HINCAL ULUÇ

Ortancalar Günü!.

"Dünya Ortancalar Günü" varmış, geçen ağustos ayında.. Yeni öğrendim. Önceden duysam, onu da duyurur, yazardım, 1981'de Sevgililer Günü'nü bu ülkeye nasıl yerleştirdiysem..x Özellikle yaparım.. Ben "Ortanca"yım çünkü.. Ortanca olmanın sıkıntısını da çok çektim.
Altı yaşındayım.. Yazın köydeyiz..
Babam bakmış, babannem ağlıyor..
"Hayrola anne" demiş.. "Kim üzdü seni?."
"Hıncal" demiş babaannem..
Anlatmış..
Yanına gitmiş, oturmuşum, odasında yalnızken ve dert yanmışım..
"Babanne yahu.. Ağbim en büyük, evin şehzadesi.. Serpil tek kız, prenses..
Kemal en küçük.. Küçük prens muamelesi görüyor. Ben ortancayım.
Benim hiç sıfatım yok.." Allah ömür verirse, gelecek seneden itibaren her ağustos ayında, ortancalar en azından senede bir gün adam yerine konacaklar.
Her yıl "ağustos ayının ikinci pazarı Dünya Ortancalar Günü" çünkü..

NE YAPTIN SAYIN SAVCIM?

Okurken gözlerime inanamadım..
Olayın kahramanı bir savcı.. Yani "kamunun avukatı!." Yani, Türkiye Cumhuriyeti'nin avukatı!. Yani benim avukatım ve bakın beni nasıl dehşete düşürdü?. Bakın benim adalete güvenimi nasıl sarstı?. Bakın, benim, anayasa teminatı altındaki "Kişi dokunulmazlığı" hakkımın nasıl "Püf" diye yıkılacak kadar tehlikede olduğunu ve bunu hem de bir Cumhuriyet Savcısı'nın yapabileceğini gösterdi?.
Şimdi Adalet Bakanı'na sorma hakkım var..
Ben bu ülkede güvende miyim?. Şimdi iki polis beni gözaltına alıp, Anadolu Adliyesi'ne götürebilir, sırf ama sırf bir savcının keyfi, hem de devleti hiçe sayan bir uygulaması yüzünden, hakkımda dava açılması ve tutuklanmam istenebilir mi?.
Kafanız karıştı değil mi?. Benim sabahtan, gazetemi okuduğumdan beri karışık. Bu satırları yazarken, durmadan yanlış harflere vuruyorum. O kadar karışık..
Çünkü olay o kadar, ama o kadar önemli..
Adalet Bakanlığı'nın, Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun el koyacağı kadar önemli..
Eğer, "Olmuşsa olmuş, ne var bunda" der susar oturursak, yarın benzeri, hatta daha kötüsü, hepimizin başına gelebilir..
Hani "Sarı öküzü vermeyecektik" öyküsü var ya.. Hani "Sarı öküzü bana verin, sizlere dokunmam" diyen aslana, sarı öküzü teslim eden öküzlerin öyküsü..

***

Vatandaş Resul'un telefonu çalmış. Arayan "Ben Cumhuriyet Savcısı falanca" deyince Resul terslemiş.. "Beni mi dolandıracaksın?." Siz olsanız ne yapardınız?. Ben olsam ne yapardım?.
Son zamanlarda "Ben polisim, ben savcıyım" diye arayanlar, aralarında hatta profesörler, emekli hukuk adamları, güvenlik şefleri, profesörler, hocalar olan, yüzlerce, binlerce kişiyi dolandırmadılar mı?. Hala da dolandırmıyorlar mı?.
Devlet durmadan televizyonlarda, radyolarda açıklamalar yapmıyor, ceplerimize mesajlar yollamıyor mu?.
"Polis ve savcılar sizi telefonla aramaz. Yazılı tebligat yaparlar, ya da polis evinize bizzat gelir. Telefonlara sakın kanmayın" demiyor mu devlet defalarca.. Israrla..
Vatandaş Resul'un yaptığı da o...
Dolandırıcıyla "Sayın dolandırıcı" diye konuşacak hali yoksa.. Hele dolandırıcı lafı uzatırsa..
Ben olsam sesimi yükseltir, hatta bir iki sert laf eder, telefonu yüzüne çarpardım. Resul de öyle yapmış aynen..
Ve Savcı Resul hakkında "Cumhuriyet savcısına hakaret"ten şikayetçi olmuş.
Cumhuriyet savcısına hakaret, TCK Madde 301..
6 aydan 3 yıla kadar hapis..
Resul, polis tarafından gözaltına alınmış. Anadolu Adliyesi'nde savcının, tabii bir başka savcının önüne çıkarılmış. O savcı, Resul'un ifadesini almış ve serbest bırakmış. Bizim müthiş polis adliye muhabirimiz Dilek Yaman'ın haberi orda bitiyor.
Sonuç ne bilmiyorum henüz. Dava açmış da, "Tutuksuz yargılanmak üzere" mi serbest bırakmış, yoksa meslektaşının şikayetini reddedip dosyayı mı kapamış bilmiyorum..
Yani durup dururken Resul'un başına gelen, benim de, sizin de, sırf "Devletinin, yani Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği talimatlara uyan" herkesin başına gelebilecek olayın sonu ne?.
Hangimiz şu anda ne kadar güvendeyiz?.
Bilmiyorum.
Şimdi yarın sabah bu yazımı taşıyan gazete satışa çıktıktan sonra telefonum çalar ve birisi beni "Ben Cumhuriyet savcısı falanca.. Hakkınızda, savcılara hakaretten şikayet var" diye başlarsa, ne yapmam gerekir?.
Sövüp, telefonu yüzüne kapatmam mı, yoksa, diyelim o savcı(!) "Sizi şikayet eden benim yakın arkadaşım. Ortaköy Meydanı Çeşmesi önünde saat ikide sizi bekleyecek yeşil ceketli adama 100 bin lira verirseniz, davayı geri alırız" derse, parayı bankadan çekip Ortaköy'e mi koşmalıyım?.
Biliyorum, gülerek okuyorsunuz..
Ben de gülmekle ağlamak arasında gidip geliyor ve Adalet Bakanımız Sayın Abdülhamit Gül'e soruyorum?.
"Bugün telefonum çalar ve biri 'Ben savcı falanca' derse, ne yapmalıyım Sayın Bakanım?." ..Ve de Resul'un hayatından çalınan o manevi işkence dolu saatler, ne olacak?.

