HINCAL ULUÇ

Sevdiğim Laflar

"Söylemek istediğimi anlamamak için aptal mı olmanız gerekiyor?.Çok iyi anladık ama aptalca bir şey bu."
Raymond Queneau
----------------------------
Bu ülkede bir tane "Haber Kanalı" olmaz mı?

"Yaşı seksene dayandı, adam kafayı üşüttü. Kaç tane haber kanalımız var yahu" dediğinizi duyar gibiyim..
Hayır aklım başımda.. Bunca yıllık gazetecilik bilgim, dünyayı dolaşmış görgümle söylüyorum..
Bizde "Haber Kanalı" yok.. Bir tek tane yok.. Kanalımsı şeyler var..
A'dan Z'ye kanalımsı..
Başlayalım mı, "A"dan!.
***
Bize bu mesleğin temel ilkelerini ve de "Fark yaratacak ayrıntılar"ının önemini öğreten M. Ali Ağabey, The New York Times'ın ve Times'ın Türkiye temsilcisiydi.
Televizyonun ilk yılları.. Yazılı basın heyecan içinde.. Canlı yayın yapma imkânına sahip televizyonlar haberi anında görüntülü verirken, ertesi sabah okurun eline geçecek gazeteler onunla nasıl rekabet edecek?.
New York Times'ın Genel Yayın Müdürü, haber toplantısında, salonun bir kenarında duran televizyonu göstermiş..
"Haber orada!.."
Televizyon adeta bir film fragmanı gibi, haberi duyuracak, ama gazete ertesi gün o haberi, arkasındaki tüm gizemleri, bilgileri, ayrıntıları çözerek yazacak. Örneğin öyle bir spor sayfası yapacaksınız ki, maçı canlı izleyen seyirci bile, ertesi sabahı zor edecek, sizin sayfanızı okuyabilmek için.."
Öyle de oldu gerçekten.. Televizyon yazılı basını sarsamadı bile..
Şimdi bugünün Türkiyesi'ne bakın.. En eski, en büyük(!)lerinden başlayarak, haber kanallarına bakın. Sanırsınız, Genel Yayın Müdürleri, Haber Müdürleri, sabah çıkan gazeteleri ekiplerinin önüne seriyorlar. "Haber burada" diyorlar..
O ekip de, sabah, hatta bir gün evvel çıkan gazetelerden aldıkları haberleri, alt yazılarına ve saat başı tekrar ettikleri bültenlerine koyuyorlar, "Yeni" haber gibi.. Millet eşek ya.. Yer!. Halt yer!.
Yani bizde önce gazeteler yazıyor. Sonra Haber (!) kanallarımız ondan yürütüyorlar..
İnsanda "Utanma" olur yahu!.
Var mı "Benim kanalımda bu yok" diyecek bir Haber Kanalı Genel Yayın Müdürü?. Var mı "Örnek ver" diyecek bir kahraman?.
***
En Büyük (!) kanalları izliyorum. İkinci haber(!) kaynakları "Sosyal Medya!." Oturdukları masalarda, ellerinde cep telefonları.. Ordan görüntü yürütüp ana haberlerine koyuyorlar..
"Kim, ne, nerde, nasıl, niçin" sorularının cevabı yok.. "Sonra ne olmuş" o da yok.. Sadece sosyal medyadaki görüntü, ilginç ya, haber diye Ana Haberde.. Utanmıyorlar mı?.
Var mı "Benim kanalımda böyle haber yok" diyen biri..
***
Naim Süleymanoğlu gibi, Dünya Sporunda tek, benzersiz, eşsiz bir efsaneyi kaybettik.. Adam aniden değil "Gidiyorum ey Haber Kanalları, hazır olun" diye bağıra bağıra gitti..
Bir, tek bir "Naim" belgeseli yayınlandı mı o gün?.
Bir tek haberci olsa, bir tek kanalda, o belgesel elde hazır tutulur, ölüm haberi gelir gelmez, ekrana sürülürdü.
O belgeseli hazırlamak zor da değildi. Adamın Seul, Barcelona ve Atlanta görüntüleri bin kaynakta vardı. Gazete kupürlerine internetten ulaşabilirdiniz..
Hadi "Pahalı" diye belgeselci çalıştırmaz, belgesel yapmaz oldunuz.. Yahu Nebil Özgentürk hazırda bekliyor.. Verin siparişi, üç günde hazır "Naim" belgeseli.. Nebil'in "Bir Yudum İnsan"dan beri özel işinin "Biyografi/ İnsan" belgeseli hazırlamak olduğunu bilmeyen var mı?.
Onu bile akıl edemiyorlar.. Etmelerine de gerek yok..
"Naim mi öldü?. Tamam.. Üç beş adam çağırın stüdyoya, kaç saat boş varsa, o kadar geyik yaptırırsın, biter gider.. Spor kanalları bile öyle yaptı, dostlar..
Her kanalın hazır adamları var zaten, her konuda konuşan. Hem de beleş konuşan..
***
Habersiz Kanallar, bu kadarla biter mi?.
Daha yarın var.. "Devamı Yarın" yani.. Okurlarsa şaşarım, ama ben görevimi yapacağım.. Bu sütunlar bana "Halkın haklarına sahip çık" diye verildi. Halkın en büyük hakkı "Haber alma hakkı"dır..
Habersiz Haber Kanalları'nın ihanet ettiği hak!.
----------------------------
Okumayan yazarlar!
Bu hafta karar verdim ki, yazar ve yorumcuların çoğu, gazete, mazete okumuyor..
Galatasaray, Başakşehir'den beş yedikten sonra, ondan fazla yazar ve yorumcudan "Ben daha başta 'Bu İgor'la bu iş yürümez' dedim" lafını duydum ve okudum. Hepsi de ayni iddiadaydı..
"Bunu bir tek ben söyledim.. (Yazdım..)
Yani meslektaşlar, başka gazete, başka yazar okumadıkları için "Tek kendilerinin" yazdığını sanıyor, ona inanıyorlar..
Olacak şey mi, gazetecinin gazete okumaması, yorum programlarını hadi izlemiyorlar!.
İgor'dan sonra "Bir tek ben yazdım, ben söyledim" diyen herkese şüphe ile bakacağım, kusura kalmasınlar..
----------------------------
Jana Novotna!

