2026 asgari ücret açıklandı! Uzman isimler A Haber'de değerlendirdi: 'Bunun üzerinde maaş verin' diye belirlenen bir ücret
Milyonlarca vatandaşın merakla beklediği 2026 asgari ücreti belli oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan asgari ücretin 28 bin 75 TL olduğunu ve brüt asgari ücret tutarı ise 33 bin 30 lira olarak belirlendiğini açıkladı. Böylece asgari ücrete 2026 için yüzde 27'lik bir zam yapılmış oldu. A Haber'e katılan uzman isimler 2026 asgari ücrete ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Takvim Gazetesi GYY Faruk Erdem asgari ücrete yapılan zamma ilişkin "Bununla geçinin diye belirlenen bir ücret değil. Bu en az verilecek ücret, "bunun üzerinde maaş verin" diye belirlenen bir ücret. O yüzden böyle algılarsak doğru olur." dedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, "1 Ocak 2026 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere net asgari ücret 28 bin 75 lira, brüt asgari ücret tutarı ise 33 bin 30 lira olarak belirlenmiştir" dedi.
A Haber canlı yayınına katılan uzman isimler asgari ücret zammına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"KAĞIT ÜZERİNDEKİ RAKAMLARA GÖRE MAKUL BİR RAKAM"
Mali Müşavir İsmet Çetinkaya A Haber canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.
Mali Müşavir İsmet Çetinkaya'nın değerlendirmesi şu şekilde:
Evet rakam beklentiler noktasında gerçekleşmiş oldu. Şahsi olarak yüzde 25 rakamını ben telaffuz ediyordum, yüzde 27’lik bir asgari ücret oldu. Yani genel beklenti 27.500 ile 28.000 liralar arasındaydı. Evet beklenen enflasyon üzerinden bir artış yapılmış gibi gözüküyor. Geçen sene evet literatürümüze eklenmişti; hedeflenen, gerçekleşen hangi enflasyon üzerinden yapılması gerektiği. Elbette ki gönül ister ki her zaman alım gücü üzerinden yapılmasından yanayım ama bu bir asgari ücrettir. Bunu şu anda şöyle değerlendirmek lazım genel olarak; asgari ücret sadece çalışanın alacağı ücret değil, 80 tane farklı kalemi etkileyen bir endekstir.
Bu tabii ki işçiye ödenmesi gereken bir ücret, yani daha doğrusu geçim ücreti olarak değerlendirmemek lazım. Yani devletimizin uygulamış olduğu minimum ücrettir. Yani bunun altında bir çalışanı, bir işçiyi çalıştıramazsınız demektir bu. Burada Sayın Cumhurbaşkanımızın aslında geçen hafta yapmış olduğu TİSK genel toplantısında yapmış olduğu konuşmayı dikkate almak lazım. Orada ne dedi? "İşveren taşın altına elini koymalı" dedi. Yani bu asgari ücret olarak yorumlandı ama ben şu şekilde yorumluyorum açıkçası; Sayın Cumhurbaşkanımız orada şuna atıfta bulundu: Evet asgari ücreti Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor ve minimum ücret olarak belirliyor. Bu sizin ödeyebileceğiniz minimum ücrettir. Siz bu ücretlerin daha fazlasını ödeyebilecek gücünüz var, bunları işçilerinize, çalışanlarınıza ödeyebilirsiniz, ödemek için de gayret edin minvalinde yorumluyorum ben açıkçası bunu.

GEÇİM DEĞİL MİNİMUM ÜCRET OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİ
Bu tabii ki sadece asgari ücretle değil, evet 28.075 TL olarak açıklandı ama bunun yanında çalışanlara yan haklar da verilebilir. Geçim ücreti olarak bunu kesinlikle değerlendirmeyelim, bu bir endekstir. Evet son yıllarda asgari ücret ya da asgari ücrete yakın ücretler alan vatandaşlarımızın sayısı arttı maalesef ki. Bu önümüzdeki yıldan itibaren inşallah asgari ücretle çalışan sayımız azalır. Bir de istihdam tarafından bakmak lazım, değerlendirmek lazım. Evet sadece çalışan işçinin alacağı ücret olarak değerlendiriyoruz ama işverene maliyeti de şu anda genel yasal kesintilerle beraber 39.000 liraya yükseldi. Hele metropol bir şehirde işverenin bunun artı yemek parası, artı yol parası ödediğini de varsayarsak bir asgari ücretlinin şu anda işverene maliyeti 50.000 liralara kadar yükselmiş vaziyette. 28.075 lira geçim ücreti değil bir minimum ücret olarak değerlendirmekte fayda var açıkçası.
