Biz 99 depremini yaşayanların travması hayli uzun sürdü. Uykusuz, huzursuz geceler bitmek bilmedi.
Kaç zaman sonra bile "İnşallah deprem meprem olmaz da bi güzel deliksiz uyku çekeriz" hasreti terennüm edildi.
Bu arada ahali de acayip bilinçlendi. Depremin şiddeti ile büyüklüğü arasındaki farktan tutun da
"ana deprem", "öncü deprem" ve
"artçı deprem" arasındaki farklara kadar her bir şeyi öğrendi.
Öğrenmekle da kalmadı mavrasını bile attı. "Arkadaşlar bu akşam beklenen deprem hava muhalefeti nedeniyle ertelendi..." diyeneler bile çıktı, o derece.
Ahalinin bilinçlenmesinde
Prof. Ahmet Mete Işıkara'nın hakkını teslim etmek lazım gelir.
Tipik bilim adamları gibi ekâbir değildi. Son derece mütevazıydı. Bundan sebep
"Deprem Dede" tesmiye edilmişti. Herkes onun ağzına bakıyordu. Hatta bir arkadaşımızın annesi, "Bu adam çok yaşlı, ölürse ne yapacağız!" demişti.
Toprağı bol olsun öldü gitti. Ondan bize yadigâr
"Depremle yaşamaya alışmalıyız" sözü kaldı.
Ne ki kimsecikler alışamadı.
Yoksa daha
6.2 büyüklüğündeki dünkü depremde 151 kişi yüksekten atlayıp yaralanmazdı.
***
"İstanbul büyük depremi" geldi gelecek korkusuyla yıllar geçti. Zamanla o netameli günler unutuldu, korkular da pörsüdü.
Kahramanmaraş,
Malatya, Hatay,
Gaziantep, Adıyaman depremleri pörsüyen korkuları depreştirir ve önlem alınması için muazzam bir kamuoyu baskısına neden olabilirdi. Yazık ki olmadı, deprem siyasete tastamam meze yapıldı.
Deprembilimciler de bir âlemdi...
Şener Üşümezsoy "Bir şey olmaz rahat olun..." diyerek içimize su serperken
Celal Şengör "Büyük deprem geliyor hepiniz öleceksiniz, İstanbul mis gibi olacak..." diyordu.
Celal Şengör şarlatanlıkta sınır tanımayıp kendi dışkısının tadına bakacak kadar tozutunca bayrağı ondan
Naci Görür aldı.
Dünkü deprem dolayımında
Görür büyük deprem yükleniyor derken,
Şengör "İstanbul'dan taşının" çağrısı
yaptı.
Üşümezsoy, "Başka bir deprem
riski yok, oldu bitti" dedi.
Ahali de "Bizi ne korkutuyorsun" diyerek Görür'e küfredenler ile "Bizi gevşetme" diyerek Üşümezsoy'a küfredenler şeklinde ikiye ayrıldı.
***
Rahmetli
Engin Ardıç, İstanbul'da büyük deprem olursa yüz binlerce insanın öleceğini dile getirdiği bir yazısında şöyle demişti:
"İstanbul evlerinin çoğu yıkılacak, bir kısmı da oturulamayacak hale gelecektir. Özellikle varoşlar dümdüz olacak, lumpenler elden gidecektir. Kadın öldürmeye adam kalmayacaktır, zaten o kadınlar da elden gitmiş olacaktır..."
Depremden geri kalan şebelek "sosyete" takımı ne yapacak peki?
Kamburu çıkmış iki ayağı çukurda ışıklar içinde yatası Ahmet Mete Işıkara'yı
"En seksi erkek" seçmişlerdi, bakalım bu depremden sonra "en seksi erkek" kimi seçecekler?