‘Siz dışardan biz içerden’...
Baksanıza siz dışarıdan biz içeriden uğraştığımız halde yıkılmıyor' sözünü, Türkiye için de kullanabiliriz.
Kendi ayaklarımız üzerinde durma konusunda kararlı olduğumuz için karşı karşıya kaldığımız saldırıların haddi hesabı yok. Dışarıdan kaynaklanan bu saldırıların hatırı sayılır iç destekçileri de var...
Bir kesim, bu saldırıların iktidarda bulunan AK Parti , daha doğrusu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'la alakalı olduğu kanaatinde.
Bunlar, saldırıları yapanları değil Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti iktidarını suçluyorlar.
Oysa, saldırıların kişi ve kurumlar sebebiyle değil, daha çok birilerini ciddi şekilde rahatsız eden icraatlar sebebiyle gerçekleştiği çok açık...
İcraat dediklerimiz de, iç ve dış meselelerde ülkemizin ve milletimizin menfaatlerinin temel alınması. AK Parti ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hedef alınıyor olması, ülkemizin ve milletimizin menfaatleri konusunda taviz vermeye yanaşmıyor oluşları sebebiyle...
Bulunduğumuz bölge ile ilgili hesaplar yapan güçler, Türkiye'nin ısrarlı bir şekilde bölgenin menfaatlerinin yanında durmasından rahatsız oluyorlar.
İstedikleri her şeyi yapmasına alıştıkları Türkiye yerine, kendisinin ve bu arada kıyamete kadar beraber yaşayacağı komşularının menfaatlerini önceleyen bir ülkeyle karşılaşmak, ciddi şekilde canlarını sıkıyor.
Bulabildikleri hemen her fırsatta ve çoğu zaman da bilinen bütün objektif gerçekleri ters yüz ederek ülkemize yönelik saldırılar yapanların en rahat oldukları konulardan birisi de, içimizdeki işbirlikçileri... Bunlar, ne olursa olsun her şeyi kabul etmeye hazır durumdalar çünkü.
Esas hedefi ülkemizi teslim almak ya da en azından baş eğdirmek olan saldırıların arkasındaki mantığı kavramaktan aciz bir güruh bu. Hedefte gözükenlerin alt edilmesi durumunda güllük gülistanlık bir ortama kavuşulacağı hayalleri görüyorlar belli ki. Ancak bu niyetin gerçekleşmesinin, ülkemizin tekrar istikrarsız ve kırılgan günlere dönmeye mecbur kalması demek olduğu gerçeğinden habersiz gibiler.
'BİZ OLSAYDIK' DİYENLER...
Teslim olmak ya da en azından baş eğmek, kavuştuğumuz ve daha da yükseltilmesi gerektiğine inandığımız hayat standartlarının kısa bir süre içerisinde yerlerde sürünmeye başlaması demek.
Batı ile omuz omuza yol aldıklarını düşünüp, ülkemizin teslim alınması ya da zayıflatılması durumunda kendilerine zarar gelmeyeceğini hayal edenlerin temel yanılgıları da zaten burada.
Hayat standartlarının geriye gitmesi demek; eğitim, milli savunma, sağlık, bayındırlık alanında geriye gitmek manasına geleceği gibi, bu arada ülkemizi daha ilerilere götürecek büyük yatırımlara da veda etmek demek.
Demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi parlak sözler edenlerin esas meseleleri, ülkemizi tekrar söz dinler ve itaat eder bir hale getirmek.
Bunun ise ülkemizin zenginliklerinin yağmalanması ile neticeleneceğinin, artık çocuklar bile farkında.
Bütün bunların yanında esas mesele ise galiba şu: Yaşananların pek ala farkında olup, saldırıların nerelerden geldiğini ve hangi niyetle yapıldığını iyi bilenlerden bazılarının da, bu işin failleri yerine, onlarla mücadele edebilmek için ellerinden geleni yapanları suçlamayı tercih etmeleri...
Saldırıların ve bunların niçin yapıldığının farkında olanlar, verilen mücadeleye katkıda bulunmasalar da, en azından köstek olmasalar keşke...
'Biz olsaydık böyle olmayabilirdi' şeklindeki bakış açısının kimseye faydası olmadığı gibi, karşılığı da yok...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dışarıdan bakabilmek… (24.04.2024)
- Toparlanacağız… (21.04.2024)
- Mesaj hepimize… (20.04.2024)
- Köpük dağılınca… (17.04.2024)
- Durmak yok, yola devam!.. (14.04.2024)
- Yalanlar ve ihanet… (13.04.2024)
- Bayram sohbeti… (10.04.2024)
- Bitiş değil, dönüm noktası!.. (07.04.2024)
- Denge… (06.04.2024)
- Evet, şimdi ne yapıyoruz?.. (03.04.2024)