Şöyle söyleyeyim; bölgesel asgari ücreti destekleyenlerdenim. Sadece alınacak ücretlerden değil, ülkenin kalkınması açısından da önemli olduğunu düşünüyorum. Neden derseniz; şayet bölgesel asgari ücret gelirse şu anda 28.075 lira, bunu örnek verelim metropol şehirlerde, İstanbul gibi büyükşehirlerde uygulansın. Daha az gelişmiş, iş hayatına ihtiyacı olan bölgelerde daha düşük bir asgari ücret belirlenirse ya da şu anki 28.000 lira orada uygulanıp metropol şehirlerde daha yüksek uygulanırsa bu sefer işveren şöyle düşünecek: Metropol şehirlerde maliyetim yüksek, daha Anadolu’ya yönelir vaziyete gelecek. Yani fabrikalarını oraya atmış olacak ve İstanbul gibi metropol şehirler biraz daha boşalmış olacak. Belki o zaman konut ihtiyacına bile ihtiyacımız kalmayacak bizim metropol şehirlerde.
Şimdi bakın Almanya’dan örnek vereyim. Almanya’da büyük şehirler 4 milyonu geçmez nüfusları ve bütün vilayetlerinde bir sanayileşme vardır. Ama ülkemizde batı şehirlerinde sanayi var maalesef ki. Bunun daha böyle doğuya, Orta Anadolu’ya, Karadeniz’e yönelmesi açısından da değerli buluyorum. Şimdi baktığınız zaman Marmara Bölgesi’nde sanayi yoğunlaşmış. Bu tabii ki sadece batı olduğu için değil, ulaşım kolaylığı da olduğu için. İşte İstanbul Boğazı Marmara’da, işte Körfez Marmara’da, Çanakkale Boğazı Marmara’da. Yani ulaşım açısından, batıya ulaşım açısından Marmara daha entegre olduğu için. Tabii ki bu sadece işveren maliyeti değil, işçi açısından da, çalışan açısından da Anadolu’ya bu tür fabrikalar gittiği zaman oradaki hayat standartları da biraz daha yükselebilir ve orada, o rakamlara geçim şartları da daha kolaylaşabilir.

Evet, İstanbul gibi metropol şehirler biraz daha boşalacağı için belki İstanbul, şu anda İstanbul’da yaşam maliyeti açıklanan rakamlar 110 bin liralar seviyelerinde, 4 kişilik bir aile. İstanbul nüfusu biraz daha azaldığı zaman bu rakamlar belki 80 bin liraya, 90 bin liraya düşebilir. Alın size konutta hani kira ile ilgili sorunlarımız var ya büyük şehirlerde. İstanbul’un nüfusunu biraz azaltırsak konut ihtiyacı da kalmaz, kira problemi de kalmaz. Anadolu’dan büyük şehirlere göçün de önüne geçmiş oluruz, bir bölgesel asgari ücret çözümüyle beraber.
İstanbul’da da yaşamanın bir maliyeti var. Geliri yüksekse de İstanbul’un maliyeti de yüksek. Yani Anadolu’da alınan, örnek veriyorum, 30 bin lira, İstanbul’da alınan 60 bin liradan çok daha değerlidir.
KAĞIT ÜZERİNDEKİ RAKAMLARA GÖRE MAKUL BİR RAKAM
Merkez Bankası’nın 2026 beklenti enflasyonu, hedef enflasyonu yüzde 19, maksimum. İnşallah gerçekleşir, gerçekleşmesini ümit ediyoruz ama piyasa beklentileri yüzde 22-23 seviyelerinde. Yani bu şekilde devam ederse ülkemizde ya da dış etkenlerde olağanüstü bir durum olmazsa, 2026’yı ben yüzde 23 seviyelerinde, maksimum yüzde 23 seviyelerinde enflasyon olarak kapatabileceğimizi düşünüyorum. Tabii ki %27’lik bir artış oldu. Bu yine hedeflenen, geçen seneki gibi hedeflenen enflasyon üzerinden bir artış olmuş oldu.
