Yavaş yavaş...

4 Nisan'da emekli generaller bildirisi ülkenin tek konusu olunca Kemal Kılıçdaroğlu değişen gündemi geri getirmek için ne gerekiyorsa yapacağını söylemişti.
Yaptı da...
Hatta AK Parti'nin gündemi belirlediği zamanlarda başvurduğu gibi sahte jokeriyle rest de çekti. Bu işte maharet kazanmış "kurmaylarıyla" birlikte AK Parti tabanının sinirlerini hoplatmak için Erdoğan'a hakaret kampanyası bile başlattı.
Ama olmadı.

Hâlâ gündemin ilk maddesi, şimdi de tuzağa düşürüldük diyen amiraller...
Kılıçdaroğlu geçen gün bir hamle daha yaptı.
Yerel seçim öncesi yaptığı röportajda seçim hedeflerini iddialı bulup gülen Buket Aydın'ın programına katıldı.
Ve eğer ortak görüş olursa cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın karşısına aday olarak çıkabileceğini söyledi.
Dün "ortak görüş" oluşacak gibi mi diye sosyal medyadaki tepkilere baktım?
Şimdiye kadar böyle net konuşmayan Kılıçdaroğlu'nun "müjdesiyle" heyecanlanan tek bir CHP'liye bile rastlayamadım.
"Bu iş sizi aşar" diyen parti tabanı, Genel Başkan'a "Yeni bir Ekmeleddin bulun daha iyi" teklifinde bulunuyordu.
Hatta Kılıçdaroğlu'nun aday olması halinde gözünü kırpmadan oyunu Erdoğan'a vereceğini söyleyen kemik CHP'liler bile vardı.
Kemal Bey keşke gündem değiştireceğim diye seçmeninin gözündeki imajını afişe etmeyi göze almasaydı.
Zira bir lider için göğüslemesi zor bir durum olmalı.
Düşünsenize... Rakibi Erdoğan bir yarışta "adayım" diyecek ve AK Parti tabanı mırın kırın etmek şöyle dursun, Baykal gibi "Sakın olma, olma" diye söylenecek.
Bu arada gördüğüm kadarıyla CHP seçmeni istisnasız Mansur Yavaşçı olmuş.
Aman Mansur Bey dikkat!
Kemal Bey bu "teveccühü" karşılıksız bırakmaz!

***

'ATEYİZLER' BUNU DA AÇIKLASIN
Cuma günü İstanbul'da karla karışık yağmur vardı. Cumartesi ise hava günlük güneşlikti. Sokağa çıkma yasağının olduğu hafta sonları yaza dönen havanın, yasağın kalktığı hafta başında her defasında kıştan rol çalması nasıl izah edilebilir?
Sizce mesaj Bilim Kurulu'na mı yoksa bize mi?

***

HER ARAYAN BULAMAZ AMA BULANLAR DA HEP ARAYANLARDIR
DSÖ verilerine göre 84 milyonluk Türkiye'de şu ana kadar kaydedilen korona vakası sayısı 3 milyon 750 bin.
İstatistiklere göre Türkiye'nin yüzde 96'sı henüz virüsle karşılaşmamış durumda.
Ne var ki geriye kalan yüzde 4'ün içinde ikinci hatta üçüncü kez korona testi pozitif çıkanlar var.
Ve kendi ifadelerine inanacak olursak hepsi de açık havada bile maske takan, Bilim Kurulu'nun bir dediğini iki etmeyen "bilinçli" vatandaşlar.
Geçenlerde genç siyasetçilerden Elif Şahin Keleş de sosyal medya hesabında şöyle yakınıyordu:

"İçinizde hâlâ hiç Kovid- 19 olmayanlar görüyorum. Nasıl korunduğunuzu bana da anlatırsanız sevinirim. Çünkü ben 6 ay içinde bugün ikinci kez oldum da."
Elif gelen cevaplardan ne ders çıkarmıştır bilmiyorum. Ama Haşmet Babaoğlu'nun Instagram hesabında gördüğüm bir ilan var, ona göz atmasını tavsiye ederim.
Avrupa ülkelerine her şey dahil 800 Euro'dan aşılama turları düzenleniyormuş.
Aşılanıp hastalıktan korunmak için tıklım tıklım uçaklara binip dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla birlikte otele doluşuyorsun... Sonra da aynı yolla geri dönüyorsun.
Bu durumda normal hayatına devam eden bir "aymazın" mı, yoksa yurt dışına gidip aşı olacak kadar bu işi ciddiye alanın mı koronayı bulma ihtimali artar?

***

HAYIRDIR, YENİ VAKA MI LAZIM?
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu "Hapşırma, burun akıntısı, boğazda yanma gibi klasik nezle belirtisi yaşayanların da muhtemel bir Kovid-19 enfeksiyonunu erken yakalayabilmek amacıyla vakit geçirmeden bir PCR testinden geçmelerinde fayda var" diyor?
Niçin?

Basit bir soğuk algınlığından kaynaklanan belirtilerle karşılaşınca, hastaneleri meşgul etmenin, sağlık personelini riske atmanın, test sıralarına girmenin neye faydası olacak?
Aylardır yaptığınız tam kapanalım propagandasına mı?
İyi de istediğiniz gibi cumartesileri de sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve vakalar bırakın azalmayı, artmaya başladı...
Bu işte bir yanlışlık yok mu Osman Bey?