A HABER GALERİ
Dexter dizisinden etkilendiler! Otel görevlisini parçalayarak öldürdüler...
Portekiz'in Tavira kentinde yaşayan Maria Malveiro ve Mariana Fonseca, Diogo Goncalves isimli otel görevlisini öldürüp cesedini parçaladı. Genç kadınlar Dexter dizisinden etkilendikleri söyleyerek cinayeti işlediklerini itiraf etti.
Rodney Alcala, cinayet silsilesine devam ederken ünlü TV programı "The Dating Game" yarışmasının kazananı oldu.
İnsanları öldürdükten sonra kanlarını içen Sacramento Vampiri Richard Chase, kapıların kilitli olup olmadığını kontrol ederdi. Kilitli olmayan kapıların bir davet olduğunu düşünürdü.
Richard Chase hapishanedeyken röportaj yaptı. Röportaj sırasında görüşmeyi yapan kişiye bir avuç dolusu makarna ve peynir verdi çünkü görevlilerin onun yemeğine zehir attığını düşünüyordu.
Kasap Fırıncı adıyla tanınan Robert Hansen, kadınları kaçırıp vahşi doğaya götürür ve orada serbest bırakırdı. Bunun nedeni onları avlayarak öldürmekti.
Kimliği hala bilinmeyen "Oakland İlçesi Çocuk Katili", Timmy King'i kaçırdı ve öldürdü. Annesi Timmy'nin kaybolduğunu öğrenince gazeteye ilan verdi ve en sevdiği yemek olan "Kentucky" tavuklarından bahsetti. Timmy'nin cesedi bulunduğunda midesinde tavuk kalıntıları vardı.
Leonarda Cianciulli, yaşadığı İtalyan kasabasında üç kadını öldürdü çünkü onları öldürmese kendi oğlunun öleceğine inanıyordu. Bu bir nevi Tanrı'ya kurban vermekti
Dünyanın en ünlü seri katillerinden birisi Theodore Robert Ted Bundy. 24 Kasım 1946'da dünyaya gelen Ted Bundy, 24 Ocak 1989'da hayatını kaybetti.
Pek çok katilin aksine iyi bir aile ve eğitime (Yale' den hukuk ve psikoloji diplomasına)sahip ABD'li bir seri katil ve tecavüzcüdür. 1974 - 1978 yılları arasında, ABD'nin çeşitli yerlerinde çok sayıda genç kadını öldürmüştür.
Kurbanlarının kesin sayısı bilinmeyen Bundy, 10 yılı aşkın inkâr süreci sonunda, 30'dan fazla cinayet işlediğini itiraf etmiştir. Bundy, sıklıkla, Amerikan seri katillerinin öncül örneği olarak kabul edilir.
Gerçekten de seri katil terimi ilk defa onu tanımlamak için ortaya atılmıştır. Bundy'nin bir sosyopat olduğu düşünülmektedir. İşlediği vahşi cinayetlere rağmen eğitimli, yakışıklı ve kibar bir genç adam olarak tanımlanır.
Kurbanlarını genelde sopayla döverek, bazen de boğarak öldürmüştür. Kurbanlarının çoğuna tecavüz ettiğine ve ayrıca, öldürdükten sonra da tecavüz edip, bedenlerini kestiğine inanılmaktadır.
Dean Arnold Corll (24 Aralık 1939 – 8 Ağustos 1973)
İşinin başına döndükten sonra yine yoksul cocuklara şeker dağıtan biri olarak gündeme geldi ancak özellikle erkek çocuklara ilgi göstermesi ile dikkat çekti.Bazı cocukların şikayeti üzerine bir kaç defa sorgulandı ancak serbest bırakıldı.
Şeker fabrikası kapatıldıktan sonra Houston'da elektrisyenlik yapan Corll'ın seri katil olduğu, öldürüldükten sonra suç ortağı ve katili Elwer Wayne tarafından ihbar edilmiş ve yapılan araştırmalar sonucu cinayetleri günyüzüne çıkarılmıştır.
Sadist eğilimli bir homoseksüel olan Corll'un evinde 4 köşesinde kelepçeler için demir halkalar bulunan bir işkence odası vardı. Henley polise Corll'un uyuşturucu partileri verdiğini ve genç erkeklere nasıl sado-mazoşist işkenceler edip öldürdüğünü anlattı.İspat için kayıp olduğu bilinen iki isim de verdi, bunlar polisi Corll'un kiraladığı boş bir kayıkhaneye götürdü. Bu barakanın altı kazılınca 17 ceset daha ortaya çıktı. 10 tanesi de 2 farklı yerde gömülü olarak bulundu.