Evet, yüzde 23 gerçekleşmesini bekliyodum ben. Bu seneden de kaybedilen yüzde 2’lik var, o da üzerine ilave edilmiş. Yani artı öngörülemeyen ilavelerle beraber yüzde 27, 2026 yılı için baktığınız zaman, yani kağıt üzerindeki rakamlara baktığımız zaman makul bir rakam. Hem işvereni beklentileri hem de işçi tarafının çok da tatmin edici bir rakam olmazsa şayet biz bunu geçim ücreti olarak algılamaktan vazgeçip asgari ücret olarak değerlendirirsek, makul bir rakam olarak söyleyebilirim. Tabii ki geçim ücreti olarak değerlendirmemek lazım bu asgari ücreti.
"BÜYÜK İŞVERENLER FIRSATÇILIK YAPIYOR"
Sosyal Güvenlik Uzmanı İsa Karakaş A Haber canlı yayınında asgari ücret zammına dair değerlendirmelerde bulundu.
"CUMHURBAŞKANIMIZIN DEVREYE GİRMESİYLE İŞVEREN ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYDU"
Sosyal Güvenlik Uzmanı İsa Karakaş'ın açıklamaları şu şekilde:
6-7 aydan beri yapmış olduğum analizlerde, hatta A Haber ekranında defalarca söyledik, %25’in altında beklemediğimizi söylüyoruz. Şimdi biz bunu Ankara’da yakından takip ediyorduk. Gerçekten işveren kesimi maliyet hesabı yaparak, %20’lerde bir asgari ücret düşüncesi vardı. Bu konuda da aslında katıydı. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın devreye girmesiyle birlikte elini taşın altına koymuş oldu. Ve hükümet de vermiş olduğu asgari ücret desteğini 1.000 liradan 1.270 TL’ye çıkararak bu rakama ulaştık. Zaten rakam aslında beklediğimiz bir rakamdı. yüzde 25 - 30 arası diyorduk, tam da ortada bir rakam oldu.

Evet, asgari ücret kanununa göre işverenler asgari ücret ödemek zorunda değildir, doğrudur. Tam tersi, hükümetin geldiğimiz noktada, özellikle kayıt dışı istihdam boyutuyla baktığımız zaman aklımıza ne geliyor? Sigortalı mı çalışıyorsun, sigortasız mı çalışıyorsun? Hükümet bununla ilgili almış olduğu tedbirlere baktığımız zaman kayıt dışı istihdamda yüzde 50’lerden yüzde 26’lı rakamlara kadar düşürdük. Ancak burada özellikle altını çizmek istediğim başka bir husus şudur: Asgari ücret bazlı "kaçak sigortalılık". Ve bu bütçeye çok önemli bir yük getiriyor, vatandaşın emekliliğini düşürüyor.
Yani çok sayıda aslında işveren ne yapıyor? Ücreti asgari ücretin üzerinde olmasına rağmen, ücretleri asgari ücret üzerinden SGK’ya, Gelir İdaresi Başkanlığına bildiriyor. Az önce de ifade ettiğimiz üzere sadece fırsatçılık marketlerde yok, sadece emlakçılarda yok; çalışan işçilerin haklarının gasbedilmesi anlamında ücret bazlı bir fırsatçılık da var. Yani yasa ne diyor burada? En minik ücreti belirleyin, asgari ücretin altında bir ücret ödemeyin deniliyor. Tamam, gerçek anlamda aslında ödemiş olduğu ücrete baktığımız zaman -yani yeni asgari ücrete göre konuşacak olursak- 40.000 lira, 45.000 lira, 60.000 lira, 70.000 TL. Ancak bunun sadece asgari ücret boyutunu devlete bildiriyor, SGK’ya bildiriyor. Ve netice itibarıyla ne oluyor? Düşük emekli maaşlarıyla karşı karşıya kalıyoruz, düşük işsizlik maaşlarıyla karşı karşıya kalıyoruz, işçi hastalandığı zaman düşük istirahat parasıyla karşı karşıya kalıyor.
YENİ DENETİM ŞEKLİYLE KAYIT DIŞILIĞIN ÖNÜNE GEÇİLECEK
Orta Vadeli Plan'da bu ücret bazlı kayıt dışı istihdamla ilgili hükümetin alacağı çok önemli bir tedbir var. Yapay zeka tabanlı yeni denetim şekliyle inşallah bu ücret bazlı kayıt dışılığın da önüne geçmiş olacağız.
