Adnan Oktar örgütünün karanlık yüzünü anlattı! Örgütü çökerten isimden flaş açıklamalar
Adnan Oktar örgütünü çökerten Özkan Memati verdiği özel bilgilerde çarpıcı detayları paylaştı. Mamati, örgüte nasıl girdiğini, nasıl silahlandıklarını ve örgütün karanlık yüzünü tüm çıplaklığıyla paylaştı. Mamati, 'Mesela Adnan Oktar çıkıp dedi ki, ‘Kanal kuruyoruz, Mason oluyoruz.’ Hücre sistemi olduğu için siz kararların nerede, nasıl verildiğini bilmiyorsunuz. Oktar aniden karar verir, ‘Silahlanıyoruz’ der, silahlanırsınız. ‘Yurtdışına çıkıyoruz’ der çıkarsınız. 5 yılda bir, örgüt firmalarını batırıyorlardı. Çünkü hem firma sahipleri borçlu oluyor örgüte, boyun bükmek zorunda kalıyor hem örgüte 10 yılda, 20 yılda kazanılmayan bir para geliyor hem de ileriye dönük kaçma, ayrılma planları olanlar adeta bir kıskaca alınıyordu' dedi. İşte tüm detaylar...
2017 yılında örgütten ayrıldıktan sonra ihbar ve itiraflarıyla örgüte operasyon yapılmasını sağlayan Özkan Mamati örgüte yönelik çok önemli bilgiler paylaştı. Oktar örgütünün büyük darbe aldığını ancak yok olmadığını söyleyen Mamati, Adnan Oktar cezaevine girdikten sonra örgüte vekaleten İbrahim Seral Köprülü'nün lider olarak atandığını, Köprülü'nün altında da 4 kişilik bir imamlar konseyi kurulduğunu anlatmıştı. Mamati, röportajımızın ikinci bölümünde; örgüte nasıl girdiğini, nasıl silahlandıklarını ve örgütün ticari faaliyetlerine kadar birçok konuya değindi. Adnan Oktar'ın sapkınlığından fişleme sistemi ve ajan korkusuna kadar kişilik bozukluklarını aktaran Mamati, örgütün karanlık yüzünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.

İşte kendi anlatımıyla Özkan Mamati'nin örgüt serüveni...
* Ben örgütle liseyi yeni bitirdiğimde tanışmıştım. Bunların Karaköy'de tıbbi cihaz ithal eden bir firması vardı. Oraya ofis boy olarak işe girmiştim. O zamanlar 1999-2000 yılları. Evrim kitaplarının dağıtıldığı dönemler. Tebliğ yapıyorlar. Tabi tebliğ yapan adamlar üniversite mezunu, iki yabancı dil bilen, zengin adamlar ama mütevazilikle yapıyorlar ve sizin bu çok hoşunuza gidiyor. Küçük yaştayız o dönem.
* Bu tebliğ böyle bir yıl devam etti. Namaza başladık. Kitapları okuttular bize. Cumartesi, pazar bize görevler verdiler. Örgütün depo evlerinin taşınma işlerini verdiler. Ve ilk bir sene bizi böyle bir meşgul ettiler, kendi en dış halkalarında. Biz dediğim iki, üç arkadaştık.

* Sonra ben kardeşimle, teyzemin çocuklarını, akrabalarım, mahalle arkadaşlarım derken on kişiden fazla yakınımı bu halkaya dahil ettim. Bizi her hafta toplayıp örgütün doktorları, mühendisleri gelip tebliğ yapıyordu ve bizim çok hoşumuza gidiyordu. Önümüze bir havuç konuyordu, örgüte girme havucu. Biz de canhıraş "Mehdi var, kitaplar okunuyor, muazzam bir yapı, çok iyi insanlar bunlar" falan diye düşünüyoruz. Daha algılayamıyoruz o zaman, en dış halkadayız.
* Böyle devam ederken bir gün "Size bir ev açalım" dediler. Sadece bize bir ev açtılar. Örgütte ikinci yılındayız ama daha Adnan Oktar'ı görmedik. Oktar bizim için artık tanrısal bir şey yani. Zaten örgütün sistematiği bu. Mehdiyet, madde, dünyada hiçbir şeyin gerçek olmadığı, her şeyin metafizik olduğu, her şeyin hayal olduğu vesaire vesaire...
ÖRGÜT KURALLARI
* Bir iki yıllık çok yoğun psikolojik bir baskı ortamı oldu. Yani bu çok manyak bir ortam. Şöyle düşünün mesela bir, iki yıl et yemek yasak. Sadece soya yiyorsun, makarna yiyorsun. Cinsel ilişki yasak. Hazır değilsin daha deniyor. Çok az uyuyorsun. Kur'an ayeti ezberletiyorlar; cehennemle ilgili, itaatle ilgili. Bine yakın ayet ezberletiyorlar. Böyle garip teknikler, metotlar uyguluyorlar. Çok ciddi bir yoğun, sistematik örgüt radyasyonuna maruz kalıyorsunuz.
* Sizin kafanız sadece bir olguya kilitleniyor. O da Adnan Oktar'ı görme olgusu. Göreceksiniz, onun onayını alacaksınız ve artık diğer sizin evinize gelen sizin üstünüz olan kişilerle aynı seviyeye çıkacaksınız, katman atlayacaksınız. Bu havuçla Adnan Oktar'ın yanına gittik 2003 yılında. Bize saçma sapan bir şeyler anlattı ama bizim elimiz ayağımız boşaldı.






