Uluslararası Adalet Divanı'nın saldırıların askıya alınmasını müzakere etmeye başlayacağı açıklanmıştı, son olarak. Bu herhalde zaman alacaktır. Ancak, Lahey'deki Yüksek Adalet Divanı'nın alacağı bir karar şu andaki vahşetin durmasına katkı sağlar mı?..

- Bunu söylemek zor. BM'nin en yüksek yargı organı olan Yüksek Adalet Divanı'nın verdiği kararlar nihaidir ve temyiz edilemez. Mahkeme, sunulan delillerin durumuna bakarak davayı kabul edebilir ya da reddedebilir. Kabul ederse de uzun bir yargılama süreci başlayacak demektir. Tabii mahkemenin kararlarını uygulamakta herhangi bir araca sahip olmadığı da malum. Ancak, dava yine de çok önemli. BM'nin felç olduğu, ABD ve İsrail'e dur diyebilecek diğer ülkelerin vahşeti adeta teşvik ettikleri, Güvenlik Konseyi'nin ABD tarafından engellendiği bir vasattayız. Bu sebeple Yüksek Adalet Divanı'nda aleyhine alınacak kararın, katliamcı İsrail'in ve taraftarlarının canını ciddi şekilde sıkacağı, kesin… Remzi:

- İsrail soykırım niyetiyle yargılanacağına göre, BM Sözleşmesinde soykırım nasıl tanımlanıyor?..

- Birleşmiş Milletler'in 1948'de kabul ettiği 'Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, bir eylemin soykırım olarak kabul edilebilmesi için, ulusal, etnik, dini veya ırksal bir grubun hedef alınması; öldürme, ağır yaralama, zihinsel ve psikolojik zarar verme, zehirli yaşam koşulları yaratma, doğum kontrol tedbirleri uygulama veya çocukları bir gruptan diğerine zorla nakletme gibi yıkıcı eylemler olması yanında bu eylemlerin sistematik ve yaygın olması ve yok etmeye yönelik açık bir niyet olması gerektiğini vurgulamış. İsrail 7 Ekim'den beri Gazze'de yaptıkları ve dahası 1948'den beri Filistin'de yaptıkları da tom olarak bunlar zaten… Mustafa:

- Şimdiye kadar neden bu yola başvurulmadı acaba?..

- Bu bir süreç. Anladığım kadarıyla, Türkiye'nin de aralarında olduğu İsrail'in mutlaka durdurulması gerektiğine inanan ülkeler, gereken bilgi ve belgeleri toplayıp Adalet Divanı'nın mevzuatına uygun olarak hukuki altyapıyı da oluşturduktan sonra Güney Afrika'nın bu başvuruyu yapmasını sağladılar. Anadolu Ajansı'nın geçtiğimiz günlerde yayımladığı, Gazze'deki vahşeti bütün detaylarıyla aktaran Kanıt isimli kitap da mahkemeye sunulan belgeler arasında, biliyorsunuz… Mustafa:

- Neden Güney Afrika?..

- Güney Afrika, 1948'den 1994'e kadar, Apartheid denilen ve temel olarak beyaz ırkın siyah ırktan üstün olduğu inancındaki bir yönetim sebebiyle çok sıkıntıların çekildiği bir ülke. Bu ırkçı yönetimin başlıca destekçilerinden birisi de İsrail idi. İsrail, Filistinlilere yönelik vahşeti yanında apartheid tanımına uygun bir şekilde ırkçı uygulamalarda da bulunuyor. Bu açıdan başvuruyu İsrail'İn Gazze'deki uygulamalarını kendi ülkesindeki apartheid (ırk ayrımcılığı) rejimiyle kıyaslayan Güney Afrika'nın yapması, oldukça anlamlı…

Soykırımcı Hamas imiş!..

- İsrail'in Gazze'deki vahşetini apartheid rejimiyle karşılaştıran Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa'nın Filistinlilere tam destek vermesiyle iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler askıya alınmış, Güney Afrika Pretoria'daki İsrail Büyükelçiliği'ni kapatmıştı. Güney Afrika'nın da İsrail gibi BM Soykırım Sözleşmesi'ni imzalayan ülkelerden olması, Cyril Ramaphosa yönetiminin, dava konusunda inisiyatif almasının sebeplerinden. Güney Afrika yönetimi, bu sözleşmeden doğan yükümlülüğe dayanarak İsrail aleyhine "soykırım" suçlamasıyla dava açtı, bildiğim kadarıyla… Bunları, gelişmeleri izlediği anlaşılan Mehmet söylemişti. İhsan, Melih Bey'e:

