SALİH TUNA

Bu insanlar aşk mıdır âşık mıdır?

Yüreği parçalanmışçasına derin bir "ah!" çeker, hemen ardından da "Allah'a şükür" yani "elhamdülillah" dermiş.
Âdet mi desek huy mu bilmem, ama her dalıp gittiğinde bunu terennüm edermiş.
Kimsecikler de "Nedir bunun hikmeti?" diye sormaya cesaret edemezmiş.
Fakat en sonunda birisi sormuş. Ne cevap vermiş biliyor musunuz?
Kim mi?
Ömer bin Abdülaziz... Emevi halifelerinin sekizincisiydi. Lakin seleflerine hiç mi hiç benzemezdi. Bundan sebep "5. Raşid Halife" tesmiye edilmişti. Şandan şatafattan uzak, halk içinde Hak'la beraber, züht ve takva sahibi büyük bir zattı.
Ezilenlerin hakkını hukukunu öyle korudu, sosyal adaleti öyle sağladı ki iki buçuk senelik halifelik döneminde zekât verilecek yoksul kalmadı. Ehl-i Beyt'e ihtimam göstermeyi de ihmal etmedi. Hazreti Ali'yi tahkir ve hakaret iğrençliğine son verdi. Fedek arazilerini ve Ehl-i Beyt'in el koyulmuş mülklerini iade etti. Soy sop ayrımcılığına da göz açtırmadı. Hâliyle Emevilerin üst tabakası çok rahatsız oldu ve zehirleyerek onu öldürdüler.

***

İmdi gelelim, Ömer bin Abdülaziz'in mezkûr soruya verdiği cevaba. Fakat Şemseddin Yeşil hazretlerinden aktaralım feyizli olsun:
"Ömer bin Abdülaziz, ne büyük adam... Gözleri yaşlı, 'ah!' dermiş, sonra da 'elhamdülillah' dermiş. Cesaret edememişler ama bir gün biri sormuş. Demiş 'Efendim, siz bazen dalar, hatta ekseriyetle dalar, bir 'ah' dersiniz, ondan sonra 'elhamdülillah' dersiniz... Ömer bin Abdülaziz, 'Evladı Resul'e, Hazreti Fatıma'nın ciğerparelerine yapılan mezalim gözümün önüne gelir ah derim, elhamdülillah deyişimin sebebi de şudur: Ya Rabbi ben o asırda bulunsaydım, dünyanın bir köşesinde olsaydım, onlara da o mezalimin yapıldığını duysaydım, o dünyanın bir köşesinden oraya yetişemeseydim, ben yarın huzuru ilahide Peygamber'in yanına çıkamazdım. 'Benim evladıma bu işler yapılırken sen dünyada idin, niye koşmadın?' diye itap (paylama) altında kalırım zannıyla çıkamazdım huzur-u Muhammediye..."
(..............)
Gazze baştan sona Kerbela olmuş. Ve biz bu asırda yaşıyoruz. "Elhamdülillah" diyecek hâlimiz yok. Bize sadece "Ah" demek kaldı.
Bir yol göster ya Rabbi, bu çaresizlik dayanılır gibi değil.

***

Gazzeli o çocuğun "Ya Rab" yakarışı, enkazın altından uzanan o minik el, oğullarının parçalanmış gövdesini toplayan babalar, katledilmiş bebeklerine sımsıkı sarılan anneler, kız çocuklarının o yürek yakan çığlıkları bir an olsun yakamı bırakmıyor.
Gerçekten de o şiirdeki gibi yaşamak bir suç gibi kaldı üzerimde.
Şemseddin Yeşil merhum, 1968'deki söz konusu sohbetinde, "Ah" çekmeye aşkın bir yorum getirerek, "Avam-ı nasta (halk arasında) Hakk'ın ismi Allah'tır; sadikinde (doğru sözlülerde) Hakk'ın ismi 'Eyvah'tır, aşıkînde ise Hakk'ın ismi 'Ah'tır..." demişti.
Gazze'deki mazlumlar sana nasıl bir aşkla iman etmişler ya Rabbelâlemin...
Kefenlere sardıkları bebeklerini "Ah" dercesine gökyüzüne kaldırıp çocuklarının şehadetini "Elhamdülillah" diyerek karşılıyorlar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.