Para baronları neden şantaja başladı? Mandacı siyasetçi ve ekonomistler neden karanlık senaryo üretiyor?
Devlet yönetimi tarafından 100. yıla güçlü ekonomi kararlılığı vurgulandı. Türkiye’nin ekonomide yeni yol haritası yatırım, üretim, istihdam, ihracat olarak belirlendi ve son yapılan Milli Güvenlik Kurulu'nda ekonomik saldırılara dikkat çekildi. Diğer taraftan 2022 bütçesi Komisyon'da kabul edildi ve Meclis'teki bütçe görüşmeleri 38 gün sürdü. Öte yandan Başkan Recep Tayyip Erdoğan da faizlerin düşeceğinin altını çizerek yatırım odaklı politikanın süreceğini belirtti. Peki piyasaları ve tedarik zincirini kimler sabote etmeye çalışıyor? Faiz ve rant lobisi nasıl çalışıyor? Yatırım, büyüme, ihracat odaklı yol haritası neden rahatsız etti? Ekonomik darbecileri kim yönlendiriyor? Döviz kurlarındaki dalgalanmayla ne amaçlıyorlar? Gündemin öne çıkan başlıklarını A Haber canlı yayınına katılan eski Kalkınma Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmaz ile Sabah gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu değerlendirdi.
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmaz'ın açıklamaları:
"Gerçekten çok yoğun bir dönem geçirdik. Meclis'teki vekillerin yarısı gelip konuşmalar yaprak sürece katkı sundular. Çok yoğun tartışmaların ve müzakerelerin olduğu bütçe süreci oldu. 6 Aralık'ta bütçe Genel Kurula gelecek. Bu bütçe AK Parti hükümetlerinin kesintisiz 20. bütçesi ve bu oldukça önemli.
İstikrarı temsil eden ve eğitime yatırım, sosyal hayata destek veren bir bütçe. Pandemi sonrası yeni bir döneme giriş yapıyoruz. Türkiye'de bu çerçevede kendi politikalarını güncelleyerek yoluna devam ediyor. Yeni bir yaklaşım var ve bunun özünü reel ekonomi oluşturuyor. Yatırım, üretim, ihracat ve istihdam ve büyüme başlıkları ile ifade ediyoruz.
Bu dönemde bakıldığı zaman bu başlıklar çok önemli. Faizi yükselterek dışarıdan sermaye çekme modeli yerine faiz dışı unsurlarla dışarından sermaye çekme anlayışı hakim olacak. Esas olan ülkenin cazibesini artırmaktır. Gereken altyapı yatırımlarını yapıp hukuk düzeni sağladığınızda bunlar gelecektir. Bu kolay bir yaklaşım değil. Faizi düşürmek ve yükseltmek günlük kararlar ama yeni model yapısal bir dönüşümü öngörüyor.
Ekonomi dediğimiz alan sadece ekonomiden ibaret değil. Siyasi ekonomi dediğimiz, hem içeride hem bölgesel hem de küresel düzeyde ekonomi ve siyaset arasında her zaman bir etkileşim vardır. Bunlar birbirinden izole yapılar değil. Türkiye bölgesinde çok farklı bir aktör haline geldi. Başkalarının kurgularını bozan kendi oyun planın ortaya koyan bir ülke durumunda artık Türkiye. Dolayısıyla bu politikaların karşılıksız kalmayacağını olumlu veya olumsuz birçok siyasi etkiye muhatap olacağını düşünmemiz lazım. Türkiye'nin yeni rolünü içine sindiremeyen çevreler oldu bunlar halen de var.
Türkiye'nin haklarını ve hukukunu herkes tanımak zorunda. Uluslararası ilişkiler romantik olarak yürütülebilecek ilişkiler değil. Türkiye yeni dönemde yeni açılımların zeminini oluşturuyor. Atılan tüm adımların ekonomik getirileri olacak. Yeni çıkılan yolda Türkiye'nin döviz arzı artacaktır. Yeni ilişkilerin getirdiği kaynaklar mutlaka ekonomimizde istikrarı sağlamaya dönük, döviz meselesinde kısa vadeli bir takım sorunları aşmaya yönelik katkılar sağlayacaktır. Bizim için esas mesele teknolojik dönüşümümüzü yapmamız ve katma değeri daha yüksek üretim yapısı oluşturmamız bunu ihraç etmemiz gerekiyor. Önümüzde Türkiye'nin atılım yapacağı bir dönem var."
Okan Müderrisoğlu'nun canlı yayında öne çıkan sözleri:
"Ekonomide yeni bir yazılım söz konusu. Tabi bu yazılımın kodlarının çözülmesi aynı zamanda piyasalar, sade vatandaşa ve işletmelere mal edilmesi gerekiyor. Yerleşik ekonomi politikasının bir takım aktörleri var. Türkiye'nin dışa açık ekonomi olması ile ilinti yönleri var. Ve nihayet Türkiye'nin bölgesel, siyasal ve stratejik tercihleri nedeniyle Türkiye ile hesaplaşmaya çalışan her türlü aktörün bu tür ortamlarda devreye soktuğu planlar var. Bunların iç içe geçtiği bir haftayı geride bıraktık ekonomik olarak.