Yani 27.000 TL'lik rakamın nasıl çıktığını şunu söyleyelim: Bir kere asgari ücret desteğine baktığınız zaman ne kadarlık bir orana denk geliyor? Tam yüzde 27. Hükümetin asgari ücret desteğini artırabileceği maksimum rakam bu. Bunun etkili olduğunu söyleyebiliriz, bu son derece etkili. İkincisi, asgari ücreti belirlerken yasa ne diyor? Yasa "enflasyonu baz almak zorundasın" demiyor. Yani mesela emeklilerin bir zammını yaparken yasa ne diyor? "6 aylık enflasyonu baz almak zorundasın" diyor SSK’lı Bağ-Kur'lu için. Bizim mevcut asgari ücretin belirlenme kriterlerine baktığımız zaman "ülkenin durumu" diyor; "ülkenin ekonomik durumu ve çalışanların, ücretlerin ekonomik ve geçinme endekslerine bakın" deniliyor. Yani geçim şartlarına bakın deniliyor.

Bakın şimdi şunu söyleyeyim; yurt dışı bazlı rekabet, ihracat, istihdamın korunması, işsizliğin önlenmesi, bütün bunları dikkate aldı hükümet. Diğer yandan işverenlerin de sonuna kadar zorlayarak böyle bir rakamın ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Yani burada illa hedef enflasyon ya da gerçekleşen enflasyon gibi bir veri dikkate alınmadı. Sizin de söylediğiniz üzere zaten hedeflenen enflasyonu baz aldığı takdirde Merkez Bankası'nın öngörüsü yüzde 13 ile yüzde19 arasında bir aralık bekleniyor. Hadi %20 oldu diyelim, hadi yüzde 23 oldu; ama yine de hedeflenen enflasyonun üzerinde bir rakam oldu.
İdari para cezasından tutun, işsizlik yardımlarından, istirahat parasından, sosyal yardımlardan ve daha da ötesi yani şu anda bütün özel sektöre baktığımız zaman; özel sektör, özel sektör, beyaz yakalılar dahil, yüksek ücretler dahil maaşlarda ayarlama, dengeleme yaptığı zaman asgari ücret artışını baz alıyor. Yine baktığınız zaman asgari ücretin çok yüksek artmış olması ne anlama geliyor? Aslında devlet açısından daha önemli. Şimdi diyeceksiniz ki devlet açısından nasıl önemli? Sosyal Güvenlik Kurumu primlendirme yaparken asgari ücreti baz alıyor. Yani asgari ücretin altında primlendirme olmaz diyor ve asgari ücretin 9 katına kadar yeni yapılan değişiklikle yapılıyor.
Dolayısıyla asgari ücret artışı ne kadar yükseldiyse SGK'nın gelirleri de o nispette artıyor ve sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği açısından, aktüeryal denge açısından son derece önemli bir boyutu var. Yine başka vatandaşlarımız açısından baktığımızda Hikmet Bey, mesela ev hanımları kendi sigorta primlerini yatırıyor değil mi? Kendi sigorta primlerini yatırıyor. Şu anda 26.000 TL üzerinden yatırırken yılbaşından itibaren ne kadar üzerinden yatıracak? 33.000 0.30 (33.000 virgül 30) TL. Yani demek ki kendi primlerini yatıran ev hanımları, isteğe bağlı sigortalılar açısından bir artış anlamına geliyor. Yine sosyal güvencesi olmayan Genel Sağlık Sigortası primini yatıranlar için de aynı şekilde asgari ücret artışı onlar açısından da bir maliyet anlamına geliyor. Yani şimdi bu asgari ücreti saymakla bitmiyor. Ben "mihenk taşı" diyorum, Türkiye'de etkilemediği kimse yok. Bu yönüyle bir denge bulunması gerekiyordu ve dolayısıyla onun üzerinde çalışıldı, böyle bir rakam çıktı.

Şimdi denetim boyutunu dünya çapında baktığınız zaman %100 denetim diye bir şey yok. Çünkü hiçbir devlet milyonlarca müfettiş, milyonlarca denetmen çalıştıracak zenginlikte değil. Bakın mesela iş yerlerinin denetimine baktığınız zaman, SGK denetimi olsun, iş denetimi olsun, öyle %100'lük denetimler olmaz. Yüzde 2- 3 oranında bir denetim bile çok yüksek dünya standartları anlamında söylüyorum. Şimdi bu anlamda, sizin de söylediğiniz üzere devlet her marketin başına, her emlakçının başına bir zabıta, bir denetçi gönderemez; göndermesi zaten mümkün değil, hiçbir devlet bunu gönderemez.
