Kontrolsüz güç!..

24 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri, sıradan bir zamanda yapılan sıradan bir seçim değil. Bu tarih, bir seçimden ziyade yakın tarihi Parlamenter Sistemin problemleriyle dolu olan ülkemizde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni oturtmak açısından geçilmesi gereken kritik bir dönemeç…

2002 Kasımı'nda iktidara gelen AK Parti iktidarı boyunca genellikle ileriye doğru olan ivmenin, Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile birlikte hızlanacağı, istisnalar hariç herkesin üzerinde ittifak ettiği bir husus.

Kararsız olanları bir kenara bırakırsak, Yeni sisteme karşı olanların temel problemi, Türkiye'nin sistemin kontrolü dışına çıkmış olması sebebiyle duydukları rahatsızlık…

Kontrol dışına çıkmamızın başımıza dert açabileceği düşüncesini kendilerine bahane olarak kullananların, kontrol altında olmanın başlı başına en büyük dert olduğunu kavrama konusunda zorluk yaşamaları da bu meselenin en vahim taraflarından.

Yeni sisteme geçiş için yapılan referandum sürecinde dışarıdakilerin bu konudaki tedirginliğinin bir uzantısı olarak yaşananlar, ülkemiz açısından çok önemli bir adım atıldığının göstergesi idi.

İstenileni yapan ve böylelikle idare ediliyormuş gibi yapılan Türkiye'den istediğini yapan ve gerçekten de idare edilen Türkiye'ye geçiş, çok kolay olmadı. Bir kısmımız farkında olmasa da, bu yürüyüşün her bir adımı büyük fedakarlıklarla doluydu.

Önceden örtülü gerçekleşen desteklerin yerini, yönetim sistemi değişikliği söz konusu olduğunda artık açık desteklerin alması, Türkiye'nin yürüyüşünü durdurmayı isteyenlerin çaresizliklerinin göstergesi...

Tekrar düşünmek…

Cumhurbaşkanlığına geçiş için yapılacak seçimlerin 3 Kasım 2019 yerine 24 Haziran 2018'e alınmasının sebeplerinden birisi de, bundan sonra bu tür girişimlerin çok daha yoğunlaşacağı yönündeki emarelerdi büyük ihtimalle.

Bölgemizde yaşanan ve uluslararası sistemin bilinen kurallarına taban tabana zıt gelişmeler yanında, ekonomimizi hedef alan girişimlerin, yeni sisteme geçişi geri döndürebilme ümidinde olan dış mihrakların marifeti olduğu şüphesiz.

Dışarıdan yapılanlar ve yapılacak olanlar konusunda şerbetli hale gelen Türkiye'nin, dışarı destekli içerideki faaliyetler konusunda aynı rahatlıktan uzak olması, gelişmelerin en sıkıntılı taraflarından. Yaşananları olduğu gibi okumak yerine, birilerinin oluşturduğu algılar üzerinden değerlendirenlerin sayısı az değil çünkü.

Seçimlerin 24 Haziran'da yapılacağının açıklanması sonrası şok halini atlatamayan dışarıdakilerin neler yapacaklarını, göreceğiz. Ancak şu ana kadar içeride yaşananların ibretlik olduğunu söylemek gerek.

AK Parti ve MHP'nin temelini oluşturduğu Cumhur İttifakı'nın kararlı yürüyüşü yanında, buna karşı ittifak oluşturmaya çalışanların şaşkınlık ve kararsızlıkları, Türkiye'nin hali ve istikbali konusunda herhangi bir fikirleri olmaması ile ilgili…

Cumhurbaşkanımızın karşısına onunla rekabet edebilecek bir aday bulma konusundaki çaresizlikleri, işin bir yönü. Hele aradıkları bu adaya, bir yandan da ülkeyi Parlamenter Sistem'e tekrar döndürme misyonu yüklemeye çalışmaları, tam komedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmesini engelleyemeseler de, bu çevrelerin şaşkınlıkları geçtiğinde AK Parti'nin TBMM'deki gücünü mümkün olduğu kadar zayıflatma hedefine yönelecekleri kesin…

Çeşitli sebeplerle 'Cumhurbaşkanımıza desteğimiz tam, ama…' diye başlayan cümleler kurma merakına kapılanların, 24 Haziran Seçimleri'nin önemi konusunda tekrar düşünmeleri gerek…