“Göz mü yumsaydık?..”
Türkiye'nin güney sınırında çoğunlukla Araplar olmak üzere Kürtlerin, Türkmenlerin ve başka bazı etnik grupların yaşadığı bir bölgeyi işgal edip kendisi gibi düşünmeyenleri terke mecbur eden terör örgütüne yönelik bir harekattan bahsediyoruz oysa...
Birilerinin demokrasi yurdu olarak yutturmaya çalıştığı Afrin'de olup bitenleri Başbakanımız Binali Yıldırım'ın Beyoğlu Belediyesi tarafından düzenlenen Beyoğlu Sohbetleri'nde söylediklerinden aktaralım: "Silahlı militanları marifetiyle insanların mallarına mülklerine el koydular, haraç toplamaya başladılar, çocuklarını zorla askere aldılar..."
Mesele bu kadarıyla, yani bölge halkını terke mecbur etmeleri ve kalanlara yönelik zulümleri ile kalsa, 'Suriye'nin iç meselesi, kendisi halletsin' demek mümkündü belki. Ancak, Afrin'den Türkiye'ye yönelik sürekli tacizlerde bulunan bir yapı söz konusu.
Bu hususu da yine Başbakanımızın sözlerinden aktaralım:
"2014'te de 'Biz burayı (Afrin) kanton ilan ettik' dediler... 130 kilometre olan hudutlarına boydan boya tüneller ve siperler kazdılar, silahlı adamlarını yerleştirdiler. Peki niçin yapıyorsunuz bunu?.. Siz Suriye devleti misiniz?.. Niçin yapılıyor bu?"
Afrin'e yönelik Zeytin Dalı Harekatı'nı kaçınılmaz hale getiren gelişmeleri, Başbakan Yıldırım şu sözleriyle izah ediyor:
"Suriye tarafından Türkiye'ye 95 roket atıldı... 12'si vatandaşımız ve 13'ü Suriyeli olmak üzere 25 kişi hayatını kaybetmiş. Geçmiş yıllara ait olanları söylüyorum. 29'u Suriyeli, 77'si Türk vatandaşı olmak üzere 106 kişi yaralanmış... Taciz var.
Hatay'da, Kilis'te roketler düşüyor.
Bombalar atılıyor, maddi zararlar, can kayıpları, sürekli taciz... İnsanlar tedirgin can, mal güvenliği yok... Buna göz mü yumacağız?.."
KİM OLURSA OLSUN...
Suriye ile olan sınırlarımızın yüzde 65'e yakınına yerleşen ve bunu yüzde 100'e ulaştırmaya çalıştığı açık olan bir örgüt PYD/YPG. Onlara binlerce TIR ve uçak dolusu silah ve malzeme desteğinde bulunan ABD'nin, haklılığımızı yarım ağızla teslim etse de, Afrin'e yönelik harekattan 'endişe' duyması, normal.
Ancak yapılmak istenenin nihai olarak nereyi hedeflediği bir yana, Afrin ve adına kanton denilen diğer bölgelerde şu ana kadar olup bitenler düşünüldüğünde insan olma haysiyeti bulunan herkesin yüksek sesle itiraz etmesi gereken bir durum var ortada.
Ele geçirdiği bölgeleri kendi anlayışına göre 'temizleyerek', emperyalist bir gücün kullanımına sunabilmek için hazırlayan taşeron bir terör örgütüne müdahaleye karşı çıkıp hala diplomasiden, diyalogdan bahsedebilmek için, 'kendini akıllı başkalarını saf zannetmek' gerek.
Hele de bu örgüt sıklıkla Türkiye'yi taciz edip duruyor ve maddi zararın yanında ölüm ve yaralanmalara sebebiyet veriyorken...
Yazıyı Başbakanımızın sözleriyle bitirelim:
"Türkiye'nin güney sınırları NATO sınırları... NATO sınırlarını tehdit görüp, bir NATO ülkesinin bir ordu oluşturmasını ben anlayamıyorum... Akdeniz'e kadar bir şer koridoru, bir sözde terör devleti oluşturma çabasından başka bir şey değil bu...
Bunun arkasında kim olursa olsun, gücü ne olursa olsun, ismi ne olursa olsun. Türkiye buna müsaade etmez... Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın riyasetinde ülkemizin güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru ve kardeşliği, komşularımızın da geleceği için üzerimize düşen her türlü görevi yapmaya devam edeceğiz..."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dünya gençliği vahşete karşı ayakta!.. (28.04.2024)
- Duvara toslayacaklar!.. (27.04.2024)
- Dışarıdan bakabilmek… (24.04.2024)
- Toparlanacağız… (21.04.2024)
- Mesaj hepimize… (20.04.2024)
- Köpük dağılınca… (17.04.2024)
- Durmak yok, yola devam!.. (14.04.2024)
- Yalanlar ve ihanet… (13.04.2024)
- Bayram sohbeti… (10.04.2024)
- Bitiş değil, dönüm noktası!.. (07.04.2024)