Şimdi enflasyonun müsebbibi asgari ücretli değil. Yani asgari ücretlinin bir suçu var mı? Hiçbir suçu yok. Yani asgari ücretli mi artırıyor enflasyonu? Enflasyonu artıran, sizin de söylediğiniz gibi bu vicdansızlar. Bir insanda vicdan yoksa zaten ona insan demek çok zor bir olay.
BÜYÜK İŞVERENLER FIRSATÇILIK YAPIYOR
Ve burada başka bir nokta da şu: Patronlar. Yani durumu çok iyi olan patronlar var, çok iyi biliyoruz. Ya niye asgari ücret ödüyorsun? Şimdi devletin türlü türlü yapmış olduğu inisiyatifler var. Nedir? Mesela "aile" dedim değil mi, az önce aileden bahsettim. Ailesi olan, eşi çalışmayan kişiye aile yardımı yaptığın zaman devlet diyor ki "Bak ben seni destekliyorum, bundan SGK primi almam, bundan vergi primi almam". Çocuk yardımı yaparsan "Ben bundan SGK primi almam, vergi almam".
Dolayısıyla asgari ücretlinin yaşam kalitesini işverenler de elbette ki artırabilir bu söylediğim yan ödemelerle birlikte. Hem de bunlar ekstra bir maliyet getirmiyor; bunlardan dolayı, az önce saydıklarımdan dolayı ekstra bir vergi ya da SGK primi yok. Yemek parası verirsin, yine bundan belirli bir oranda prim kesilmiyor. Bütün bunlar da bir vicdan meselesi. Evet, anlıyorum esnaf, 2-3 çalışanı olan esnaf tabii ki asgari ücret onun için yüksektir; çünkü 2-3 çalışanı var esnafın. Esnafın durumu farklı. Ama büyük işverenlerin böyle bir durumu var mı? Yok. Yapabilirler. Yani bu yönden de bir fırsatçılık olduğunu söyleyebiliriz maalesef gerçekten.
"'BUNUN ÜZERİNDE MAAŞ VERİN' DİYE BELİRLENEN BİR ÜCRET"
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücretin 2026 yılı için net 28 bin 75 lira olarak belirlendiğini açıkladı. 2026 asgari ücretin açıklanması ile A Haber'de Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Faruk Erdem dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
Takvim Gazetesi GYY Faruk Erdem'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
İşte bu yılın enflasyonu aşağı yukarı yüzde30-31 civarında çıkacak gibi görünüyor. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi önümüzdeki yılki hedef enflasyonla birlikte asgari ücret değerlendiriliyor. Neticede önümüzdeki yılki hedef enflasyonda yüzde 20'ler civarında bir beklenti var. Yani yüzde 19-20 civarında. İlk Orta Vadeli Program’da 17'ydi ama o revize edildi.
Dolayısıyla baktığın zaman ikisinin ortalaması 25-26’lık bir rakama tekabül ediyordu. Ben bunun üzerinde olabileceğini söylemiştim. Hatta benim biraz daha iyimser olup yüzde 28-30 bandında bir artış olabileceğini de düşünmüştüm. 28’i nereden çıkarttığımı söyleyeyim; az önce de konuştuk, bütçeye vergi karşılığı bir para konuluyor. Yani asgari ücretten biliyorsun vergi alınmıyor. Bütün maaşlardaki asgari ücret kadar kısımdan da vergi alınmıyor. Devlet bunu karşılıyor. Bunu karşıladığı rakamı 2025’e yüzde 28 arttırarak koymuştu.
A Haber'de de çok anlattık, ilk kez de A Haber’den duyurmuştuk zaten bu durumu. Şöyle; 1 trilyon 90 küsur milyar liralık bir kaynak ayrıldı vergiler için. Dolayısıyla bütçeyi hazırlayanlar bir öngörüde bulunmuşlar. Hani tabii ki komisyonun iradesini bilmiyorlar ama bir öngörüde bulunmuşlar. yüzde 28’lik, hani 1 puanlık da fazla bir bütçeye kaynak koymuşlar.
Dolayısıyla şimdi yüzde 27’lik bir artış oldu. Hayırlı olsun. Hani beklentim yüzde 30 civarındaydı, 28’i biraz aşarız, bu yılki enflasyonu karşılarız diye. O zaman 28.735 lira civarında bir para olacaktı. Yani 700 liralık bir yanılmam var ama 28.075 lira şu anda. Aşağı yukarı bir hesaplama da yaptım onu da söyleyeyim; brüt asgari ücret de 33.000 lirayı geçmiş oldu.
