A HABER GALERİ
Bu insanlar bizden çok farklı! Kimi denizin altında görebiliyor kimi 5 bin metrede nefes alıyor
Olağanüstü özellikleriyle filmlerdeki süper kahramanları aratmayan bu insanların yaptıkları karşısında şoke olacaksınız. Genetik mutasyonlar sayesinde biz sıradan insanların yapamayacağı şeyleri yapabiliyorlar. İşte, sadece bazı insanların sahip olduğu kayda değer yeteneklerden 5 örnek.
SU ALTINDA NET GÖRÜŞ
Çoğumuz, suyun altında gözlerimizi açtığımızda net göremeyiz. Ancak Tayland ve Myanmar'ın Andaman kıyısında yaşayan 3 kabileden oluşan Moken halkının çocukları bir istisna.
Moken halkı, deniz göçebeleri olarak biliniyor çünkü yılın büyük bölümünü sudaki kulübelerde ya da teknelerde yaşıyor ve denizden geçiniyorlar. Bu da, gözlerinin su altında müthiş bir netlikte görmeye nasıl adapte olduğunu açıklıyor. Aslında tüm mesele, insan gözünün hava ve suyla temas ettiğinde nasıl odaklandığıyla ilgili.
Göz havayla temas ettiğinde, havadan çok daha yoğun olan ışık korneaya girerken kırılıyor. Ancak suyun yoğunluğu gözdeki sıvıya benzer olduğundan, net bir görüş için gerektiği kadar çok kırılma olmuyor. 2003'te Current Biology adlı bilimsel yayında yer alan bir araştırma, Moken çocuklarının gözlerinin yunuslar gibi suyun altındaki koşullara adapte olabildiğini ve ışığı su altında net görebilcek kadar bükebildiğini gösterdi.
AŞIRI SOĞUK HAVAYA DAYANMA KABİLİYETİ
Kuzey Kutup bölgesinde yaşayan İnuitler ve Kuzey Rusya'da yaşayan Nenetler dondurucu havalara adapte oldu. Biyolojik açıdan bizlerden farklı olduklarından, vücutları soğuk havaya bizden farklı tepki veriyor.
Ciltleri bizimkilerden daha sıcak ve metabolizmaları daha hızlı çalışıyor. Bizlerden daha az ter bezleri var ve soğuk havada titremiyorlar. Bu özellikler tamamen genetik. İnuit veya Nenet halkından değilseniz, on yıllarca Kuzey Kutbu'nda yaşasanız bile, bu halkların soğuğa karşı müthiş dayanıklılığını elde etmeniz mümkün değil.
Daha az uykuyla yetinmek
Çoğu insanın, dinlenmiş hissedebilmek için her gece 7 ila 9 saat saat arası uyuması gerekiyor. Ama Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi'nin 2014'te yaptığı bir araştırmada, gecede 6 saatten az uykuyla normal bir şekilde faaliyet gösterilebilmesini sağlayan genetik bir mutasyon tespit edildi.
Mutasyona uğramış DEC2 genine sahip insanlar, daha yoğun bir REM uykusu uyuyor ve böylece daha etkin bir şekilde dinleniyorlar. Bu genetik mutasyon aynı zamanda uykusuzluğun etkilerine daha büyük bir direnç sağlıyor.
Uykusuzluk, konsantrasyon bozukluğuna ve ayrıca ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Araştırmacılar bu mutasyonun her gece 6 saatten az uyuyan insanların çok küçük bir kısmında, yüzde birinde bulunduğunu vurguluyor.
DAHA YOĞUN KEMİKLER
Kemik yoğunluğunu kaybetmek, yaşlanma sürecinin bir parçası, ama bazı insanlar kemik yoğunluğunu normalden hızlı kaybediyor. Bu da osteoporoza ve kırılma riskinin artmasına yol açıyor. Ama bazı insanlar, nadiren görülen ve tam tersi bir duruma, skleroteoza yol açan bir genetik mutasyona sahip. Bu genetik mutasyon bulunan insanların kemikleri yaşlandıkça yoğunlaşıyor. Ancak bu genetik mutasyonun kötü bir yanı da var. Kemiklerin sürekli büyümesi jigantizme (dev hastalığı), yüzde bozulmaya ve sağırlığa yol açılıyor. Bu genetik mutasyon Afrikanerler'de (Hollanda kökenli Güney Afrikalılar) görülüyor.
Yüksek irtifalarda yaşamak
Deniz seviyesinin 5 bin metre üzerinde yaşayan And Dağları'ndaki halklar bu duruma "soroche" diyorlar. Yüksek irtifalara çıkan hemen herkesin yaşadığı bir hal. İrtifa hastalığı, deniz seviyesinden yukarı çıktıkça oksijenin azalmasından kaynaklanıyor. Belirtileri arasında, baş dönmesi, baş ağrısı, tansiyonun düşmesi ve nefes alma zorluğu var.
