Adalet Bakanı Yılmaz Tunç A Haber'de: Leman dergisinin yaptığı toplumsal barışa dinamit

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, temaslarda bulunduğu Hollanda'da A Haber'e özel açıklamalarda bulundu. Leman dergisindeki sözde karikatüre sert tepki gösteren Bakan Tunç, PKK'nın silah bırakma sürecini de değerlendirdi. Lahey'deki Adalet Divanı’nda görülen İsrail'in soykırım davasıyla ilgili de uluslararası sistemin hakkıyla işlemediğini belirtti. İşte tüm detaylar…
Temaslarda bulunduğu Hollanda'da A Haber'e özel açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç Leman dergisinin yaptığı karikatür skandalı ile ilgili olarak, "Leman dergisinin yaptığı toplumsal barışa dinamit. Düşünce ve ifade özgürlüğü olarak kabul edilemez. Çizilen sözde karikatür suç teşkil ediyor. dedi.
Ekran görüntüsü / A Haber
"TÜRKİYE'Yİ TERÖR BELASINDAN KURTARMAK İSTİYORUZ"
Terör Türkiye sürecine de değinen Bakan Tunç, "Ülkemiz için tarihi bir süreç, Türkiye Yüzyılı'nda bu beladan kurtulmak istiyoruz. Terörsüz Türkiye dünyada lider ülke için gerekli. Silahların bırakılması ülkemiz için hayati öneme sahip. Bakanlık olarak diğer kurumlarla koordine haldeyiz." ifadelerini kullandı.
Ekran görüntüsü / A Haber
"HUZURLU BİR TÜRKİYE İNŞA EDECEĞİZ"
TBMM'de komisyon kurulması için çalışma yürütüldüğünü kaydeden Yılmaz Tunç, "Hiçbir ayrım yapmadan herkesin düşüncesini ifade edebildiği huzurlu bir Türkiye'yi inşaa etmenin kararlılığı içerisindeyiz. Meclis'teki komisyon bu sürece önemli katkı sağlayacak. DEM Parti'nin bakanlığımızda dile getirdiği hususlar var." sözlerini kullandı.
Ekran görüntüsü / A Haber
"MAZLUMLARIN HAKKINI SAVUNACAĞIZ"
"İsrail terör örgütü gibi hareket ediyor" diyen Bakan Yılmaz Tunç, "Mazlumların hakkını savunmaya devam edeceğiz. İsrail'in soykırımına ABD ve Avrupa karşı koymadı. Adalet Divanı'nda İsrail ile ilgili süreç uzamamalı. Uluslararası sistemin hakkıyla işlememesinden rahatsızız. Bu böyle gitmemeli, dünyada adalet sağlanmalı." mesajını verdi.
Ekran görüntüsü / A Haber
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BU DEĞİL
Bakan Yılmaz Tunç'ın açıklamalarının tamamı şöyle: Bu derginin yaptığı bir mizah değil doğrudan dini inançlarımıza bir saldırı teşkil eden saygısızlık teşkil eden ve toplumda da büyük bir infiale yol açan bir durum. Toplumsal barışımıza bir dinamit. Ve bu noktada bunu bir düşünce ve ifade özgürlüğü olarak kabul etmek mümkün değil. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kapsamının ne olduğu anayasamızda da kanunlarımızda da ve altına imza attığımız uluslararası sözleşmelerde de ve evrensel hukukta da bellidir düşünce ve ifade özgürlüğünün nasıl kullanılacağı toplumun bir kesiminin inançlarına, inanç değerlerine saldırmak, düşünce özgürlüğü kapsamında olmaz. Dolayısıyla çizilen bu sözde karikatür bir suç teşkil ettiği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca resen soruşturma başlatıldı.
YAPTIKLARI İŞ SUÇ TEŞKİL EDİYOR
Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince kamu barışını bozmaya yönelik suçlar kapsamında düzenlenen hem halkı kin ve düşmanlığa tahrik hem de halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama suçu kapsamında değerlendirildiğinden gerekli soruşturma süratle başladı, gözaltılar gerçekleştirildi. 6 kişi hakkında gözaltı kararı verilmişti. İkisinin yurt dışında olduğu tespit edildi. Diğer 4 kişiyle ilgili olarak da daha sonra mahkemece tutuklama kararları verilerek süreç devam ediyor. Burada tabii bir kısım çevreler, özellikle şunu ifade ediyoruz ki bu konuyu çarpıtabiliyorlar. Burada basın özgürlüğünden bahsetmek mümkün değil. Basın özgürdür. Biz de bunun yanındayız. Ve herkes düşüncesini, ifadesini yazarak, çizerek ifade edebilir. Ama bunu yaparken kişilik haklarına saldırı ve kişilerin kutsal saydıkları değerlere saldırı şeklinde bunları yaparsanız o zaman siz basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşmış olursunuz ve bu bir kanunumuza göre suç teşkil eder. Ve bu anlamda da bir soruşturmayla, bir davayla karşı karşıya kalırsınız. O nedenle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturmayı ve sonrasındaki yargı süreçlerini de hep beraber takip edeceğiz.