'BUNUN ÜZERİNDE MAAŞ VERİN' DİYE BELİRLENEN BİR ÜCRET
Yani biz aslında burada bakmamız gereken rakam brüt olan rakam. Çünkü bu gösterge rakamı bir endeks; buna göre bütün hesaplamalar yapılıyor. Az önce söyledim, hep sonda söyleyeceğimi başta söylüyorum; bu bir geçim ücreti değil. Yani bununla geçinin diye belirlenen bir ücret değil. Bu en az verilecek ücret, "bunun üzerinde maaş verin" diye belirlenen bir ücret. O yüzden böyle algılarsak doğru olur.
BU BİR GÖSTERGE RAKAMI
Şimdi bana bir sürü mesaj geliyor: "Bununla geçinilir mi?" Cevap: Hayır, geçinilmez. Elbette ama bu "bununla geçinin" diye belirlenen bir ücret değil. Yani mesela Türk-İş bir araştırma yapıyor; 4 kişilik ailenin geçim ücreti. Bu bir araştırma, orada çıkan rakam evet doğru. İşte bekar bir işçinin mutfak masrafı; doğru. Ama bu öyle bir rakam değil. Bu bir gösterge rakamı. Tekrar edeyim; en az maaş bu olmalı, bunun üzerinde maaş verin diyor.
100’e yakın değişkenin parametresi aslında bu. Mesela işsizlik maaşı buna göre belirleniyor. Yarın esnaf bunu bekliyor. Niye bekliyor? Çünkü bu rakama göre Bağ-Kur primi ödüyor. Ev hanımı bunu bekliyor. Niye bekliyor? Buna göre isteğe bağlı sigorta ödüyor. İşte ne bileyim, stajyer arkadaşım bunu bekliyor çünkü buna göre maaş alıyor. Bütün borçlanmalar buna göre belirleniyor. 65 yaşındaki amcam bunu bekliyor çünkü 65 yaş aylığı almak için belirlenecek gelir kriteri buna göre belirleniyor gibi gibi gibi... Baktık biz, 100’e yakın kalem.
ELDEN VERİLEREK GİZLİ KAYIT DIŞILIKLAR VAR
Geri kalanı elden veriliyor. Maalesef bizde böyle bir gizli kayıt dışılık var ama bütün çalışanları etkiliyor. Şimdi 22.000 lira alan bir işçiyi düşün. Bunun da ustabaşı 28.000 lira alıyordu. Şimdi bu işçinin maaşı 28.000 lira oldu, ustankinki 28.000 lirada kalmayacak. O da artacak. Dolayısıyla bütün çalışanların maaşı artacak bu noktada.
Şöyle, 25 rakamı şuradan çıkıyordu aslında; bu yılın enflasyonu %30, önümüzdeki yılın beklenen enflasyonu 20, işte ikisinin ortalaması 25. Böyle hesap yapılıyordu, geçen sene de buna benzer bir hesap yapılmıştı. Ama ben işte o 2 puan, 3 puanlık "elinizi taşın altına koyun" talimatından sonra geldiğini düşünüyorum.
orada bir 0.5 puanlık bir dokunuş olmuş. Hatta yüzde 27’nin de bir tık üstünde, yüzde 27.1 vesaire öyle bir rakam çıkıyor tam yüzde 27 çıkmıyor. Şimdi hızlı hesapladım, arkadaşlar bakarlarsa sevinirim. Tabii burada iki türlü düşünmek lazım Hikmet bunu. Tamam, biz çalışan olarak hep alacağımız paraya bakıyoruz ama bir de işveren tarafı var. Bunu verecek işverene maliyeti de yine 35 bin lirayı geçecek öyle gözüküyor; vergi olmamasına rağmen ki devletin vergi katkısı var biliyorsun. Hani bu vergi meselesi de bir devrimdir, hani ben bunu söylemek istiyorum. Sen hatırlar mısın bilmem, ben hani gençliğimden çocukluğumdan hatırlıyorum duvarlara yazılırdı bu "asgari ücretten vergi alınmasın" diye bir slogandı ve bu devrimi AK Parti gerçekleştirdi. Şu anda vergi alınmıyor, gelir vergisi ve damga vergisi asgari ücretten alınmıyor.