SEVDİĞİM LAFLAR

Dünya kötülük yapanların değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.
Albert Einstein

BÖYLE OYNARSAK MOLDOVA BİZİ YENER!

Futbolun "F" sinden habersiz, gurubumuzun averaj takımı Andorra'yı, doğru dürüst tek pozisyona bile giremeden, 89'da gelen bir duran top golüyle yenmemiz, yüz karası değilse, utanç değilse, ayıp değilse, nedir, söyleyin ha, benim spor basınım nedir?.
En başta da o utanç verici, hem de nasıl kör gözüm parmağına hamaset yapan ve maçı böylesi çirkin taraf tutarak anlatan TRT dahil, nedir ha?.
Şenol Güneş'i, hayat boyu antrenör olarak alkışlamadım. Herkes bilir.. Sevmem de.. O sevmediğim hoca, bu defa tam dağıttı.
Seçtiği kadro yanlış. Sahaya çıkardığı takım yanlış.. Yaptığı değişiklikler yanlış. Oynattığı futbol..
Oynatmadı ki.. Türkiye futbol oynamadı, oynamaya teşebbüs etmedi ki!.
Andorra'nın ne olduğu bilinmiyor muydu?.
11 kişi ile kapanacakalarını bizim Alkent Parkı'nda top oynayan 6 yaşındaki çocuklar bile biliyordu.
"11 kişi ile kapanan yenilmez" diye kural mı var futbolda.. Biz kapanınca niye beş yiyoruz o zaman?.
Yahu kapanan rakip kanatlardan açılır..
Hani nerde kanat adamı Türkiye'de?. Yok!.
11'de değil, kadroda yok..
4-5-1 oynuyor takım.. 4 bek. 5 orta saha adamı. 1 forvet..
Bütün takım ortaya yığılmış nerdeyse..
Yani bu taktiği Andorra hocası verse bu kadar olur..
Yahu bir rezil top oynuyor, atamıyorsun, o zaman yetenekli bireylere ihtiyacın var..
Deniz Türüç oyuna, 46'da girer.. Sen oynatmadın bile.. 46'da takımının en iyisi Güven'i çıkarırken..
Galatasaray'dan sanki inadına adam almadın..
Orta yapmayı beceremeyen takımında bir Ömer Bayram var mıydı?. Ya da tek başına mucizeler yaratacak bir Adem Büyük!.
Bunların ölüsü oynar, senin takımında Şenol Hoca.. Maç nasıl kazanılır, gösterirler de..
Sakın ola "Fatih Hocam süre vermedi, nasıl alayım" deme.. Cenk Tosun'a kim süre verdi geçen sezon İngiltere'de.. Onu kulübeden kadroya çağırıp, sahada 90 dakika dolaşmasını seyreden, sen değil misin?.
Oyunculara "Sakin olun" demişsin hep.. Senin suratına bakanın sakin olması mümkün mü?.
Daha dakika dörttü, TRT ekranı seni kenarda ilk gösterdiğinde.. Sinirli, dağılmış, bitmiş, tükenmiş bir surat.. Vücut dilin kaybetmiş bile.. Maç boyu hep o umutsuz surat, sinirli tavırlar.. Sen böyle yıkılmışken, kenara bakan futbolcu ne hale gelir, Şenol Güneş?.
Seyirci senden bitikti. Kendi takımını coşturacağına, Andorra'yı ıslıklamaya başladılar, onuncu dakikada. Maç sonuna dek. Geri zekalı amigoların amacı Andorra'yı oynatmamak. Yahu adamlar zaten oynamayı bilmiyor ki. Topu sadece tepen, yani anında sana geri veren takımı ıslıklama ne işe yarar, ahmaklar?.
Bilen, koşan bir tek forveti olsaydı Andorra'nın, biz aptalca 10 kişiyle yüklenirken gol de atar, bir de kazanırlardı üstelik..
Moldova onlar kadar mahalle takımı değil, Şenol Hoca..
Bir çıkar, pir çıkar, işi bitirirler.
Bizim umutlarımızı da..
Baygınlara tokat atarlar, ayılsın diye hani.. Bu yazıyı, Moldova maçı günü onun için yazdım.
Kendine gel, Şenol Hoca!.