Ekran görüntüsü / A Haber
BU BELADAN KURTULMAK İSTİYORUZ
Terörsüz Türkiye süreci ülkemiz için gerçekten tarihi bir öneme sahip bir süreç. Başarıyla sonuçlanmasını milletçe istiyoruz. Yani bir devlet politikası. Cumhurbaşkanımızın Ahlat'ta geçen sene yaptığı konuşmada iç cepheyi güçlendirelim mesajından sonra Bahçeli'nin gerçekleştirdiği grup konuşmasındaki çağrısı ve sonrasında Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu iradeyle beraber bir yeni bir süreç başladı. Türkiye'nin terörden arındırılması ve terörsüz bir Türkiye adım atma. Türkiye yüzyılına başlarken milletimizin huzur ve güvenliğini tehdit eden bu beladan kurtulmak istiyoruz.
Ekran görüntüsü / A Haber
TARİHİ BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ
Bununla ilgili olarak tabii ki, özellikle yapılanlar var. 40 yıldan bu yana milletimizi gerçekten huzursuz etti ve binlerce insanımızın şehit olmasına, kaybına yol açtı. Askerimizin, polisimizin, öğretmenlerimizin, sağlık görevlilerimizin şehit edilmesini üzülerek yaşadık. Ve orada özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımızın yoğun yaşadığı bölgelerde şantiyelerin durdurulduğunu, basıldığını, yatırımların nasıl engellendiğini hep beraber gördük. Dolayısıyla yaşanan bu sürecin artık uzun sürmemesi noktalanması ve terörsüz bir Türkiye'ye adım atma noktasındaki başlatılan çalışmaların başarıya ulaşması Türkiye'nin geleceği açısından, Türkiye'nin dünyada lider ülke olabilmesi, dünyada hakkaniyeti, adaleti daha güçlü bir şekilde savunabilmesi, milletimizin refahının daha da artırılabilmesi oraya harcanacak kaynağın milletin huzuruna, kalkınmasına harcanması çok önemli. Bu anlamda önemli bir süreçten geçiyoruz.
Tüm grupların silah bırakılmasıyla ilgili bir çağrısı söz konusu oldu. Silah bırakma süreci şu anda devam ediyor. Bu sürecin tabii ki izlenmesi söz konusu. Devletimizin ilgili kurumları gerek İstihbarat Teşkilatımız, gerek savunma teşkilatımız gerek Milli Savunma Bakanlığımız tüm bunlar Dışişleri Bakanlığımız hep birlikte bir koordinasyon içerisinde yürüyen süreçler. Silahların bırakılması ülkemiz için hayati öneme sahip ve sonrasında huzurlu bir Türkiye'ye, terörsüz bir Türkiye'ye adım atmak hepimizin en büyük dileği. Adalet Bakanlığı olarak da tabii ki bu süreçlerde katkımızın olması gerekiyor ve bir koordinasyon gerekiyor. Bu koordinasyonu üst düzeyde sağlamaya çalışıyoruz. Özellikle bu önemli tarihi öneme sahip bir konudan başarıyla çıkılabilmesi kurumların koordinasyonuyla mümkün.
Ekran görüntüsü / A Haber
KATLİAMCI İSRAİL MESELESİ
Tabii uluslararası soykırımın önlenmesine dair sözleşmeye İsrail uymadı. Uymadığı için de şimdi yargılanıyor. Çünkü 55 binden fazla insanı katletti. Bunların yüzde 80'e yakını çocuk ve kadınlardan, sivil insanlardan oluşuyor. Hastaneleri bombaladı, okulları bombaladı, mülteci kamplarını bombaladı ve dünyanın gözü önünde dünyanın en büyük soykırımlarından birini işledi. Ve maalesef Avrupa, Amerika destek çıktı karşı koymadı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi etkili olamadı. Uluslararası Adalet Divanı ilk duruşmada tedbir kararları aldı.
Dolayısıyla Uluslararası Adalet Divanı'nın verdiği kararlar önemli. Yaptırım kararları İsrail'in uluslararası mahkemede haksız bulunmuş olması dünya kamuoyu açısından çok önemli. Ama sürecin uzamaması lazım. Şimdi İsrail'e verilen savunma süresi temmuz ayındaydı. Tekrar uzatıldı 2026'nın ocak ayına ertelendi. Dolayısıyla oradaki sürecin daha çabuk tamamlanması ve İsrail nasıl bir katliamı gerçekleştirdiği ve oradaki insan hakları ihlallerinin bir an önce durdurulması yönünde bütün dünya kamuoyunun ayağa kalkması lazım. Yani burada çocuklar katledilirken kadınlar katledilirken uluslararası mekanizmaların etkisiz kaldığını görmek milletlerin insanların uluslararası hukuka olan inancını da yok ediyor.
Türkiye olarak mazlumun hakkını savunmaya devam edeceğiz. İsrail zulmüne karşı durmaya devam edeceğiz. İnsani yardımlarımızı sürdürmeye Filistin'in haklı davasını ta başından beri olduğu gibi bundan sonra da hep dile getirmeye devam edeceğiz.
