İnfobezite nedir ve neden kaynaklanır? İnfobezite ile nasıl baş edilir? İşte yanıtı
Dünya genelinde 2025 yılı itibariyle, her gün 463 exabyte veri üretileceği tahmin ediliyor. Bu günlük 212 milyon 765 bin 957 DVD'ye eşdeğer. Bir birey günde ortalama 7 saatini internette geçiriyor. Ve bu 7 saat içerisinde devasa miktarlardaki veri kümeleri, beynin stresli bir şekilde çalışmasına neden oluyor. İnfobezite nedir ve neden kaynaklanır? İnfobezite ile nasıl baş edilir? Tüm bu soruların yanıtı A Haber Editörü Nasuh Özer'in hazırladığı özel dosya haberimizde ...
Dünyanın neresinde olursanız olun, bilgi parmaklarınızın ucunda...
Ancak internetin, günümüzdeki noktaya ulaşması hiç de kolay olmadı. Çünkü okyanusları dibinden iletişim kablolarının geçmesi ve kıtaların birbirine bağlanması gerekiyordu. Şu an internet bağlantısı o kablolar sayesinde gerçekleşiyor.
1998 yılından önce dünyanın en sık kullanılan arama motoru yoktu. 1993'te ise internette arama yapılamıyordu. İşte o zaman araştırma yapmak için en önemli başvuru kaynağı kitaplardı. Anonim bilgiler yaygın değildi. Bilgi nereden alındıysa altında imzası vardı Hatta referansı olmayan bilgi güvenilir kabul edilmezdi.
Şimdi internetin olmadığı bir dünya hayal edin. Aklınıza takılan bir sorunun cevabına anında ulaşamadığınız bir dünya...
Mesela 2006 Dünya Futbol Şampiyonu'nun kim olduğunu tek tuşa basarak öğrenemeyeceğiniz ya da tek tıkla yemek siparişi vermenizin
mümkün olmadığı bir dünya... Eğer istenilen bilgiye ulaşılamıyorsa, dünyayı çepeçevre saran bir bağlantının ne önemi vardı?
90'lı yılların sonunda arama motorları bu bağlantıyı anlamlı kıldı. Teknoloji şirketi patronlarının, dünyanın en zenginleri listesine adını yazdırmasının tek bir nedeni var. O da insanların bilgiye olan merakı...
İnsanlığın başlangıcından, günümüze kadar gerçekleşen ilerleme, bilginin nesilden nesile aktarılmasıyla sağlandı.
Bilgi ilk önce taş ve tabletlere kazınarak yazıldı. Sonraki nesillere anıtlar aracılığıyla aktarıldı. Fakat anıtlardaki bilgiler toplumun her kesimine ulaşamıyordu. Belki de çağımıza ışık tutup, tarihin akışını değiştirecek sayısız bilgi günümüze ulaşamadan yok oldu. Çünkü bilgi çoğaltılıp, dağıtıldığında faydalı oluyordu. Ancak o zaman, bu mümkün değildi.
Bilginin sonraki taşıyıcısı ise kumaşlardı. Ardından günümüzdeki kağıdın ilkel versiyonu olan papirüsler kumaşların yerini aldı.
15. yüzyılda matbaanın yaygınlaşmasıyla bir devrim başladı. Bilgi seri şekilde üretilir ve dağıtılır hale geldi. Matbaanın icadından, günümüze kadar geçen 5 asırda her dil ve nüsha dahil edildiğinde, yaklaşık yüz milyar kitabın yayımlanmış olduğu tahmin ediliyor.
Uygarlığın doğuşundan, 2003 yılına kadar oluşan bilginin toplamı 5 exabyte... Bu da tam olarak 5 milyon 242 bin 880 adet 1 terabaytlık hard disk demek! Eğer uç uca dizilirse 5 bin 700 kilometre uzunluğa sahip oluyor. 2025 yılında günde 463 exabyte veri üretileceği ön görülüyor.
