Sözleşmesiz de olur!..

İstanbul Sözleşmesi'nin feshi, birilerinin konforlarını fena bozdu. Sözleşmenin satır aralarındaki muğlak tanımlar üzerinden aile yapısını törpüleme şanslarının azalması, bunun başlıca sebebi.

Kadınlarla ilgili konularda mangalda kül bırakmasalar da, bünyelerinde yaşanan taciz ve tecavüz olayları konusunda ağızlarını bile açmayan CHP'liler, sözleşmenin feshine karşı çıkmakta başı çekme derdinde.

Fesih konusunda en çok bağırıp çağıranların, kadınları şiddetten koruma sözleşmesini aileyi zayıflatacak şekilde kullanmaya çabalayanlar olması, dikkat çekici.

CHP'lilerin 'Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne muhabbetleri, kadın konusuna verdikleri önemden çok, iş birliği halinde oldukları LGBT bağlantılı lobilere yaranmakla ilgili.

Milletimizin kahir ekseriyetinin telaffuz bile etmediği birtakım sapkınlıklara meşruiyet kazandırmak istediklerini açıkça söyleyemeyenler, sözleşmenin feshi ile kadına yönelik şiddetin artacağı iddiasına sarılıyorlar.

Oysa başta kadına yönelik olanı olmak üzere şiddetin he türlüsü ile mücadele açısından ciddi düzenlemeler yapıldığını herkes biliyor. Sözleşmenin imzalanmasından sonra kadına yönelik şiddetin azalmak yerine arttığının da farkındalar tabii.

Kadın ve aile hususunda faydalı olur diye imzalanan, ancak böyle bir dertleri olmayanların tam zıttı şekilde kullanmaya çalıştıkları İstanbul Sözleşmesi'nin feshi, ilk adım.

Yeni bir sözleşmeye gerek olup olmadığı, ayrı bir konu. Ancak umulur ki 6284 Sayılı Kanun'da yapılacak bazı düzenlemelerle kadınlar şiddete karşı korunurken, aileye yönelik saldırılar da etkisiz hale getirilir.

Siyasi ya da ideolojik birtakım hesapları sebebiyle sapkın lobilerle iş birliği yapanların, aile yapımızı zayıflatmaya odaklandıkları, sır değil.

Yaşananlar, ülkemizi teslim almaya niyetlenenlerin faaliyetlerini hiç durmadan sürdürdüklerini gösteriyor.

Toplumun temeli olan aileyi yıpratmaya çalışanlarla mücadele, hepimizin görevi.