Başlangıçta "yurt dışındakiokurlara da" seslenmeküzere düşünülmüştü...
Biraz da "herkes kuruyorbiz de kuralım" telaşıyla.
Günün modasıydı.
Böylece Türk basını kendi ayağına esaslı bir kurşun sıktı.
Hani Deniz Baykal'ın "bizibelki iktidara getirebilecekolan sistemeşiddetlekarşı çıkalım,bizi asla iktidaragetiremeyecekolan sistemi arslanlargibi savunalım"çelişkisinebenziyor!
Gazetelerin Internet sitelerini "yurt içindeki okurun" da izleyeceği önceleri kimsenin aklına gelmedi.
Hatta, bunu hemen tercih edeceği... Gazete parayla, siteye girmek bedava.
Satışlar düşünce şafak attı, ama artık çok geçti.
Bunun üzerine "bari siteyereklam alalım" çözümübulundu.
Fakat kısa sürede bunun da suyu çıktı.
Reklam almak için "tıklamasayısını" arttırmak gerekiyordu.
Böylece, Türk sanal basınında bu sefer de "o bilmemkimdedi ki..." modası başladı.
"O kişi kaynanasını...", "O takım kazandı"... "Opolitikacı yerinden doğrulduveee..." Kimin ne halt ettiğini öğrenebilmek için hadi bir tık daha.
Bazıları bunu da aşırı uçlara taşıdılar, siteler ancak on tıkla, yirmi tıkla ulaşabileceğiniz çarçur "malumatla" doldu.
Buna paralel olarak, okurun en alt tabakasının ilgisini çekebilmek amacıyla "bilmemneotunun öyle bir faydası varki..." tuzakları kuruldu. Buna, "ineği yılan yuttu", "kaplanzebrayı ısırdı" haberlerini de ekleyiniz.
Reklam da yağdı tabii yağmur gibi.
Fakat bu sefer de fazla geldi.
Ekranda boş yer kalmadı, sayfanın üstü, altı, sağı, solu reklam doldu.
Bu da yetmedi: Ekran açılınca çok kısa bir süre "sabit" kalıyor, sonra yukarıdan hani o telefon şirketinin kırmızı tabelası gibi küt diye bir reklam panosu iniyor, manşeti aşağı itiyordu.
Arkasından bir daha, bir daha.
Ölçü kaçmıştır ve de günümüzde "site okumak" son derece müşkül hale gelmiştir.
Tutamıyorsun, zırt iniyor aşağıya, zırt öbür sayfaya kalıyor, reklamlarla cebelleşe cebelleşe eni konu bir "mücadele" veriyorsun habere ulaşmak için.
Bitmiyor: Reklam, habere ya da yazıya nihayet ulaşıp okurken de araya giriyor, ekran kararıyor, ya bilmemkaç saniye beklemek zorundasın, ya da kapatmak için (X) işaretiyle belirlenmiş ve çoğu zaman da pek iyi saklanmış köşeyi arayıp bulmak...
YouTube'da yeni çıkan o aşağılık uygulama gibi: Geçen gün yazımı yazarken bir yandan da hafif hafif müzik çalsın istedim, Manos Hacıdakis'in "Dekapende Esperini" (On Beş Akşam Duası) adlı eşsiz albümüne ulaştım. Üstadın kendi çaldığı piyano ve Yerasimos Miliaresis'in gitarı karşılıklı tatlı tatlı söyleşirlerken araya bir adam girdi, selis bir Türkçe'yle penis büyütme ve çiş kaçırma sorunlarını anlatmaya başladı.
Bizim yaşımızda hepten yararsız da diyemeyiz ama müzik keyfimin içine etmesinler!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.