ASGARİ ÜCRETİN BELİRLENMESİNDE DEVLET HAKEMLİK YAPIYOR
Hiç, sıfır vergiyle ödeniyor asgari ücret. Devletin bir katkısı oluyor, mesela geçen sene 1000 liraydı bu sene 1250 lira mı 1270 lira mı tam duyamadım o sonu ama ya 1250 ya 1270. Her bir işçi için işletmelere vereceği para bu. İşletme dürüstse, eğer istihdamını koruyorsa ve borcunu zamanında ödüyorsa primlerini, bu katkıdan faydalanıyor. Bu biliyorsun 500 lirayla başladı, 750 oldu, 1250’ye çıktıysa da şimdi... Yani dolayısıyla 28.075 liranın 1250 lirasını devlet karşılıyor, vergi hariç diyorum. Vergi de az önce söyledim 1 trilyon 96 milyar liralık bir kaynak, devlet almaktan vazgeçiyor. Yani 1 trilyon lira almaktan vazgeçiyor, bunu brütten çalışıyorsa işçiye, netten çalışıyorsa işverene destek veriyor. Sadece bu teşvik değil; işveren eğer istihdamını koruyor ve ilave istihdam sağlıyorsa "sen işçi al" diyor, "bütün masrafı bende". Devletin böyle katkıları da var, o yüzden hani işverenler artık hani biraz ellerini taşın altına gerçekten koysunlar. Az önce de söyledim, biz Ocak 2025’te 22 bin lira verdik, 12 ay geçti Aralık 2025’te de 22 bin lira verdik ama o işverenin ürettiği ürün ve hizmetlerin fiyatı bu 12 ayda değişti. Yani kendilerini enflasyona karşı korudular, şimdi çalışanlarını koruma zamanı diyorum ben. O yüzden de 28.075 lira en az vereceğiniz rakam, "bunu verin" demiyor devlet, bunun üstünde verin... Evet, o ifadeyi düzeltelim; asgari ücreti devlet belirlemiyor, devlet hakemlik yapıyor.
ASGARİ ÜCRET 28 BİN 75 TL OLDU!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, "1 Ocak 2026 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere net asgari ücret 28 bin 75 lira, brüt asgari ücret tutarı ise 33 bin 30 lira olarak belirlenmiştir" dedi.
Çalışanları ve dolaylı olarak toplumun tamamını ilgilendiren yeni asgari ücretin belirlenmesine yönelik süreç sona erdi. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2026'da geçerli olacak asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında üçüncü toplantısını gerçekleştirdi. Toplantı, Bakan Işıkhan'ın başkanlığında saat 18.00'de başladı. Toplantının ardından Işıkhan, 2026 yılı için geçerli olacak asgari ücreti açıkladı.
"TALEP VE TEKLİFLERE KULAKLARIMIZI KAPATMA LÜKSÜMÜZ BULUNMAMAKTADIR"
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun 12 Aralık'ta başlattığı müzakerenin tamamlandığını ve yeni Asgari Ücret miktarının tespit edildiğini belirten Işıkhan, "Bakanlık olarak çalışma hayatımızda, sosyal diyaloğun bir gereği olarak, tüm istişare mekanizmalarını aktif bir şekilde işlettik. Tabii bu süreçte, sizin de çok yakından takip ettiğiniz gibi, bakanlık olarak biz, her iki taraf arasındaki hakemlik rolümüzün gerektirdiği şekilde, hem işçi temsilcilerimizle hem de işveren temsilcilerimizle görüşmelerimizi kararlılıkla sürdürdük. Bu süreçte işçi konfederasyonlarımızla da, işveren temsilcileriyle de görüşmelerimizi yaparak, fikirlerini aldık ve onları, karar alma sürecine dahil ettik. Şartlar ne olursa olsun, nihai karar nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, bizim devlet olarak; sosyal paydaşlarımızla iletişimi kesme, talep ve tekliflere kulaklarımızı kapatma lüksümüz bulunmamaktadır. Ortak hareket, uzlaşı ve istişare kültürü oluşturan sosyal diyalogun çalışma hayatımızın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesinin, ön şartı olduğuna inanıyoruz" diye konuştu.
