HINCAL ULUÇ

Üzüldüm Hürriyet!.

La Boom denen mekânın sahibi, manitasının fotoğrafını hem de sokaktan çeken Hürriyet ve Takvim muhabirlerini, korumalarına kovalatmıştı da, o tetikçiler, silah çekip iki gazetecinin fotoğraf makinelerini gasp etmişlerdi ya..
Haberi sabah, gazetemde okuyup dünkü "15 yıl istiyorum Savcım" başlıklı yazımı yazmıştım.
Öğleden sonra ayni haberi Hürriyet'te okudum.
Bizdeki haberde "Takvim ve Hürriyet muhabirleri" denmişken, Hürriyet muhabirinin resmi ve olayı anlatan sözleri verilmişken Hürriyet haberinde Takvim yazarının sözü bile geçmiyordu. Hürriyet haberi "Muhabirimiz ve iki arkadaşı" diye anlatmıştı.
Yakıştı mu bu Hürriyet'e Fikret?
(Bila) Sabah ve Hürriyet iki ayrı görüşün yanlısı olabilirler. İki gazete yazarları arasında savaş da olabilir..
Ama bu "Haberciliğe" yansır mı?.
Yansıtılır mı?.
"Hürriyet ve Takvim muhabirleri" deseydiniz, Hürriyet küçülür mü, büyür müydü?.
Şimdi beni, tam 65 yıldır okuduğum Hürriyet'in "Tarafsız Haber" verdiğine nasıl inandıracaksın artık?.
***
Bu arada..
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı iki emir kulu zorbayı gözaltına aldırmış..
Alkış..
Peki o "Emir" kullarına emir veren asıl Zorba ne olacak?.
Tetikçi adı üstünde tetiği çeken adamdır. Peki çektiren?. Suçu işleten asıl adam..
O, bu işten kılına zarar gelmeden kurtulup, yeni tetikçilerle bildiğini okumaya devam edecek ve öteki tüm benzerlerine örnek ve teşvik mi olacak?.
Ver tabancayı birinin eline.. O yatsın, sen Boğaz kenarında safa sürmeye ve "Devlet"e meydan okumaya devam et.. Bu mudur?.
Cumhuriyet Savcım,
Sizi izlemeye devam ediyorum..
-------
Tebessüm
Öğretmen: Ne okuyorsun?. Küçük Temel: "Bilmem!. Öğretmen: Ama yüksek sesle okuyorsun!. Küçük Temel: Dinlemiyorum ki!.
-------
Ergin, Erman ve Liseciler!..
Sonunda Ahmet Hakanlaşıyorum galiba.. Ağbime katılmadım ya..
Aile içindeki dengeyi korumak için, ille de onu destekleyen bir yazı koymam gerek köşeme..
Ergin Ataman konusunda ağbim fazlasıyla haklı..
Ergin, yıllardır Galatasaray'a tonla para harcattı.. İstediği herkesi aldırdı..
Ne oldu?.
Fıss!.
Zaferi kazanan, Köprü'ye her geçişimde alkışladığım bayrağı astıran, Fenerbahçe oldu!.
Ergin iyi koç değil.. Bunca transfer yaptı ama bu takıma bir, tek bir doğru dürüst 5 numara, yani bizim devrimizdeki deyişle "Pivot" almadı.. 3.5'tan, çok çok 4.5'tan dönme 5 numaralarla oynadı.. Çünkü kafasında içerden oynamak yoktu. İçerden oynamak, "Oyun" gerektirir.. Bileceksin.. Bol antrenman yaparak öğreteceksin..
Kim uğraşacak.. Kulübe tonla para harcatan Ergin, Amerikan sokak çocuklarının oynadığı, ağbimin haklı deyimi ile "Sallabol"u tercih etti..
Amerika'da "Koş koş at" derler buna..
Tek maç kazanma silahı "3'lük atışlar" oldu Ergin'in yıllar boyunca..
O üçlüğü iyi attırmak için dahi, "Koç" olmadı.
"Kimin eli sıcak" düşünmedi.
Üçlük silahına rahat atış için oyun kurmadı. Biri attı.. Rastgele biri..
