Anladıkları dilden...

Saraybosna'da gerçekleştirilen 'Türkiye - Bosna Hersek Gazeteciler Buluşması'nın açılışında konuşan AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş'un, İdlip'te yapılmak istenenleri bir zamanlar Saraybosna'da ve Srebrenitsa'da yapılanlara benzetmesi, dikkat çekiciydi.

Normalde 800 bin nüfuslu İdlip'e sıkıştırılan ve ölmek ya da Suriye'yi terk etmek arasında 'kırk katır mı, kırk satır mı' gibisinden bir tercihe zorlanan 4 milyon civarındaki insana yönelik saldırılar ve buna sessiz kalanlar düşünüldüğünde, yerinde bir benzetme.

Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nde, Anadolu yayıncılık Derneği'nin YTB'nin de katkısıyla düzenlediği programda konuşmacılar Türkiye'de ve bölgede yakın dönemde olup bitenlere ve özellikle de 15 Temmuz ve İdlip konusuna değindiler.

Cumhurbaşkanımızın Moskova ziyaretinin ertesi gün gerçekleşen toplantıda, İdlip'te ilan edilen ateşkes ve milyonları rahatlatan mutabakatın, Türkiye'nin ve Cumhurbaşkanımızın büyük bir başarısı olduğunun altı çizildi.

Yeni bir göç dalgası üzerinden Türkiye'yi zor duruma düşürmeye çalışanlar yanında, milyonlarca mülteciye tabii bir set oluşturan ülkemizin yaşadıklarını keyifle seyreden Avrupa da gündemdeydi.

İdlip'te askerlerimizin alçakça şehit edilmesi üzerine, Suriye rejim güçlerine 100 misli ağır kayıplar verdirilmesi, anladıkları dilden bir cevaptı. Masadaki haklılığımızın ve tabii sahadaki gücümüzün karşılığı da, Moskova'da sağlanan ateşkes ve mutabakatla alınmış oldu.

Hemen ardından, ülkemizdeki mültecilerden gitmek isteyenlere kapıların açılması kararının alınması da, yıllardan beri yaşananları seyreden ve arada bir Türkiye'yi alkışlama dışında parmaklarını bile kımıldatmayan Avrupa ülkelerine durumun ciddiyetini hatırlatmak içindi herhalde...

İçimizdeki Avrupalılar!..

Modern, demokrat, insan haklarına saygılı, çağdaş… Bunlar, Avrupalıların kendilerinde bulunduğunu iddia ettikleri, bunu vurgularken de tevazu göstermeye bile gerek duymadıkları özelliklerden bazıları.

Karşılarında bulunan herkese tepeden bakan ve lafa geldiğinde mangalda kül bırakmadıkları bilinen Avrupalıların, sıra söylenilenleri uygulamaya geldiğinde nasıl davrandıkları konusunda fikir sahibi olabilmek açısından Türkiye'nin gitmek isteyen mültecilere kapılarını aralaması yetti.

Medeniyetin zirvesine ulaştıklarını ve bütün insanlığın da kendilerini taklit etmeleri gerektiğini düşünenlerin, aslında ne mal olduklarını da Yunanistan kapılarını zorlamaya başlayan mültecilere yönelik davranışları gösterdi.

Mülteci akınının henüz başlarında olduğumuz günlerde şahit olunan bu vahşetin, havalar biraz daha ısındığında artabilecek mülteci sayısı sonrası ne hal alabileceğini tahmin edebilmek, çok zor.

Yunanlıların vahşice davranışlarının, söz konusu mülteci akınının eninde sonunda kendi kapılarını çalacağını bilen Avrupa ülkeleri tarafından görmezden gelinmesi, hatta nerdeyse takdir ediliyor olması da, sözün bittiği yer.

Söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmayan Avrupalılar meselesinin bizi asıl ilgilendiren tarafı belki de içimizdeki Avrupalılar.

Avrupalıların mülteci meselesine bakışları, rahatsız edilip edilmemeleri ile ilgili. İçimizdeki Avrupalılar ise, mültecilere karşı olabildikleri gibi, gitmelerine de karşı çıkabiliyorlar.

Sadece son bir hafta içerisinde yaşadıkları gel-gitler bile, yerlilik ve millilik kaygısı taşımayan bu güruhun milletimizle en ufak bir duygu beraberliği taşımadığının göstergesi...

Üzüldüklerimize sevinirlerken, sevindiklerimizi karalamaya çalışmaları bundan...