2020 YILINDA 275 MİLYON BİLGİSAYAR SATILDI
Bilginin kil tabletlerde başlayan yolculuğu, teknoloji çağıyla dijital tabletlere geçti.
İnternet altyapısı büyüdü ve güçlendi. İnternet bağlanan cihazların sayısı her geçen gün arttı...
Sadece 2020 yılında 12 milyon akıllı telefon, 275 milyon bilgisayar satıldı.
DÜNYA NÜFUSUNUN YÜZDE 60'I ÇEVRİMİÇİ
2020 dijital global raporunda göre dünya nüfusunun yüzde 60'ı çevrimiçi... Sosyal medya kullanıcı sayısı ise 3,8 milyarı geçti.
2019'da dünyada akıllı telefon kullanıcı sayısı 5 milyar 112 milyondu. Ülkemizde de internet kullanıcı sayısı oldukça hızlı artarak 62 milyona ulaştı.
Peki internet kullanıcıları 24 saatte bu gelişmiş ağ ve araçlarla neler yapıyor?
Türkiye'de bir kişinin günlük ortalama internet kullanımı 7,5 saati buluyor. Dünya genelinde bu rakam ortalama 6 saat 54 dakika... Dolayısıyla
bir günün 8 saatini uyumak için kullananlar 8 saat de çalışıyor. 8 saatini de internette geçiriyor.
Yani ikinci bir mesaisi süresi...
DAKİKADA 200 BİN KİŞİ TWEET ATIYOR
İnternet artık hayatımızın bir vazgeçilmezi.... Yalnızca bir dakika içinde internete üretilen data ise baş döndürücü...
1 dakikada; 200 bin kişi tweet atıyor, instagram'da 695 bin hikaye paylaşılıyor, YouTube'a 500 saatlik video yükleniyor, WhatsApp'da 69 milyon mesaj gönderiliyor, 197 milyon e-posta atılırken, alışverişte yapılan harcama da 1,6 milyon dolar.
İNFOBEZİTE NEDİR?
Sadece bir dakika içinde yaşanan bilgi trafiği, bile 21. yüzyıl insanını bilgi bombardımanı ile karşı karşıya bırakıyor. Bu bilgi trafiğinin avantajları olduğu kadar, dezavantajları da var... Büyük miktardaki data, bilgi obezliğini de beraberinde getiriyor... Yani literatürde kullanılan adıyla infobeziteyi...
İnfobezite enformasyon ve obezite sözcüklerinin birleşimi ile oluşan yeni bir kavram.
İnfobezite ile aşırı yemeye bağlı oluşan, obezite hastalığına gönderme yapılırken, bilginin de aşırıya kaçacak tüketiminin olumsuz
sonuçlar doğurabileceğine işaret ediliyor. Bu görüş, gıda ürünlerinin değişimi ile bilgideki değişimin benzerliğine dikkat çekiyor. Yiyecekler katkı maddelerinin eklenmesi ile nasıl değişime uğradıysa bilgi de dijital dünyanın etkisiyle değişime uğradı.
Bilgi artık her yerde... Ve daha erişilebilir hale geldi... Ancak diğer bir taraftan da bilgi bombardımanında, doğru bilgiye ulaşmak çok daha zor...
Artık asıl mesele bilgi tsunamisi altında, bilgiyi filtrelemek, ihtiyaç duyulan bilgiye ulaşmak...
Ve bilginin doğruluğunu teyit edebilmek...
2017'de ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, sosyal ağlarda düşük ya da yüksek kaliteli bilginin yayılım açısından başarılı olma şansı aynı...
Bu durum da hangi bilginin gerçek ya da faydalı, hangisinin kullanışsız ya da sahte, olduğunun tespit edilmesini, çok daha zor hale getiriyor.
Doğru bilgiler daha sağlıklı kararlar alınmasına yardımcı olurken, yanlış bilgiler de hatalı kararları beraberinde getiriyor...
