A HABER GALERİ
Son dakika: Hafta sonu yasakları ne zaman kalkacak? Tam gün sokağa çıkma yasağı bitecek mi? Normalleşme...
Son dakika... Hafta sonu yasakları ne zaman kalkacak? Türkiye'de koronavirüsle mücadele kapsamında bazı tedbirler uygulanıyor. Tam kapanma sonrası 1 Haziran'a kadar uygulanacka kademeli normalleşme süreci içerisinde hafta sonu tam gün sokağa çıkma kısıtlamasına devam edileceği bildirilmişti. Vaka sayısında düşüş görülmesi ve aşılama sürecinin başlamasının ardından gözler hafta sonu yasaklarına çevrildi. Peki, hafta sonu yasakları ne zaman kalkacak? Tam gün sokağa çıkma yasağı bitecek mi? İşte son gelişmeler...
Hafta sonu yasakları ne zaman kalkacak? Kovid-19 ile mücadele hız kesmeden devam ediyor. Vaka sayısında görülen düşüş sonrası tam kapanma süreci sona erdi. Normalleşme sürecinin hangi tarihte başlayacağını merak eden vatandaşlar, hafta sonu yasaklarının da biteceği tarihi araştırıyor. Peki, hafta sonu yasakları ne zaman kalkacak? Tam gün sokağa çıkma yasağı bitecek mi? Normalleşme ne zaman başlayacak? İşte cevaplar...
HAFTA SONU YASAKLARI NE ZAMAN KALKACAK?
Hemen şunu belirtelim ki, Kabine toplantısı henüz gerçekleştirilmediği için normalleşme takviminin de hangi tarihte başlayacağı ve hangi kısıtlamaların kalkacağı henüz bilinmiyor. Ancak, 1 Haziran'dan sonra normalleşme sürecine geçilmesi bekleniyor. Bu kapsamda hafta sonu yasaklarında da 1 Haziran'dan sona esneme olabilmesi muhtemel. Konu ile ilgili resmi açıklama geldiğinde ahaber.com.tr'de yer alacak.
"TESTLERDE POZİTİF ORANI YÜZDE 20'LERDEN 5'LERE DÜŞMÜŞ DURUMDA"
Sağlık Bakan Yardımcısı Tolga Tolunay, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının ev sahipliğinde, uluslararası misyon şefleri ve yabancı gazetecilerin katılımlarıyla Antalya Belek'te düzenlenen "Turizm İçin Güvenlik" programında yaptığı konuşmada, Kovid-19 sürecinde Sağlık Bakanlığının izlediği yöntem ve çalışmalara ilişkin bilgi verdi.
Salgın sürecinin başında Bilim Kurulu oluşturulduğunu anlatan Tolunay, sürecin bilimsel olarak yürütüldüğünü vurguladı.
Tolunay, süreç boyunca e-Nabız, Hayat Eve Sığar (HES) uygulamalarıyla salgının kontrol altında tutulması noktasında hizmet verildiğini söyledi.
Bugüne kadar 28 milyon aşılama yaptıklarına işaret eden Tolunay, "Sinovac aşısıyla beraber acil kullanım onayı verildi. Risk grubuna göre aşılama başlattık. 65 yaş üstünde yüzde 85 aşılamayı başarmış durumdayız. Aşılama noktasında 120 milyon aşılama imzalandı. Aşıların büyük kısmı haziranda ülkemize ulaşacak. Haziranda günde 1 milyon kişiye aşı yaparak, 30 milyonu aşılamayı planlamaktayız." dedi.
"TÜRKİYE'DE KOVİD-19 VAKALARININ YÜZDE 95'İ İNGİLİZ VARYANTI"
Süreç içerisinde en sıkıntılı durumun mutasyonlar olduğuna dikkat çeken Tolunay, Türkiye'de Kovid-19 vakalarının yüzde 95'inin İngiliz varyantı olduğunu, diğer mutasyonlara yönelik de taramaların devam ettiğini dile getirdi.
Günlük 200 binin üzerinde test yaptıklarını belirten Tolunay, şunları kaydetti:
"Testlerde pozitif oranı yüzde 20'lerden yüzde 5'lere düşmüş durumda. Bu da kapanmanın çok ciddi sonuçları olduğunu bize göstermekte. Tatil beldelerimiz, yani Antalya, İzmir, Aydın gibi şehirlerimizde şehir merkezilerinde vakaların geriye gittiğini görüyoruz. Antalya ve İzmir'de otel bölgelerindeki ilçelerde vaka sayıları çok daha düşük. Otellerin de turizm sertifikasyonu aldıktan sonra bir sıkıntı olacağını da düşünmüyoruz."