Bakın Galatasaray istatistiklerine..
Bana üçlük atış yüzdesini söyleyin, size Galatasaray kazandı mı, yenildi mi söyleyeyim..
Bu koça (!) verilen paraya günah değil mi?.
Çıkardığı olaylar, Galatasaray'ı düşürdüğü durumlar cabası..
En şaştığım da "Liseci" dazlaklar..
Erman Kunter'e karşılarmış.. Yahu Erman Galatasaray Lisesi mezunu değil mi?. O da "Ağbi" değil mi?.
Ama onlar, "Liseli" değil.. Liseci!.
Dursun'a itiraz etmezler de Erman'a kıyamet koparırlar!.
-------
Galatasaray'ı bitiren Dursun!..
Sonunda Sevgili Öcal Ağabeyim de İgorcu ve Dursuncu oldu ya!..
Ağbim "Ben insanları değil, olayları değerlendiririm" der.. Tek tek olaylar bulup "İgor'u destekliyorum..
Dursun'u destekliyorum" diyor. Her defasında "Bu konuda" diye başlıyor ama, benden iyi biliyor ki, "Sel gider, kum kalır.." Sonunda Öcal Uluç da "İgor'u ve Dursun'u destekledi" kalır..
Bu Dursun da, bu İgor da, Galatasaray'ın tepesinden derhal ama derhal gitmeli..
Biri kulübü, öteki takımı çökertecek..
"Galatasaraylı olmak" diye bir şey var.. Onu bitirecekler..
En canlı örnek, Sabri!.
Reis'in Galatasaraylı kalmak için 15 yıldır ne fedakârlıklara katlandığını tüm ülke biliyor. En ağır muamelelere, aşağılanmalara tahammül etti. Yeri geldi, sözleşmeli milyonlarla alacağından vazgeçti.
Onu yerinden etmek için yerli yabancı tonla adam transfer edildi, ama sonunda hep o oynadı.
Ayağıyla değil, Galatasaraylı yüreğiyle oynadı. Oynattı da.. Takımı oynattı hırsını bulaştırarak.. Takımı koşturdu sonuna dek, "Yenilgi kabul etmeyen" ruhunu onlara aşılayarak..
Çoğu zaman sahada "Tek" Galatasaraylı iken, o ruhun yayıldığını, öteki 10 kişiyi de kapsadığını gördük.. Kaç maç öyle kurtuldu.
Yetenekleri hep tartışıldı..
"Eksik" dendi.. Bunu ben de derdim bir zamanlar.. Ama şimdi futbolunun en olgun döneminde..
Geçen sezonun en iyi hücum beklerinin başında geliyordu. Herhangi bir Sabri maçını, isteyen herkesle, en başta da Dursun adlı futbol ve yöneticilik cahili ve "Ben Sabri'yi istemem. Gönderin" diye bastıran İgor Efendi ile seyre hazırım..
Onun kadar önündeki açıkla ikili oynayan, onun kadar çizgiye kadar inen, orada akla sığmaz paslar (Orta değil, pas) veren, onun kadar şut atan başka bek var mı, gözlerine sokayım..
Peki savunmada?. Onun kadar yılmayan, yıkılmayan, geçilse de peşini bırakmayan, daima oyunun içinde, daima kademede bek var mı peki, İgor Efendi?.
Kaç gollük akını kesti, kaç gol kurtardı biliyor musun?. Farkında mısın?.
Top Galatasaray'da.. En ilerde Sabri..
Top rakipte.. En geride Sabri..
Oyunu iki avut çizgisi arasında oynayan kaç futbolcu var ülkemizde?.
Bu ne peki İgor?. Bu ne peki Dursun!.
"Galatasaray ve Galatasaraylılık" deyince sizi dedenizin dedesine dek katlayacak Sabri'yi utanmadan, sıkılmadan kovarsanız, yarın bu takımda oynayanlara "Takım ruhu"nu nasıl anlatacaksınız?.
Onları "Galatasaraylı" olmaya nasıl teşvik edeceksiniz?.
