Papyonlu hırsızlar…

Koranavirüsün oluşturduğu hava sebebiyle -salgına hazırlıksız yakalandıkları için cilaları dökülen süper güçler de dahil-, herkes kendi derdinde imiş gibi gözüküyordu…

Birçok insan 'korona sonrasında, dünyanın daha da yaşanabilir bir hale gelebileceği' gibisinden iyimser yorumlar yapmaya bile başlamışlardı. Gözle görülmeyen minnacık bir virüsün nerdeyse bütün dünyayı bloke etmesi, insanların şapkalarını önlerine koyup düşünmelerini sağlayacaktı onlara göre…

Hiç durmadan dış kaynaklı saldırılara destek veren içimizdeki beyinsizler sebebiyle, ülkemizin korona sürecinde bile rahat bırakılmayacağını biliyorduk. Londra kaynaklı ekonomik saldırı girişimleri, dış mihrakların da 'Türkiye'ye boyun eğdirme' niyetlerine korona sürecinde bile ara vermediklerini ortaya koydu.

Aslında sürekli olarak yapılsa da, 2018 Ağustos'ta zirve yapıp sonrasında da sıklıkla denendiği bilinen bir saldırı şekli bu. Bol miktarda TL ele geçirip sonra dövize yüklenerek kurları yükseltmeye çalışan birilerinin, bir yandan yüksek miktarda kar sağlarken bir yandan da Türkiye'yi zora sokma niyetleri, işin özeti…

Uluslararası finans kurallarına göre normalde yapılmaması gereken bir şey bu. Ancak bir yandan kar ederken bir yandan da başka ülkeleri hizaya getirmeye niyetlenenlerin fırsatını bulduklarında yapmadan duramadıkları bir alçaklık…

Bu tür operasyonlar karşısında geçmişte oldukça dayanıksız olan Türkiye'nin, 2018'den itibaren finans sistemini tahkim ettiği ve saldırılara karşı ciddi şekilde muafiyet kazandığı, biliniyor.

Burada altı çizilmesi gereken temel hususlardan birisi, ülkemize boyun eğdirmeye çabalayan kesimlerin oyunlarını sezip anında tedbir alabilen bir sistem oluşturulduğu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Hazine ve Maliye Bakanı olarak neden Berat Albayrak'ı tercih ettiğinin şifreleri de tam burada işte…

'Kilit Taşı'…
Neden Berat Albayrak'ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin en çok saldırıya uğrayan bakanlarından birisi olduğu sorusunun cevabı da, finansal saldırılara karşı alınan ve aksatmadan sürdürülen tedbirlerle yakından ilgili…

Türkiye'ye büyük kayıplar yaşatmak ve bu arada ciddi manada karlar etmek üzere yola çıkan papyonlu hırsızların tamamı, Hazine ve Maliye Bakanı'nın işini bilen kararlı duruşu sebebiyle hep duvara tosladıklarının farkında.

Berat Albayrak ve ekibi onların neyi, ne zaman ve nasıl yapabileceklerini biliyor gibi, her an hazır ve nazır durumda.

Hemen her finansal saldırının öncesinde ve sonrasında, saçma sapan iddialarla Berat Albayrak'ın üzerine gitmeleri de, sadece duvardan bir tuğla koparma niyeti ile alakalı değil. Onlar, kilit taşını düşürebilmeyi hedefliyorlar…

Döviz fiyatlarının yükseltilmesi, faizlerin artırılması, ülkenin ekonomik dengesinin bozulup belki IMF'ye mecbur edilmeye çalışılması, işin sadece bir tarafı…

Ekonomik tabirleri bir kenara bırakarak söylenmesi gereken şu: Dışarıdan ve içeriden birileri, ülke ve millet olarak geldiğimiz refah seviyesinin bizim için fazla olduğuna inanıyor ve varlıklarımızın büyükçe bir bölümünü kendi kasalarına aktarabilmek için akla hayale gelmedik yollar deniyorlar…

Kişi başına milli gelirimizin 10.000 dolar olması fazla onlara göre. İki-üç binin yeteceğini düşünüyorlar. Üstünü de ceplerine atacaklar tabii…

Ülke olarak bugün sahip olabildiklerimizin birçoğunun eskiden neden olmadığı sorusunun cevabı da bunlarla ilgili…