TEŞEKKÜRLER BBBB!

4 B ne oluyor?.
Büyükşehir Belediyesi Basın Bürosu.. Bu defa, ilk defa, Büyükşehir Belediyesi kıpırdadı ve sorduklarıma, günü gününe cevap verdi, nerdeyse 15 senedir. Teşekkürüm ona..
İşini yapana teşekkür edecek hale gelmişiz anlayın.
Sorular sormuştum, cevap verdiler..
Sırayla..
1- İstanbul'da kaç servis aracı var?.
İstanbul'da toplam 68 bin 828 servis aracı var.
2- Bunların kaçı okul servisidir?.
16 bin 560'ı okul servisidir.
3- Okul taşıtları başka işlerde kullanılabilir mi?.
İzin alarak tüm servis taşımacılığında hizmet verebilirler.
4- İstanbul sokak ve cadde kenarlarını günde 16 saat park yeri olarak kullanan servislerden Park Ücreti alınıyor mu?.
Hayır alınmıyor. Ama servis bekleme yerleri konusunda İBB Ulaşım Planlama Müdürlüğü proje hazırlıyor. Netleşince bilgi vereceğiz.
BBBB, ayrıca, arkamızda korna çalarak gelen ve meskun mahal yasal hızının üstüne çıkmamızı isteyen Altur'un 34 BDN 764 plakalı okul taşıtını da araştırmış.
Sonuç korkunç..
Altur'un bu okul taşıtı kaçak. Belediyeye kayıtlı, ruhsatlı bu plakalı bir servis aracı yok. Belediye "İstanbul Trafik Müdürlüğü'nün izinsiz taşımacılık yapan bu aracı trafikten men etmesi gerekiyor" diyor.
Önce cevaba teşekkür..
Sonra bu cevapla birlikte yazacaklarım olacak..
Hem belediyeye.. Hem de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya..

TEBESSÜM

- Günde en az altı traşa rağmen hala sakallı olan kimdir?.
- Berber!.

BİR KOÇUN ÇALDIĞI ŞAMPİYONLUK!.

Aynen öyle.. Kadın Voleybol Milli Takımı'mızın tarihinde ilk, her tüm takım sporlarında bir Türk Milli Takımı'nın da tarihinde ilk "Avrupa Şampiyonluğu"nu bir teknik direktör, bir koç çaldı alenen resmen..
Ekran başında toplanmış bir yığın eş dost gözlerimize inanmadık.
Geçen yılın Avrupa ve Dünya Şampiyonu Sırbistan'ı yenmemize ramak kalmıştı. Setler 2-2 ve 15 sayıda bitecek beşinci sette 9-6 öndeyiz ve servis atıyoruz.
Şampiyonluktan altı sayı geride, Dünya Şampiyonlarından 3 sayı öndeyiz..
Tam servisi atacağı sırada kızımız, koçumuz Guidetti, önünde duran Cansu'yu kenara yanına çağırdı. Ne cehenneme, ne diyecekse artık. Bizim kız servisi attı, Cansu telaşla yerine dönmeye çalışırken, Sırplar, topu Cansu'nun boşalttığı yere bıraktılar. Sayı..
Ama ne sayı?.
Takımın konsantrasyonunu sıfırlayan, "aptalca" bir sayı yedik..
Olacak şey mi?.
Bu yapılır mı, Guidetti?. Bu yapılır mı?.
9-6 öndeyken, o moral yıkımı ile arka arkaya beş sayı verdik.. 11-9 geriye düştük. Tam yetişir gibi olduk yeniden. 12-11'i yakalamışken ve gene tam servis atarken, gene önündekini yanına çağırdın, ruh hastası.. Servis atan kızımız topu havaya atarken, arkadaşını senin yanında görünce dağıldı.
Sonu..
Sonunu biliyorsunuz?.
Bir Avrupa Şampiyonluğu'muzu bir koç, bizim koçumuz çaldı!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.