Tek sütun haberdi, Jana Novotna, bir iki spor sayfasında.. Benim içinse "Gözyaşı dolusu" anılar..
Hayır, benim değil, onun!.
TRT'nin TRT olduğu, bu ülkenin, Olimpiyatlara talip bu ülkenin Olimpik sporları tanıması için her şeyi yaptığı günlerdi. Türkiye ekranlarda izledi.
1993 Wimbledon finalinde, Jana Novotna, Steffi Graff'a karşı ilk seti almış, ikincide de 4-1 ve 40-0 öndeyken servis atıyordu. 5-1'den sonra maç kolaydı artık.. Çift hata yaptı. Ardından sayıyı aldı Steffi. Sonra arka arkaya dört sayı daha alarak seti ve de çöken Jana önünde maçı, kupayı kaptı..
Efsane olan, Jana'nın ikincilik plaketini Kent Düşesi Katherine'den aldığı sahneydi. Avcundaki şampiyonluğu kaçıran Jana, başını prensesin omzuna koymuş ve hüngür hüngür ağlamıştı. Prenses Jana'yı teselli etmişti.
Tam sekiz yıl sonra, ayni Jana, ayni kortta ayni prensesten bu defa hayatının ilk ve tek Wimbledon Şampiyonluk kupasını alırken, gene hüngür hüngür ağlayacaktı. Prenses bu defa kutlarken..
Hayatı film olacak o Jana işte, 49 yaşında kanserden ölmüştü!
----------------------------