- Mahkemenin ilk iki günlük seyri, bundan sonrası ile ilgili bir fikir veriyordur herhalde…

- Öncelikle iddianamenin çok iyi hazırlandığını söylemek gerek. İsrail'in sürdürdüğü bombalamalarla Gazze'de çoğunluğu kadın ve çocuk 23 bin insanın öldüğü, 1 milyon 900 binden fazla kişinin de yerinden edildiği belirtilip, bunların İsrail'in bir soykırım gerçekleştirme niyetinde olduğunu gösterdiğine dikkat çekiliyor. Aralarında Türkiye, Brezilya ve İran'ın da bulunduğu 8 ülkenin, İsrail'i soykırımla suçlayan açıklamaları da hatırlatılıp, İsrail'in uluslararası toplumun ciddi endişelerinin farkında olduğuna dikkat çekiliyor… Mustafa, hatırlattı:

- Bu arada İsrailli yetkililerin 7 Ekim sonrası açıklamalarına da yer veriliyordu, sanırım…

- İddianamede, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın, 'Biz insansı hayvanlarla savaşıyoruz' sözünün, Miras Bakanı Amichai Eliyahu'nun, 'Gazze'ye nükleer saldırının da seçenekler arasında olduğu' beyanının, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve diğer yetkililerin 'Gazze'de masum veya olaya karışmamış sivil olmadığına' dair açıklamalarının İsrail'in soykırım yapma kararlılığını kanıtladığı savunuluyor. Başbakan Netanyahu'nun, 'İsrailoğullarının İncil'deki düşmanı Amalek'ten' bahsettiği de hatırlatılan iddianamede, bakanlar Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir,'in çok sayıda Filistinlinin Gazze'yi terke ikna etme zamanının geldiği bir 'göç projesi' çağrısında bulunmaları da yer almış… Selim:

- Adamların şimdi başlarına bela olan hamasi lafları, aslında ne mal olduklarını da ortaya koymuş zaten. Mahkemede savunmalarını yaparken neler yumurtladılar acaba?..

- Güney Afrika'yı, 'İsrail Devleti'nin yıkılması çağrısında bulunan bir terör örgütüyle işbirliği yapmakla' suçlayan İsrail sözcüsünün, 'İsrail, Güney Afrika tarafından yayılan kan iftirasını ve Uluslararası Adalet Divanı'na başvurusunu tiksintiyle reddediyor' dedikten sonra da 'Güney Afrika'nın iddiası hem fiili hem de hukuki dayanaktan yoksundur ve Mahkeme'nin alçakça ve aşağılayıcı bir şekilde istismar edilmesini teşkil etmektedir' şeklindeki sözleri, davanın başlaması üzerine gösterdikleri tepkilerin özeti… Melih Bey, telefonundaki bir dosyaya bakarak devam etti:

- Uluslararası Adalet Divanı'ndaki dünkü İsrail savunmalarının temelini de, 'sivil ölümlerinin kasti olmadığı, ancak meşru askeri hedeflere yapılan saldırılar sonucu gerçekleştiği' iddiası teşkil ediyor. Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri, Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu'nu bahane gösterip, 'savunma savaşı' yaptıklarını söylemiş, mesela. İsrail'in yasal temsilcilerinden Malcolm Shaw, soykırım niyetine dair kanıt bulunmadığını, İsrail'in kendisini savunma niyetinde olduğunu ve asıl soykırımın Hamas'ın düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu olduğunu iddia etmiş… İhsan:

- Netice olarak, Mahkeme İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarının askıya alınması için ihtiyati tedbir konusunu müzakere edecek ve yargılama da sürecek anlaşılan. Divan, daha önce Srebrenitsa Katliamı, Arakanlı Müslümanlara yönelik suçlar ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilgili dosyalara bakmış ve bu hususlarda dikkat çekici kararlar almıştı. Şimdi ne olur sizce?..

- Ne olacağını bekleyip göreceğiz. Ancak bu dava, Dünyanın Vicdanı da denilen Uluslararası Adalet Divanı'nın hakikaten öyle olup olmadığını gösterecek. Bu, uluslararası hukukun yerlerde sürünen itibarı açısından da bir şans. Uluslararası toplum bu soykırımı durdurur ve İsrail'e Filistin'de yaptıklarının hesabını sormaya başlayabilirse, bir dünya sisteminin varlığından da söz edilebilir… İhsan:

- O halde, şimdilik aksini düşünmeyelim ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan, öncelikle İsrail saldırılarının durması için bir tedbir kararı, sonra da saldırganı mahkum eden bir karar çıkması için dua edelim. Cenab-ı Hakk, Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimizin yardımcısı olsun!..

- Amin!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.