BEKİR HAZAR

Batı’ya tapan atlar

BUGÜN bizim muhalefetimizde, bazı aydınlarımızda derin bir Batı hayranlığı ve gizli bir Amerika sevdası var. Hepsinin birleştiği en büyük ortak noktaları ise Erdoğan düşmanlığı...
Hadi gelin 100 yıl öncesine gidelim.
O dönemin muhalefetinde, her şeyi Batı'dan bekleyen ittihatçı kafalarında ve aydınlarında da derin bir Batı hayranlığı ve açıktan İngiliz sevdası vardı. Hepsinin birleştiği en büyük ortak nokta ise Abdülhamid Han düşmanlığıydı.
15 Temmuz'da tankları alkışlayan, tankların arasından geçirilen solcular gördük bu memlekette. Amerika'ya açıkça Türkiye'ye müdahale çağrıları yapan milletvekillerine ve aydın geçinen karanlıklara tanık olduk.
Eğer 15 Temmuz başarılı olsaydı, Amerikan elçisinin arabasına paspas olacak tiplere şahit olacaktık. İçlerinden at olup, çekmek isteyenler çıkarsa şaşırmayacaktık.
Hadi canım sende diyenler çıkabilir içinizde. Batı aşığı ittihatçı kafalardan böyle bir şeyin gelmesinin mümkün olmadığını öne sürebilirler. O kadar da değil yani diyebilirler.
Halbuki bunun benzerinin 100 yıl öncesine ait belgeleri var. Temmuz 1908'de İngiliz elçisi Sir Gerard Lowther İstanbul'a geldi. Bugünkü Batı aşıklarıyla aynı kafada olan ittihatçılar bu gelişin onuruna bir tören düzenledi. O törenin organizatörlerinden Ahmet İhsan Tokgöz yıllar sonra "Hatırlarım" adlı bir kitap yazdı.
Sayfalarında İngiliz elçinin geldiği günü bizlere anlatı… İngiliz elçinin İstanbul'a dönüşünde Sirkeci garında muazzam bir kalabalığın büyük bir coşku içinde sevinç çığlıkları attığını aktardı. Coşkulu kalabalık içinde Batı hayranı ittihatçı Türklerin aniden fırlayıp elçinin arabasını çeken atları çözdüğünü anlattı.
Peki sonrası ne mi oldu? Batı aşığı Türkler o arabaya at oldu. Bugün bize kahraman olarak yutturulan mason Mithad Paşa'nın oğlu Ali Haydar Midhat Bey, İngiliz elçinin yakın dostuydu. O da yazdığı ve anılarını aktardığı kitabında o gün Sirkeci garında yaşananları şöyle anlattı; "Halk, İngiliz sefirinin arabasının hayvanlarını sökerek arabayı bizzat sefarethaneye kadar çekti." Halk dediği sadece ve sadece Batı hayranı ittihatçı kafalardı. İngiliz elçinin arabasına at olabilmek için birbirlerini ezmişlerdi.
İttihat ve Terakki'nin kurucularından Talat Paşa Almanya'ya kaçtığında, İngiliz Tapınakçı Aubrey Herbert ile buluşmuş ve nefret ettikleri Abdülhamid Han'a İngiltere aşkına nasıl darbe yaptıklarını ballandırarak anlatmıştı. Fakat kullanıcı İngilizlerin buna hiç aldırmadıklarından şöyle dert yanmıştı.
"Sanıyorum dünya tarihinde hiçbir güç, bir başkasına, bizim ihtilal yaptığımız dönemde İngiltere'nin Türkiye'ye davrandığı kadar BUYURGAN bir tutum içinde olmamıştır. Oysa ihtilalin ileri gelenleri sizden hoşlanıyor, hatta TAPIYORDU."
Sonra serzenişte bulundu İngiliz'e Talat Paşa… "1. Dünya savaşı başlangıcında İngilizlerin isteyip de bizim veremeyeceğimiz hiçbir şey yoktu.
Çok çabaladık ama sizi hoşnut edemedik. Soğuk davranarak bizi Almanların kucağına ittiniz." dedi.
Talat Paşa daha da ileri giderek Tapınakçı İngiliz Aubrey Herbert'e "Biz size tapıyorduk" diyor ve alçaklaşarak şöyle devam ediyordu;
"İngiliz elçinin arabasındaki atları sökerek bile sefaretheneye biz götürdük. Elçinizin arabasına at olduk. Elçiniz isteseydi, arabasının üzerimizden geçmesine bile ses çıkarmazdık.. Dünyada tek bir medeniyet var. İngiliz medeniyeti. Hadi gelin olanları unutup, tekrar ittifak yapalım."
Tapınakçı Herbert ise gülümseyerek Talat Paşa'ya "Bu aralar suikaste uğramaktan korkmuyor musun?" diye sormuştu.
Batı aşığı Talat paşa şaşırmış ve "Benim öldürülmem için bir sebep yok" demişti kekeleyerek. Bir anlam da verememişti bu sözler. 3 hafta sonra da bir Ermeni tetikçi tarafından Berlin'de kaldığı evde öldürülmüştü.
Kullanma tarihi geçince her elemanın sonu böyle olurdu. Ya kenara atarlardı ya da öldürürlerdi kendilerine tapanları.
Sevgili dostum Nuh Albayrak'ın bir diğer kitabı "Devlet Yıkan Tefrikalar" adlı kitabında bu ve benzeri ne ihanetler, yabancıya paspas olanlar, TAPANLAR ve bu toprakları satan nice ATLAR var. Mutlaka alın ve gözyaşlarınızı serbest bırakarak okuyun. Bugünkü kirli ittifakların, yan yana gelmesi mümkün olmayanların buluştuğu sofraların anlaşılması ve çocuklarımıza anlatılması için muazzam bir eser, müthiş bir kaynak. KTB yayınlarından ulaşabilirsiniz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.