Ancak And Dağları'ndaki Quechua halkı ve Himalayalar'da yaşayan Tibetliler arasında yapılan araştırmalar, doğal seleksiyonun nasıl bu insanları genetik açıdan yüksek irtifalarda yaşamaya uygun hale getirdiğini gösteriyor. Bu halklar zamanla akciğer kapasitesini artıran daha büyük bir üst bedene sahip oldular ve böylece her nefes aldıklarında daha çok oksijen alabilir hale geldiler. Binlerce yıl boyunca bu genetik özellikler baskın çıktığından, bu dağlarda yaşayan insanlar daha düşük irtifalarda yaşamaya başladıklarında bile özellikleri değişmedi.
BİLİM ADAMLARININ ÇÖZEMEDİĞİ TÜRKLER! 145 YAŞINA KADAR UZANAN SIRA DIŞI YAŞAM!
Uzun yaşamalarıyla tanınan Pakistan'ın Hunza halkı, doğal yiyeceklerle beslenme, bölgedeki temiz hava ile dans ve spora gösterdiği ilgiyle haklarında çıkan efsaneleri doğruluyor.
Pakistan'ın en kuzeyindeki Gilgit-Baltistan'a bağlı 200 kilometrelik Hunza vadisinde yaşayan Buruşo ve Vakhi halkları, 2 bin metrenin üzerindeki dağlık bölgelerde kışın gelmesiyle ülkenin geri kalanından aylarca izole halde yaşıyor.
Çoğunlukla sebze ve meyve tüketen bölge halkları, kış şartlarına dayanıklı dağ keçileri ve koyunlarıyla çiftleştirdiği evcil keçi ve koyunların yanı sıra bölgenin meşhur büyükbaş hayvanı yak eti ile besleniyor.
Bu hayvanlardan üretilen doğal ürünler dışında bölgenin en meşhur ürünü ise kayısı ve kayısı yağı. Hunza'da tüm yemeklerde tereyağı ve kayısı yağı kullanılırken, kayısı yemeklerin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor.
Dünyanın en yüksek 50 zirvesinden 17'sine ev sahipliği yapan bölgede, özellikle kış şartlarında Pakistan'ın hareketli siyasi gündemi ve dünyadaki gelişmelerden uzak yaşayan halkların doğal yiyeceklerle beslenmesi uzun yaşadıkları efsanesini oluşturuyor.
Yazar Sujesh Gopalakrishnan'ın, "Hunza halkları ve 145 yaşına kadar uzanan sıra dışı yaşamları" makalesinde, Hunzalıların uzun yaşamasının sırrı olarak, fakirlikten kaynaklı yemek niyetine meyve suyu içmeleri, sebze ve meyveleri kurutarak ya da çiğ yemeleri, haftada 1 gün oruç tutmaları ve bölgenin coğrafi yapısı gereği sürekli egzersiz içinde olmaları gösteriliyor.
HAYALİ ŞANGRİ-LA'NIN HUNZA OLDUĞUNA İNANILIYOR
İngiliz yazar James Hilton'un 1930'larda sinemaya da uyarlanan Yitik Ufuklar (Lost Horizon) kitabında, Çin'den kalkıp Himalayalar'a inen uçakta yer alan 4 İngiliz'in götürüldüğü hayali Şangri-La'da uzun yaşayan, hastalanmayan insanlarla karşılaşıyor.
Kitabı Oscar ödüllü senarist Robert Riskin sinemaya uyarladı, filmi de 6 Oscarlı Frank Capra yönetti. Suyun tedavi ve terapi özelliklerinden bahseden "Su terapisi hakkında neredeyse her şey" kitabının yazarı Constantin Cerbu'ya göre Capra, filmde mekan olarak Hunza'yı canlandırdı.
Günlük ayakkabılarıyla buz hokeyi oynayan erkeklerin yanı sıra gençler ve çocuklar da kıran kırana maçlar yapıyor. Takımlarda kız ve erkekler karışık olarak yer alıyor.
Okuma yazma oranının yüzde 77 olduğu bölge, Pakistan'da kız çocuklarının en yüksek seviyede eğitime katıldığı eyaletlerin başında geliyor.
BÜYÜK İSKENDER'İN ASKERLERİNİN KURDUĞUNA İNANILIYOR
Buruşo ve Vakhi halkları Pakistanlıların genelinin aksine açık tenli, sarışın hatta bazen çekik gözlü olurken, bu iki halkın kökeniyle ilgili çeşitli iddialar bulunuyor.