Önlerinde Sabri örneği dururken.. 15 yıl bu formaya, kanını, canını ortaya koyarak hizmet edenin nasıl kovulduğu Galatasaray tarihine yazılırken hangi "Galatasaraylı olmak" masalını anlatacaksınız onlara..
Bir Roma'nın Totti'yi, ezeli rakip Laziolulara bile alkışlatarak tarihe geçen uğurlanmasına, bir de Sabri'nin kovulmasına bakan genç "Galatasaraylılık ruhu" palavrasına artık inanır mı?.
"Galatasaray Adası", Suada olurken, göz yumup teşvik edenlere, 15 yıldır bu kulüp, bu forma için ter döken Sabri'yi kovanlara inanır mı artık günümüzün genci..
"Bu palavracılara bakma.. Paranın tadını çıkar, keyfine bak" derse kendi kendine, haksız mı olur?.
Dursun, Galatasaray'ı maddi olarak bitirdin. Riva ve Florya da gitti. Ama borç bitmedi, arttı.. Palavra rakamlarla göz boyadın, kananlar oldu..
Hatice'ye kanan çok olur bu dünyada..
Peki netice?.
Taner Aşkın!..
Açıklasana neticeyi?. Şu müthiş (!) ihaleden sonra, "Netice nedir" çıkıp söylesene Divan'da?. Niye sindin?. Niye sesin soluğun kesildi?. Çık konuşsana..
Desene "Riva satışından kulüp kasasına giren net para şu kadardır. Bugünkü borç bu kadar!. Bu borcun faizi şu kadar olacaktır, her sene!." Sonra sorsana Dursun'a.. "Peki artık Riva ve Florya da olmadığına göre bu ana borcu geçtik, faizi nasıl ödeyeceksin?." Galatasaray'ı hem manevi, hem maddi bitiren Dursun'un yanında duranlar!.
Sizler, Ali Sami Yen'in kurduğu, bu ülkeye sporun tüm dallarını öğreten muhteşem kulübün değil, paçayı "Galatasaray Futbol Kulübü"ne dönüşerek kurtarmaya çalışan geleceği karanlık bir gecekondunun taraftarları!.
Sessiz kaldığınız sürece bu cinayetin ortakları olacaksınız!.
-----

Yukarıya "İki" daha..
İki dost daha gitti.. İkisi de erken.. İkisi de kalp!.
Ayşe Aral, can arkadaşım, kardeşim Tekin'in kızıydı.
Mehmet Tuna çok az gittiğim (En fazla üçtür, 1980'li yıllardaki kuruluşundan buna) Etiler Şamdan'ın son sahibi..
O hastanede yatarken, kapıya kamyon çekip, içerdeki tüm malları haczettiren Seda Sayan'a çok üzülmüştü.
Onu ziyaret ettiğimde "Mutlak yaz ağbi" demişti..
"Ben Şamdan'ı tahliye etmedim. Dükkân hâlâ bende.. Seda içindeki tüm mutfak ve salon malzemelerini haczettirip götürdü, ondan kapandık.."
Kendini iyi hissettiği an "Yeni Şamdan" için kolları sıvayacaktı. Olmadı..
O hayatını kaybetti.. Seda neler kaybetti, şimdi, o düşünsün!. Dün gece rahat uyudu mu acaba?.
Tekin, tanıdığım en neşeli adamdı.. Gazeteye koşar gelirdim Ankara'da.. Tekin'e takılmak, onun çizgilerine bakmak için..
Ayşe'yi yıllar sonra, birkaç yıl evvel tanıdım ancak.. Babasının aksine hep mutsuzdu. Az buluştuk, daha çok telefonlaşırdık.. Mutsuzluğu sözlerine yansırdı hep.. Kalbinde pil vardı. Ama ruh pili henüz icat edilmedi. O olmayınca da, kalp pili yetmiyor demek insanı yaşatmaya..
Mehmet, Şamdan'ı yukarda yaksın..
İkisi de ışıklar içinde olsunlar..
------
Sevdiğim laflar
"Düşen bir çığda, hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz."
Winston Churchill (Teşekkürler Mehmet)
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.