Yani, düşüncenin malzemesini tedarik eden araçlar, aynı zamanda düşünceleri de şekillendiriyor.
1 saniye içinde milyarlarca verinin üretildiği dijital ortamda, doğru ve yanlış bilgi nasıl ayırt edilir?
İnfobezite ile mücadele nasıl olmalı? Ve en önemlisi bu yoğun veri ile birlikte gelen bilgi, geleceği nasıl etkileyecek?
Güncelleme beklenti, internet ve sosyal medyada aktarılan bilginin, çok kısa olması yönünde...
Çoğu zaman da aktarılan enformasyon tek cümleden ibaret... Çünkü internet yapısı nedeniyle, doğruluk ve derinliği değil daha fazla bilgi tüketilmesini ve etkileşimi teşvik ediyor...
Bir kitaptan tek bir cümle ya da tek bir paragraflık bilgiyi filtrelemek için okumak, incelemek ve zaman ayırmak gerekiyor...
Oysaki sosyal medya ve internette durum farklı... İnternetin parçalı yapısı bilginin derinlerine erişmeyi değil daha çok yüzeysel bilgilerle yetinmeyi teşvik ediyor...
Dijital ortamda bilgi üretimine aracılık eden platformlar, üretilen bilginin, doğru ya da yanlış olması hakkında bir denetim yapmıyor...
Ancak algoritmalar bilginin içeriğine bakılmaksızın, etkileşimin ivme kazanmasına destek sağlıyor...
UNUTMA EĞRİSİ NEDİR?
Her insan mutlaka öğrendiği bilginin hafızada nasıl kalıcı olacağına dair araştırma yapmıştır...
Bu konuyu ele alan, bilimsel çalışmaların hepsi ortak bir paydada buluşuyor...
Tekrar etmek... Bilginin uzun süreli hafızada yer edinmesi için mutlaka tekrar edilmesi, işaretlenmesi gerekiyor.
Bunun nedeni ise unutma eğrisi...
Unutma eğrisine göre bir insan yeni bir şey öğrendiğinde ilk 48 saat içinde yüzde 80'i kaybolur...
Unutma eğrisi bellekte tutmanın zamanla azalması varsayımıdır.
Bu eğri bilginin tutulmasına yönelik girişim yoksa nasıl yok olacağını gösterir.
Araştırmalar ortaya koyuyor ki; insanlar Google'da genellikle çok iyi hatırladığından emin olduğu bilgileri arıyor.
Arama motoru, istenilen bilgiye hızlı bir ulaşım sağlarken diğer taraftan ise uzun süreli belleğin çalışmasını engelliyor...
Çünkü ihtiyaç duyulan bilginin uzaklığı parmak ucu mesafesinde...
Günümüzdeki bilgi bombardımanında internet hem en büyük yardımcı hem de hafızayı daha az kullanmaya neden olan teknoloji konumunda
bunun diğer bir adı ise "google etkisi" "dijital amnezi ve google etkisi" ifadeleri ilk defa 2011 yılında Betsy Sparrow'un yayımladığı raporda kullanıldı.
Unutma eğilimine "dijital amnezi" deniyor. İngiltere'deki Birmingham Üniversitesi'nden Maria Wimber...
İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda ve Lüksemburg'da yaşayan 6 bin yetişkinin hafızayla ilgili alışkanlıkları incelendi.
Ve araştırmanın sonunda çok sayıda insanın bilgiyi hatırlamak için bilgisayara başvurduğu ve çocukken kullanılan telefon numaralarını hatırlarken iş yeri ve aile üyelerinin telefonlarını hatırlamadıkları ortaya çıktı.
Yani hafızanın ne zaman aktif kullanıldığı ne zaman bilgisayarlara teslim edildiğini anlatan bir çalışma...
Peki dijital çağda belleğimizi çocukken çalıştırdığımız gibi etkin çalıştırmak mümkün mü?
