MURAT GENER

"Muhtırayı yedik..."

Tarih 8 Ocak 2003.

Günlerden Çarşamba.

Türkiye o sabah, korkunç bir kazanın haberiyle uyandı.

İstanbul'daki Atatürk Havalimanı'ndan havalanan Konya isimli uçak, Diyarbakır Havalimanı yakınlarındaki eğimli bir araziye düşmüş, 75 kişi ölmüştü.

Televizyonlar canlı yayında, Türkiye şoktaydı.

Ve aynı gün.

Öğleden sonra.

Türkiye kazanın şokunu yaşarken, o öğleden sonra Ankara'nın bambaşka bir gündemi vardı.

Gazetelerin Genel Yayın Yönetmenleri Genelkurmay Başkanlığı'nda verilen bir resepsiyonda buluştular o gün.

Önce kısaca bir geçmiş olsun havası, ama ardından asıl mesajlar...

AK Parti daha yepyeni iktidardı 2003'ün 8 Ocak gününde.

2002 Kasım'ının üzerinden henüz 2 ay geçmişti.

Ve dört bir yandan bildik koronun, bildik sözleri yükseliyordu.

"Bunlar başörtüsünü de serbest bırakırlar!"

Resepsiyonu Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök veriyordu, o gün.

Dönemin Başbakanı, AK Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan siyaseten yasaklı olduğu için, henüz Abdullah Gül'dü.

Özkök'ün hedefiyse Başbakan'ın, Yüksek Askeri Şura kararlarına koyduğu muhalefet şerhi.

İşte o resepsiyonda, 'seçilmiş' misafirlerine seslendi Genelkurmay Başkanı Özkök; "Türbanın mevzuata, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırı olarak siyasi bir dayatma ve cumhuriyet geleneklerini aşındırma sembol ve eylemi olarak kullanılmasını hoş görmemiz beklenmemelidir" dedi.

Ve ertesi gün.

Manşetler uçak kazasının haberiyle doluydu...

Ama manşetin altında o resepsiyon vardı.

Öyle ya, fena bir haber değildi bu.

Milliyet, 9 ocak 2003 sayısına "MUHTIRA GİBİ" cümlesini taşıdı...

Akşam, "ÖZKÖK'TEN MÜTHİŞ MESAJLAR: YAŞ'TAKİ ŞERH İRTİCAYA CESARET VERMİŞTİR" dedi.

Cumhuriyet, "İRTİCAYI CESARETLENDİRDİLER", Hürriyet, "ASKERDEN BOMBA GİBİ MESAJLAR", Posta, "ASKER AĞIR KONUŞTU", Radikal, "ASKERDEN İLK ELEŞTİRİLER" ve Vatan, "İRTİCAYA CESARET VERDİLER..." başlıklarıyla çıktı.

Ama asıl mesajlar, gazetelerin iç sayfalarında, satır aralarında, köşe yazılarında gizliydi...

Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya köşesinden "Orgeneral Özkök haklıydı! (...) Türkiye'nin bunca ekonomik sorunu varken AKP'nin iktidar olmasıyla birlikte gündeme 'sıkmabaş' giriyor, laik demokratik Cumhuriyetin temeline dinamit koymak isteyenler 'demokrasi kahramanı' olarak ortaya çıkıyorlardı..." cümlesini kurdu.

Tufan Türenç Hürriyet'e "Hiç kuşku yok ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, yürekten bağlı olduğu Cumhuriyet'in temel değerlerini, siyasi iktidarın paylaştığından kuşku duyuyor. Kabul etmek gerekir ki, bu kuşkuyu gidermek siyasi iktidarın görevi olmalıdır..." yazdı.

Yine Hürriyet'te Ertuğrul Özkök "Orgeneral Özkök, deyim yerindeyse, kadife eldiven içinde demir bir yumruk çıkardı..." cümlesini köşesine taşıdı.

Fikret Bila Milliyet'e "Org. Özkök'ün kırmızı çizgileri, Cumhuriyet'in temel nitelikleriydi. Bu niteliklere dokunulamayacağını, bunu amaçlayan davranışların hoş görülemeyeceğini vurguladı..." demeyi tercih etti.

Örnekler çok.

Ama kalanlar, vesaire deyip geçilebilir türden.

Neden verdik bu örnekleri, onun altını çizelim şimdi de.

Önemli!

Önemli çünkü, aslında Türkiye o gün, Genelkurmay Başkanlığı'nın, seçme gazeteciler yoluyla, meşru hükümete verdiği muhtırayı konuşacaktı.

Öyle ya, milletin oyuyla iktidar olmuş bir hükümete, daha iktidarının 64'ncü gününde "ayar" veren bir ordu vardı o gün...

Hatta o "ayar"a karşı çıkmak, hadi olmadı, sessiz kalmak bir yana dursun, destek çıkan bir de medya vardı.

Ama başta da söyledik ya, o toplantı başlamadan sadece birkaç saat evvel yaşanan talihsiz kaza ve yitip giden 75 can, gündeme ağırlığını koymuştu.

28 Şubat'ın ikiz kardeşi "8 Ocak süreci" böylece unutuldu - deyim yerinde - kaynadı gitti.

Hafıza-i beşer nisyan ile mâlul.

İnsandır unutur.

Unutuyoruz.

Hem de çok çabuk unutuyoruz.

Oysa unutmamak gerekiyor...

Ne diyor Başbakan Binali Yıldırım?

"İlk muhtırayı 8 Ocak 2003'te aldık. O gün Diyarbakır'da uçak düştü, gündem değişti. Açın arşivleri bakın. O gün orada söylenenler 27 Nisan'dan çok daha ileriydi"

Evet!

O gün orada söylenenler, 27 Nisan'dan çok daha ileriydi.

Peki neden söylüyor bunu Başbakan, niye hatırlatıyor?

Cevap çok net.

Eğer Türkiye; 17 Nisan sabahı; geleceğine, istiklaline, istikbaline, vatanına, milletine, cumhuriyetine, bayrağına sahip çıkmazsa 'balans ayarları' sürecek. Vesayet yine ve yeniden 28 Şubat'ları, 8 Ocak'ları, 27 Nisan'ları canlandırmak isteyecek, Başbakan bunu demek için söylüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.