Avrupa Birliği'nde aşı sertifikasyonuna başlanacağına işaret eden Tolunay, Türkiye'nin de e-Nabız ve HES sistemi üzerinden aşılanan vatandaşları kaydettiğini söyledi.
GÖZ DAMARLARINDA MEYDANA GELEN TIKANIKLIĞIN KORONAVİRÜS BELİRTİSİ OLABİLECEĞİ UYARISI
Türk Oftalmoloji Derneği, dünyadaki vakalardan alınan bilgiler çerçevesinde hastalardaki Kovid-19 ve göz sağlığı arasındaki ilişkinin yakından araştırıldığını ve takip edildiğini, göz damarlarında meydana gelen tıkanıklığın koronavirüs belirtisi olabileceğini duyurdu.
Dernek Oküler Enfeksiyon Birimi Başkanı Dr. Ulviye Yiğit, yaptığı yazılı açıklamada, bugüne kadar Kovid-19 hastaları arasında göz hastalıklarını birinci dereceden ilgilendiren bir vakaya rastlanmamasına rağmen gözlerin unutulmaması gerektiğini belirtti.
Göz dokuları yoluyla viral bulaşın kesin kanıtlanamamış olmasına rağmen havadaki viral partiküllere ve el temasına doğrudan maruz kalan geniş yüzey alanı olmasının önemine işaret eden Yiğit, şöyle devam etti:
"Gözün ön yüzeyi virüs için bir giriş noktasıdır. Ancak göz zarı ve gözyaşı örneklerinin çoğunda virüsün saptanamayışı gözün Kovid-19'a karşı bağışık olabileceğini düşündürüyor. Gözyaşının içerdiği savunma sistemleri, göz tutulumunun az görülme olasılığını güçlendiriyor. Bilimsel yayınlarda en sık görülen göz bulgusu olmasına rağmen, hastalık birlikteliğinde tek veya çift taraflı göz kızarıklığı ve kanlanma (viral konjonktivit) görülme oranının yüzde 1 ila 6 arasında değişmesi böyle açıklanabiliyor. Korona vakalarındaki diğer bulgular ise sulanma veya hafif çapaklanma, ışığa hassasiyet, ağrı, kuru göz olarak görülüyor."
Yiğit, dünyadaki Kovid-19'la bağlantılı vakaları yakından takip ettiklerini ve virüsün göz hastalıklarına olan etkisini tespit etmeye çalıştıklarını ifade etti.
"PANDEMİNİN DOLAYLI ETKİLERİ DE ENDİŞELERİ ARTIRMAKTADIR"
Bilimsel veriler incelendiğinde koronavirüs hastalarında, gözde küçük kanama ve yumuşak eksüda denen sıvı birikimi odakları, sinir tabakasında birikintilerin oluşturduğu retinopati, diğer akut damarsal olaylara eşlik edebilen damar tıkanıklıkları ve çoklu nöro-oftalmolojik belirtiler tanımlandığını aktaran Yiğit, şu bilgileri paylaştı:
"Pandemi ile ilgili göz bulguları gerek dünyada gerek ülkemizde dikkatle değerlendirilmeye devam edilmektedir. Hasta sayıları ile orantılı olarak yeni hastalar görülmektedir. Her ne kadar kullanılan doz gözde toksik etki yaratacak düzeyde olmasa da ülkemizde yakın zamana dek tedavide kullanılan hidroksiklorokinin tedavi protokolünden çıkarılması sevindiricidir. Pandeminin neden olduğu göz bulguları yanı sıra dolaylı etkileri de endişeleri artırmaktadır. Okulların kapatılması nedeniyle çocuklarda artan dijital ekrana bakış süresi, yakın çalışma ve dış mekan aktivitelerinin sınırlanması nedeniyle özellikle miyopinin başlangıcı ve ilerlemesi olasılığı kaygı vericidir. Dijital ekrana bakış süresinin artışı ayrıca göz kuruluğu şikayetlerinde de artışa neden olmuştur. Ekran karşısında geçirilecek zamanın azaltılması, belirli aralıklarla molaların verilmesi ve kullanılan cihazın ekran özelliklerine dikkat edilmesi koruyucu önlemler olarak önerilebilir."