Medya Derneği'nin düzenlediği toplantıda medya mensuplarıyla bir araya gelen Başbakan YardımcısıNuman Kurtulmuş'udinlerken, mevcut halde değil de mesela bir koalisyonhükümeti dönemindeCumhurbaşkanlığıSistemi'ne geçişi tartışıyorolsaydık, neler olabileceğini düşündüm.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş'un koalisyon dönemleri ile ilgili anlattıkları üzerinde düşünseler, 'hayır'cılarıntamamıyeni sisteme 'evet' derlerdi herhalde.
2002'den beri AK Parti'nin tek başına oluşturduğu hükümetler tarafından idare ediliyoruz. Bu yıllar, ülkemizin varlığınıen azından üçe, dörde ve bazıhususlarda daha fazlasına katladığı yıllar. Bu durum, AK Parti kadrolarının başarılı olmaları kadar, yönetimde sağlanan istikrar ile de yakından alakalı şüphesiz.
2002 öncesinde yaşanan koalisyon dönemleri, gerek koalisyonların ve gerekse başbakanlarlacumhurbaşkanları arasındakiuyumsuzlukların ülkeyekaybettirdiklerinin hikayeleri ile dolu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş'un hazırladığı ve basın mensuplarına dağıttığı 'Cumhurbaşkanlığı HükümetSistemi-Kararımız Evet' başlıklı sunumda, koalisyon dönemlerinde yaşananlarla ilgili çarpıcı bilgiler var. '1978, 1994 ve 2001'de yaşananTürkiye'nin en derin ve yıkıcıkrizleri'nin koalisyon dönemlerinineseri olduğu' vurgusu, bunların enönemlisi belki de.
Yine, 'darbe ve darbe teşebbüslerinin vuku bulduğu yıllarda milli gelirimizin yaklaşık yüzde 26 düzeyinde düşmesiyle, ekonomimizin bu dönemlerde ortalama dörtte bir oranında küçüldüğü' şeklindeki tespit de oldukça önemli. Tabii, '1998-2003 arası toplam 22 banka ve çoksayıda aracı kurumun batması' da...
Sunumunda, 'mevcut sistemin istikrarsızlık kaynağı koalisyon hükümetlerinin önünü açarak siyaseti,hükümet kurmak için parlamentodışı aktörlerle işbirliğine muhtaçhale getirdiğinin' altını çizen Numan Kurtulmuş, 'koalisyon hükümetlerinin, iktidarda kalabilmek için milletle değil, medya patronları, askerler ve dış cenahlarla işbirliğine gitmekte olduğuna' da vurgu yapmış.
Koalisyonları tarihe gömmek...
Şu anda Cumhurbaşkanımız'la Başbakanımız arasında olduğu gibi, Başbakanımız'la hükümet arasında da mükemmel bir uyum var.
Ancak bir koalisyon hükümetitarafından yönetiliyor olsaydık,herhalde hepimizin canını ciddişekilde sıkabilecek şeyler yaşıyorolurduk. Yakın tarihimiz bunun acıhadiseleriyle dolu.
Koalisyon yerine tek parti tarafından kurulan bir hükümet tarafından yönetiliyor olmak, bir nimet. Ama bunun bile yeterli olmadığı haller var. Bu da işbaşındakihükümet ile, Cumhurbaşkanıarasındaki uyum ile ilgili.
İşbaşındaki hükümetten farklı düşünen bir cumhurbaşkanımız olsaydı neler yaşanabileceği konusu, belki en az koalisyon meselesi kadar düşündürücü.
Bunun ne demek olduğunu anlamak için de 2007 öncesini, yani A. N. Sezer'in Cumhurbaşkanı olduğu yılları hatırlamak yeter.
Mevcut Parlamenter Sistem'in,sürekli tek parti iktidarı ve buiktidarlarla uyumlu bir şekildeçalışacak cumhurbaşkanlarıkonusunda ümit vermediğini hepimizbiliyoruz.
Şu anda böyle bir hal yaşıyor olmamız, gelecekte de böyle devam edeceğinin garantisi değil çünkü...
İstikrarın sağlanması ve bununla birlikte ülkeyi çok daha ilerilere götürecek adımların kesintiye uğratılmadan atılabilmesi hayati önemde hususlar.
Bunun için de hem koalisyonlardönemini tarihe gömecek ve hem deiki başlılığın doğurabileceği riskleriortadan kaldıracak bir sistem gerek.
Yani Cumhurbaşkanlığı Sistemi...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.