Bu o zamana kadar bir katilin öldürdüğü en fazla kişi olan bir seri cinayet olayıydı.
Albert Hamilton Fish (19 Mayıs 1870 - 16 Ocak 1936)
ABD'li seri katil Albert Hamilton Fish Kuzuların Sessizliği filmine ve filmin baş karakteri Hannibal Lecter'a ilham kaynağı olmuş, Gri adam, Wysteria'nın kurtadamı, ve Brooklyn vampiri gibi takma adlarla anılmıştır.
Azılı yamyam Fish'in toplam 100'den fazla cinayet işlediği sanılmaktadır. Bilinen en yaşlı seri katil özelliğindedir.
1875 yılında babasının ölümünden sonra, bir çocuk bakımevine yerleştirilen Albert Fish, yedi yaşına kadar kaldığı bu kuruma uyum sağlayamadığı için ruhsal yapısı bozuldu. 1882 yılında eşcinsel eğilimleri ortaya çıktı. Küçük suçlara bulaşan Fish, 1910 yılında ilk kez cinayet işledi.
Seri katil, aynı zamanda kendi kendisine de çeşitli işkenceler uyguluyor, kendi idrarını içip, çivili sopayla kendini dövmek, kasıklarına iğne batırmak gibi cinsel ve fiziksel işkencelerle kendi günahlarını cezalandırdığına inanıyordu. İşkence yaptığı ve öldürdüğü çocukları "tanrıya verilen kurbanlar" olarak düşünüyordu.
1898'de evlendi ve altı çocuk sahibi oldu. Karısının kendisini terketmesinden sonra başka kadınlarla da birlikte oldu. Sürekli adres değiştirdi, her gittiği yerde yüzlerce çocuğu taciz etti, ve bazılarını öldürdü.
Bir kurbanının ailesine, kızlarını nasıl öldürüp yediğini anlatan mektuplar göndermesi sonucu yakalandı. 1935 yılında yargılanmasının sonunda deliliğine kanaat getirildiyse de elektrikli sandalyede idam cezasına çarptırıldı. Kararı duyunca "Hiç tatmadığı bu büyük zevki tatmaktan mutlu olacağını" açıkladı.
Edward Theodore Gein (27 Ağustos 1906 – 26 Temmuz 1984)
Cinayetleri Kuzuların Sessizliği, Teksas Katliamı gibi birçok filme ilham kaynağı olan Amerikalı seri katil Ed Gein, alkolik bir baba, dominant ve aşırı dindar bir anne ve abisinden oluşan 4 kişilik bir ailede büyümüştür. Babası, abisi ve en son 1945'te annesi de vefat ettiğinde içine düştüğü yalnızlık Gein'i deliliğe iter.
Annesini tekrar diriltebilmek için, anatomi bilimini incelemeye başlar ve mezarlıklardan çaldığı cesetler üzerinde öğrendiklerini uygulamaya koyulur. Kendisini özellikle büyüleyen, kadın vücududur.
Annesini diriltmeyi başaramadığını anlayınca, annesinin yaşında bir kadının cesedinin derisini yüzmeye karar verir ve arada sırada bu deriyi (annesinin eski elbiseleriyle birlikte) elbise niyetine giyer.
Hayatı boyunca cinsel ilişkide bulunmamış olan Gein, kadınlara karşı hissetiği karmaşık duyguları pek anlayamaz ve bir kadın olma isteği geliştirir.
İlk başlarda kendi kendini hadım etmeyi düşünen Gein, bir kadın derisinin kendisini yeterince kadınsı gösterdiğine inanarak, bu düşüncesinden vazgeçer. Kadın vücutlarına duyduğu isteği gitgide daha da büyüyen Gein, bir süre sonra sadece mezarlardan ceset çıkarmakla kalmaz, 1954 yılından itibaren bir cinayet işlemeye karar verir ve kurbanını annesinin öldüğü yaştan seçer.