Aslında bir gün içerisinde karşı karşıya kaldığımız içerik sayısı ile doğrudan alakalı... Çünkü tüketiciler içerik şoku ile daha fazla içeriğe ulaşmak için kendilerini zorunlu hissetmeye başladı.
Fırsatı kaçırma korkusu etkilerini düşünürsek, bizleri bağlantı ve başarıdan alıkoyar. Bilgi yükü ve karar verme arasında ters U şeklinde bir ilişki bulunuyor. Buna göre aşırı bilgi yükü zihinsel karmaşaya yol açıyor. Önceki bilgilerin hatırlanmasını ve karar verme süreçlerini zorlaştırıyor...
Bilgi yorgunluğu ve bilginin aşırı yüklenmesi, bilgi işleme yeteneğinin sınırının aşılması olarak tanımlanıyor.
Burada ekteki şema kullanılacak bilgi yorgunluğunu anlatan diyagrama göre buna neden olan 5 etken var...
Sayısız bilgi kaynağı ve çok fazla bilgi... Alakasız ve önemsiz bilgi anlamada zaman yetersizliği... Ve bu sayısız bilgiyi yönetmedeki zorluk...
Bu konuda ise psikolojide en fazla atıf yapılan kuramlardan biri olan Miller Kanunu insanın aynı anda ne kadar bilgiyi hafızasında tutabileceğine açıklık getiriyor.
Ortalama bir insan 7+2 kuralına göre hareket etmez...
Ve daha fazla bilgiyle karşı karşıya kalırsa kapasite aşılır...
Ardından hatalar kaçınılmaz olur..
Çünkü beynin çalışma belleğindeki öğeleri işleme hızı konusunda açık sınırlar var.
Bu nedenle beynin maksimum işleme kapasitesi saniyede 126 bit olarak hesaplanıyor...
Sosyal medyayla birlikte kullanıcıların maruz kaldığı bilgi miktarında muntazam bir artış yaşandı...
Bilgi bombardımanı kaçınılmaz hale geldi...
Özellikle bu durumu dile getirenler arasında, mikroblogcular da yer alıyor...
Anketler, twitter kullanıcılarının üçte ikisinin çok fazla gönderi aldıklarını gösteriyor...
Ve twitter kullanıcılarının yarısından fazlası da alakasız gönderileri filtrelemek için bir araca ihtiyaç duyduğunu söylüyor...
Twitter bu nedenle kullanıcıların daha fazla hakimiyet kurması için gelen yanıtları filtreleme ve sınırlama özelliği getirdi.
Ancak henüz yeterli değil..
Hayatın her döneminde bilgiye olan ihtiyaç farklılık gösteriyor... Ancak günümüzdeki bilgi bombardımanda ön plana çıkan durum kısa sürede ve en faydalı sağlayacak bilgiyi ulaşmak.. Daha önemlisi ise dakikada milyarlarca üretilen bir ortamda bunun gerçekleşmesi... Açık kaynaklarla bilgiye ulaşmak daha kolay hale geldi. Örneğin drone yapmak isteyen bir kişi bunu internetten araştırarak gerçekleştirebiliyor.
Ancak karşımıza çıkan bir bilgiyi kullanmadan önce doğrulamak asıl kaynağından teyit etmek son derece önem taşıyor...
Yakın geçmişin bilim kurgu yazarlarının hayalleri günümüzde teker teker gerçekleşiyor. Ve buna şahit oluyoruz..
Bilgi çağı olarak kabul edilen 21. yüzyılda bilginin güvenirliğini doğrulayan herkese açık ve ücretsiz olarak hizmet veren yeni platformlar hayatımıza dahil olacak mı? Yoksa infobezite ile kendimiz mi baş etmek zorunda kalacağız?
Çünkü 21.yüzyılda bilginin üretilmesinden daha önemlisi yaşanabilir bir dünya için insanlığa fayda sağlaması...