Tebessüm
- Baba, rüzgâr neden olur?.
- Bilmiyorum oğlum..
- Dünya niye yuvarlaktır?.
- Bilmiyorum oğlum..
- Köpekler niye havlar?.
- Bilmiyorum oğlum..
- Baba, bu kadar çok soru sormam seni sıkıyor mu?
- Sıkar mı oğlum!.. Sor.. Hep sor.. Yoksa hiçbir şey öğrenemezsin..
----------------------------
İşte muhalefet!
Dün Türkiye üzerine oyunlar oynayan "Dost Görünümlü" olanlar dahil, tüm dış düşmanlara karşı tek vücut olmalıyız" diye yazmış ve sonra çıkıp eve gitmiştim.
Bu ülkenin en sert muhalefet yapan gazetelerinin başında gelen Aydınlık'ta okudum, Sabahattin Önkibar'ın "İşte Zarrab operasyonunun amacı" başlıklı yazısını..
Buyrun!.
***
CIA, malum önce PKK'yı kullanıp Güneydoğu'da isyan çıkarmak istedi ancak yiğit Kürt kardeşlerimiz o oyuna gelmedi.
Hemen akabinde FETÖ aracılığıyla darbe yaptırmaya kalktı ama çok şükür onu da başaramadı.
İlk iki teşebbüste mağlup olan CIA, şimdi ekonomik abluka peşinde.
İşte Reza Zarrab bu kuşatmanın figüranıdır.
Aralık ayının ilk haftasına ertelenen duruşmada ilginç isimlere tutuklama ve bazı kamu bankalarımıza büyük cezalar gibi ekonomide daha fazla kırılganlığa sebep olacak kararlar muhtemeldir...
----------------------------
Bir "Rica" da benden!
"Bu ülkede bir şeyin düzelmesi, bir işin bitmesi için Cumhurbaşkanı'nın ilgilenmesi şart" lafı slogan oldu.. Durup dururken olmadı tabii.. Yaşayanlar ve bakanlar görüyor neyin ne olduğunu..
Bu hafta Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi maçını Katar Meclis Başkanı ile yan yana izleyen Sayın Cumhurbaşkanı bana da bir ilham verdi..
Neden o "İkili?."
Cumhurbaşkanımız, profesyonel yaşama İETT kulübünde futbol oynayarak başladı. O sporu hem yaptı, hem sever..
Katar, "Yayıncı Kuruluş Bein"in ülkesi..
Bu yayıncı kuruluş, Lig TV'den gelen tüm kötü huyları sürdürüyor. Reklam arası maç yayınlıyor.
Tamam.. BBC olmalarını istemiyoruz. Ama biraz "Saygı"lı olsunlar..
FIFA ve UEFA'nın slogan sözcüğü "Saygı/ Respect!"
Bu sözcük için tonla para dağıtıp reklamlar veriyorlar spor kanallarına..
Saygı.. Başka ırktan olanlara saygı.. Rakiplere saygı.. O zaman spor "Dostluk ve Barış" amacına ulaşır.
FIFA, "Saygı/ Dostluk/ Barış" lafta kalmasın diye bir de kural getirdi. Her maçtan önce bütün futbolcular, hakemlerin ve rakiplerinin ellerini sıkacak..
Her maçta da uygulanıyor.. Ama ekran başında olanlar bu sahneyi bir, tek bir defa gördüler mi?.
Milli Marş bitiyor. Tam "Dostluk/ Barış/ Saygı" simgesi el sıkma başlayacak. Yayıncı kuruluş yayını kesiyor ve üç otuz paralık reklam giriyor, her ama her naklettiği maçta..
Yani, sporun dünyasal amacı "Sevgi, saygı, dostluk ve barış hareketi, FIFA Kuralı el sıkma" yerine üç otuz paraya tenezzül ve rezil bir reklam..
Sayın Cumhurbaşkanım,
Katarlı dostlarınızdan rica edin, bu milyar dolarlarla oynayan uluslararası spor yayın şirketi Katar, 3 otuz para için, o çok anlamlı görüntüyü ülkemin halkından artık kaçırmasın..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.