İlk cinayetinden sonra kasabanın şerifi Ed Gein'in izini bulur ve tutuklar. Doktorlar Gein'e kronik şizofreni tanısı koymuşlardır. Deli raporu sayesinde hapse konulmayan Gein, geri kalan hayatını ıslahevlerinde geçirir ve 1984 yılında 77 yaşında uzun zamandır çektiği kanser hastalığı sonucu yaşamını yitirir.
Herbert Williams Mullin (18 Nisan 1947)
1970'li yılların başında Kaliforniya'da 13 cinayet işlemiş bir seri katildir. En yakın arkadaşını trafik kazasında kaybetmesi sinirsel bozukluğu tetiklenmiştir. Kendi kendine konuşması ve derisinde sigara söndürmeye başlaması sonucu 21 yaşında akıl hastanesine kaldırılmıştır.
25 yaşına geldiğinde Kaliforniya'ya dönmüştür. Ailesinin yanında yaşarken eyaletlerinde yaşanacak olan büyük depremden onları ancak cinayet işleyerek kurtarabileceği fikrine kapılmıştır.
Evsiz bi adamı beyzbol sopasıyla döverek öldürmesi ve arabasına otosopçu olarak bindiği bi şoförü öldürmesiyle ilk cinayetlerini işlemiştir. Ardından günah çıkarmaya gittiği kilisede bir rahibi de öldürerek cinayetlerine devam etmiş ve kurtuluşa erişeceği düşüncesini körüklemiştir.
Ardından orduya katılmaya karar vermiştir. Testleri geçmiş fakat geçmişinde işlediği küçük birkaç suç nedeniyle geri çevrilmiştir. Ardından birçok cinayet işlemiş ve yakalanmıştır. Cinayetlerinin tümünü, eğer yapmazsa eyaletin tamamının bi depremde öleceği düşüncesi ile yaptığını söylemiştir. Yakın zamanda da hiçbi büyük deprem olmamasını kendi çabasına borçlu olduklarını savunmasına eklemiştir. 4 ay içinde işlediği 13 cinayet sonucu müebbet hapse mahkum olmuştur.
Jesse Harding Pomeroy (29 Kasım 1859 - 29 Eylül 1932)
ABD'nin gelmiş geçmiş en küçük seri katilidir.İşlediği iki cinayet sonrasında tutuklandı.
Yaptığını itiraf ederken "Lütfen beni bir yere koyun ve böyle şeyler yapmamı engelleyin" diye ağladı.Mahkeme onu idama mahkum etmesine rağmen cezası ömür boyu hapse çevrildi ve hayatının geri kalanının bir hücrede tek başına geçirmesine karar verildi.
Amerika onu the boy fiend (tam olarak karşılık olmasa da iblis çocuk) olarak adlandırdı. 1917 yılında diğer mahkumların arasına karışmasına izin verildi.
28 Haziran 1891'de Minnesota'da dünyaya gelmiş asıl adıyla Charles Panzram. 11 yaşında hırsızlık suçundan dolayı tutuklanan Carl, Minnesota'da bulunan bir ıslahevine gönderilmiş. Ve burada pek çok kez dövülerek, defalarca cinsel istismara maruz kalmış. Tutuklandıktan sonra yaptığı itiraflarında, ilk cinayetini ıslahevinde 12 yaşında bir çocuğu öldürerekişlediğini söylese de bu bilgi doğrulanamamış.
Kansas, Teksas, Kaliforniya, Washington, Utah gibi pek çok eyalet gezen Carl Panzram, hırsızlık yapıyor, zevk için yangın çıkartıyor ve erkeklere tecavüz ediyormuş. Genellikle sahte isim kullanan Carl, Oregon'da yakalansa da hapisten kaçarak doğu yakasına ulaşmayı başarmış.
Mezuniyetinden sonra yola çıkan sadist Carl, bir yat satın alıp içki ısmarlama vaadiyle yanına aldığı 10 denizci gence tecavüz etmiş ve başlarından vurarak denize atmış.
Daha sonra da bir gemide tayfa olarak çalışarak Afrika'ya gittiğinde timsah avlamak için kiraladığı 8 işçiye tecavüz edip öldürdükten sonra hepsini timsahlara yedirmiştir.
1928'de Washington'da yakalanıp tutuklandığında "burada beni rahatsız edecek ilk insanı öldürürüm." diye tehditler savurmuş. 1 yıl sonra hapishanedeki ilk cinayetini işlemiş.