"SATIN ALMA GÜCÜNÜN KORUNMASI VE YAŞAM KALİTESİNİN GELİŞTİRMESİNİ HEDEFLEMEKTEYİZ"
İşçilerin de işverenlerin de çalışma hayatının asli unsurlar olduğunu ifade eden Bakan Işıkhan, "Bugüne kadar ülkemizin ve milletimizin istikbali için, nasıl birlikte çalışıp birlikte alın teri döktüysek Türkiye'yi, nasıl el ele verip birlikte büyüttüysek; bundan sonra da aynı birlik ve beraberlik ruhuyla aynı hedeflere yürümeye devam edeceğiz. Bu ülke çok kısa süreler içinde ekonomik saldırılar, büyük depremler yaşadı, dünya çapında pandemi yaşadı, küresel krizler yaşadı, bölgemizdeki savaşların, enerji krizlerinin ve tedarik zinciri kırılmalarının tam ortasında kaldı. Geçmişte nasıl olduysa, bundan sonra da her iyileşme, her ilerleme, her büyüme ve kalkınma, vatandaşımıza refah artışı olarak dönmeye devam edecektir. Bu bizim en temel anlayışımız, en temel yaklaşımımızdır. Asgari ücrette de, diğer meselelerde de esas olan, yapılan artışların; çarşıda, pazarda, market raflarında, etiketlerde eriyip gitmemesidir. Yapılan artışlarla; vatandaşımızın satın alma gücünün korunması ve yaşam kalitesinin geliştirmesini hedeflemekteyiz" şeklinde konuştu.
"HİÇBİR ZAMAN MUHALEFETİN POPÜLİST YAKLAŞIMLARINI DA CİDDİYE ALMADIK"
Popülist olmadıklarını dile getiren Işıkhan, "Hiçbir zaman muhalefetin popülist yaklaşımlarını da ciddiye almadık. Biz işimize baktık, çalıştık, ve projelerimizle, eserlerimizle vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına en uygun, en reel politikaları geliştirdik ve hayata geçirdik. Biz 23 yıldır, AK Parti olarak, günü kurtaran değil, geleceği inşa eden bir anlayışla hareket ediyoruz. Türkiye Yüzyılı'nı; emeğin kıymet gördüğü, çalışanın hakkının korunduğu, büyümenin tabana yayıldığı bir yüzyıl yapmakta da kararlıyız. Bakanlık olarak gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarımızda, hedef ve önceliklerimizde Türkiye'nin küresel dönüşümde; güçlü, rekabetçi, üretim odaklı ve aynı zamanda 'kimseyi dışarıda bırakmayan' bir çalışma hayatı vizyonu inşa etme çabamız vardır" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin yarınlarının, bugünün emek ve üretim gücünü daha nitelikli hale getirerek güvence altına alınabileceğini vurgulayan Işıkhan, "Bu anlayışla, asgari ücrette de çalışanlarımızın hakkını ve emeğini enflasyona ezdirmeyecek, işverenlerimizi mağdur etmeyecek; en doğru ve en makul, ortak noktada fikir birliğine varmak, sadece mali kazanımlar için değil aynı zamanda toplumsal barış ve dayanışma şuurumuz bakımından da hayati bir öneme sahiptir. Burada temel hedefimiz işçilerimizi de işverenlerimizi de memnun edecek, bir denge seviyesinin tespit edilmesidir. Bu sebeple bugün açıklayacağımız kararın bu dengeyi gözetecek nitelikte olması için yoğun çaba harcadığımızı özellikle vurgulamak isterim. Bu süreçte olumlu yaklaşımları dolayısıyla tüm sosyal paydaşlarımıza teşekkür ediyorum" dedi.
"NET ASGARİ ÜCRET 28 BİN 75 LİRA OLARAK BELİRLENMİŞTİR"
Son olarak asgari ücreti açıklayan Bakan Işıkhan, şu ifadelere yer verdi:
"1 Ocak 2026 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere net asgari ücret 28 bin 75 lira, brüt asgari ücret tutarı ise 33 bin 30 lira olarak belirlenmiştir. Yaptığımız bu artışla asgari ücreti; geçtiğimiz yıla göre yüzde 27 oranında artırmış oluyoruz. Asgari ücrette 2002 yılına göre nominal olarak 171 kat, reel olarak ise yüzde 251'lik bir artış sağlamış bulunuyoruz. Ayrıca geçtiğimiz yıl bin lira olarak uyguladığımız asgari ücret desteğini önümüzdeki yıl bin 270 lira olarak uygulamaya devam edeceğiz. Yeni ücret ile birlikte çalışanlarımızı; enflasyona ezdirmeme sözümüzün arkasında olduğumuzu bir kez daha vurgulamak isterim. Devletimiz; tüm kurum ve kuruluşlarıyla işçimizin, işverenimizin ve vatandaşımızın yanında olmaya devam edecektir."
