Küresel tiyatro
Bu durumda Avusturya ne yapardı acaba?.. Bazı Avrupalı ve bu arada Avusturyalı siyasetçilerin ya da medya mensuplarının örnektekine benzer bir durumla karşı karşıya olan Türkiye'den istediklerini yapar; olayların kendiliğinden bitmesini mi beklerdi Avusturya, yoksa?..
Farz-ı muhal bir durum bu...
Avusturya'nın yerine diğer Avrupa ülkelerinden herhangi birini koyabilir, hatta örneği genişletir ve coğrafi durumları uygun olan başka ülkelere de uygulayabilirsiniz.
Böyle bir soruyu Avrupalılara, hatta Amerikalılara sormaya kalksanız -tecrübeyle sabit-, alacağınız cevap 'bizde yani batıda böyle şeyler olmaz' şeklindedir...
Onlarda böyle şey olmayacağını biz de söyleyebiliriz. Ancak, Türkiye'nin durumunu gerçekten anlayıp anlamadıkları, dolayısıyla yaptıkları konusunda beyan ettikleri fikirlerin gerçek görüşleri olup olmadığını öğrenmenin başka yolu da yok.
Konuyu renklendirmek için, FETÖ benzeri bir oluşumun devletlerini ele geçirmek için yıllarca sinsice çalıştıktan sonra, bir gece darbe niyetiyle yola çıkması durumunda, ne yapacaklarını da sorabiliriz mesela...
Bizde böyle şey olmaz deseler de, diyelim ki oldu ve darbe girişimini bir şekilde etkisiz hale getirdiler. Sonrasında, 'canım bir şeyler yapmaya kalkıştılar ama yapamadılar, bırakalım gitsin' mi derler, yoksa darbe girişimcilerini en ağır şekilde cezalandırmak için harekete mi geçerler?..
Mesele şu ki, Türkiye'nin son dönemlerde yaşamak zorunda bırakıldığı hemen her netameli durumda, Batı'dan gelen tepkiler, girişilen işlerin hedefine ulaşmamasından doğan hayal kırıklıkları ile doluydu.
'YAZIK Kİ BAŞARAMADILAR!..'
Kurumsal olarak Avrupa Birliği adına, ya da Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, Avusturya... adına yapılan açıklamalar, Türkiye'nin bir türlü ele geçirilememiş olmasından duyulan üzüntüleri yansıtıyordu...
Adı geçen ve geçmeyen ülkelerin hemen tamamının, Türkiye'nin yaşamak zorunda kaldıklarının ne olduğu konusunda ciddi manada bilgileri vardı oysa... Ve hepsi de, olup bitenler konusunda Türkiye'nin yanında olmaları gerektiğini de çok iyi biliyorlardı.
Türkiye'nin olduğu bölgede yaşananların eninde sonunda ABD'nin arzu ettiği birtakım hedeflere varabilmek için yaptığı planların eseri olduğunu, dolayısıyla her adımın kendilerinin zarar hanesine yazılacağının da farkındalardı...
Devlet ya da siyaset adamı denilebilecek bazı kişilerin istisna denilebilecek açıklamaları dışında, ortalama olarak 'neden küresel güce teslim olmaya yanaşmıyorsunuz?' sitemleri(!) ile yüklü beyanatlardı hepsi. Mesele şu ki, Avrupalılar Türkiye'nin yaşadıklarına benzer bir şeyler yaşamayacakları konusunda emin olmakta haklılar...
Çünkü belli ki Avrupa çoktan teslim olmuş durumda ve kendilerinin yaşadıklarını Türkiye'nin de yaşaması gerektiğine de inandırılmışlar.
Siyasilerinin, medya mensuplarının, akademisyenlerinin ve aydınlarının çoğunluğu, Türkiye'yi anlamak ve kendi ayakları üzerinde durma gayretine saygı duymak yerine, hep bir ağızdan 'neden teslim olmuyorsun?' makamında bunun için bağırıp duruyorlar...
Alman Alman gibi, Fransız Fransız gibi, Avusturyalı Avusturyalı gibi konuşmuyor... Dün böyleydi ve maalesef bugün de hala böyle...
Hep birlikte figüranı oldukları küresel tiyatronun gerektirdiğini yapıyorlar sadece...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?.. (05.05.2024)
- Adaletin bu mu dünya?.. (04.05.2024)
- Yokuş aşağı… (01.05.2024)
- Dünya gençliği vahşete karşı ayakta!.. (28.04.2024)
- Duvara toslayacaklar!.. (27.04.2024)
- Dışarıdan bakabilmek… (24.04.2024)
- Toparlanacağız… (21.04.2024)
- Mesaj hepimize… (20.04.2024)
- Köpük dağılınca… (17.04.2024)
- Durmak yok, yola devam!.. (14.04.2024)