Yakın zamana kadar Türkiye ekonomisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öteden beri itirazlarını dile getirdiği ama nedense sadece kendisinin bireysel itirazı gibi algılanan ancak ekonomide yapısal probleme dönüşen faiz boyutu var. Görece düşük kurlar bunu sağlamak için taahhüt edilen faiz seviyesi Türkiye'de genellikle ithalatı cazip hale getiren cari açığı coşturan aynı zamanda Türkiye'de özellikle ara malı üreten imalat sanayi büyük ölçüde sekteye uğratan dolayısıyla üretimi aksatan verimli olmayan alanlara kaynakların yöneltildiği ekonomik düzlemi beraberinde getirdi.
Bugüne kadar o politikanın belli artı ve çıktılarıyla olumlu ve olumsuz yanlarını yaşayarak geldik. Bunun çok güçlü paydaşları oluştu. Özellikle bir dönem çok ciddi yapılan özelleştirmelerin içerisinde bankacılık sektörüne yabancıların gösterdiği ilgi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda tedbirli davranması aslında bugün karşılaşılan problemlerin ne kadar dikkatli yönetilmesi gereken bir sürece geldiğimizi gösteriyor. Türkiye'de finans sektörü denince sadece kamu bankalarının omuz verdiği yabancı bankaların ise ülkelerinin başkentlerine ve siyasi durumlara baktığı bir dönem yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanı bugüne büyük sınamalarla geldi şimdi bunun başka bir aşamasındayız. Yeni ekonomi yol haritasını anlatma ve kitleleri de buna ikna etme sabırlı dirençli şekilde yönetilmesi gereken bir süreçtir. Mesele sadece para politikasında ibaret değil Türkiye'nin bir bütçesi var. Burada kamu maliyesinin tutarlığı çok önemli. Yargı reformları bu noktada çok önemli. Sanayi sektöründe üretimde verimliliği, katma değeri artıracak teknolojik dönüşümü içeren yeni bir aşamaya geçmesi ve bunun kamu imkanları da dahil dış kaynaklar ve özel sektörün öz kaynakları içerecek yeni bir dengede finanse edilmesi lazım.
Faizler görece düştüğünde TL, dolar veya altın yatırımı noktasında hesap yapanlar olabilir. Bunun olduğu bir haftayı yaşayarak bugüne geldik. İlk dalganın etkisi kırıldı ama şimdi para politikası, maliye politikası, yapısal reformlar ve hukuk güvenliği içeren bu 4 ayağa oturmuş yeni mimariyi tahkim edecek ve bunu topluma sunacak kitlelerle birlikte piyasa profesyonellerini de arkasına takılması gereken yeni bir dönemi inşa ve icra etmek durumundayız. Şimdi asıl zor görev başlıyor.
BAE Körfez'de kilit bir ülke konumunda. Birçok siyasi, askeri ve stratejik gelişmeyi finanse eden bu anlamda kurulan oyunların arkasında yer alan bir aktör. Türkiye'nin gerek Kuzey Afrika'da gerek Doğu Akdeniz'de aldığı pozisyonlar itibariyle BAE ile karşı karşıya geldi. Uluslararası ilişkilerde ebedi çıkarlar söz konusudur.
İç siyasi ekonomi açısından bakıldığı zaman muhalefetin siyasal iktidarla olağan koşullarda bir rekabet problemi var. Son 20 yıldır bu rekabet problemini bir takım ittifaklarla neticeye taşımaya gayretleri var. Eğer ekonomide bir türbilans olursa AK Parti ve AK Parti tabanında ortaya çıkacak çözülmeyle Türkiye'de bir iktidar değişimini arzu ettikleri hatta bunların içinde maalesef üzülerek söylüyorum analizleri ve beklentileri itibariyle düşünce yapıları nefretle malül o nedenle 'ülke batsın ne olursa olsun yeter ki bunlar gitsin' diyenler var.
Pandemi sonrası yeni bir dünya düzeni inşa edilirken dünyanın ağırlık merkezi Avrupa'dan Orta Doğu'yu bile aşarak Uzak Asya'ya doğru yönelmekte. Mutlak ittifak biçimleri, bölgesel ilişkiler ve çıkarlar başta olmak üzere Türkiye'nin bütün bu dengeleri etkileyebilecek konumu itibariyle ağırlık merkezi ülke olduğunu herkes kabul ediyor. Hal böyle olunca BAE ve diğer Körfez ülkelerinin de takip edeceği Türkiye'nin orta uzun vadeli pozisyonuna bakan ülkelerin yeni bir konulma aldığı bir gerçek. Türkiye elektirikli otomobil konusunda önemli bir dönüşümü yakaladı."