Türk Dil Kurumu, 'Kalabalık Yalnızlık' kelimesini,
Oxford ise "Mental Çöküş" kelimesini yılının kelimesi seçti bu yıl.
2024, insan hayatının çelişkilerini belirginleştiren iki kavramla ön plana çıktı;
Kalabalık Yalnızlık ve Beyin Çürümesi.
Bunlar, modern hayatın hızla değişen dinamiklerinin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini somutlaştıran iki önemli ifade.
Kalabalık yalnızlık, insanın fiziksel olarak kalabalıklar içinde bulunurken duygusal olarak izole hissetmesini anlatıyor.
Şehirlerdeki yoğun yaşam temposu ve dijital platformlar üzerinden kurulan yüzeysel ilişkiler, derin bağların yerini boşluk hissine bırakıyor.
İnsanlar artık bir arada olmaktan çok, birbirinden uzaklaşmanın yeni yollarını arıyor.
***
Beyin Çürümesi kavramı ise bilgi çağının bir yan ürünü olarak ortaya çıkıyor karşımıza. Sürekli maruz kalınan bilgi akışı, zihni yorarak dikkati dağıtıyor.
Öğrenme ve düşünme kapasitesini zayıflatıyor.
Zihin, sürekli hareket halinde ama yüzeyde kalıyor; derinlik hep kayboluyor.
Bu iki kavram, bireyin yalnızca duygusal değil, zihinsel olarak da tükenmişliğini simgeliyor aslında.
2024'ün insanın hem sosyal hem bilişsel bir varlık olarak ne kadar kırılgan hale geldiğini hatırlatan bir yıl olarak kayda geçiyor.

Yılın son yazısında ise bu iki kavramı Uzman Klinik Psikolog Erdinç Türk ile konuştuk.
***
Mental çöküşün başlıca belirtileri neler?
Mental çöküş (brain rot), dijital içeriklerin sebep olduğu duygusal, zihinsel ve bilişsel hasarlar için kullanılan bir terim.
Başlıca belirtileri;
- Odaklanma güçlüğü
- Kafa karışıklığı
- Duygu düzenleme becerilerinde gerileme
- Zihinsel ve duygusal yorgunluk
- Motivasyon ve üretkenlikte azalma
Dijital dünyada kaybolmuştuk hissi hangi psikolojik sorunlara yol açıyor?
Zihin yapımız gerçek hayatta üstesinden gelemediği olumsuz tecrübeleri ve duyguları bastırma eğilimindedir.
Bunun en kolay yollarından birisi de gerçek hayattan bizi uzaklaştırabilecek, soyutlayabilecek aktivitelerdir.
Dijital dünyanın içerikleri arasında kaybolmak bu durumu kolaylaştırabilmektedir. İnsanlar sahip oldukları pişmanlık, utanma, yok sayılma, değersizlik, stres ve kaygı durumlarının üstesinden gelebilmek için dijital içeriklerin kullanımını yoğunlaştırmakta.
Anlık olarak fayda sağlamış gibi hissettirse de bu aşırı kullanım, başta dikkat dağınıklığı olmak üzere bazı bilişsel bozulmalara, kaygı ve stres birikimine bağlı depresyona, ekran bağımlılığına, motivasyon kaybına bağlı sürekli erteleme davranışlarına, dopamin gibi hormonların fazla salınımına bağlı fiziksel ve psikolojik sorunlara yol açabilmektedir.

Sosyal medya kullanımı mental çöküş riskini nasıl artırır?
Yoğun sosyal medya kullanımı ilk olarak gerçeklik ile aramızdaki bağlantıyı zayıflatmakta hatta bazı bireylerde yer yer tamamen koparabilmektedir.
Yapılan bazı araştırmalar özellikle kendi benliğinden ve kimliğinden memnun olmayan bireylerin ikinci bir benlik ve kimlik oluşturabilmesinden dolayı sosyal medyaya bağımlı olduklarını göstermektedir.
Gerçek hayattaki ilişki dengesini kuramayan, sorumluluklarından kaçmak isteyen, kendi fiziksel ve ruhsal kondisyonundan memnun olmayan bireyler gerçekle yüzleşmekte zorlanırlar.
Arzu ve isteklerinin doyumu neredeyse yok denecek kadar azalır ve elde ettikleri kazanımlar istikrardan uzak anlık kazanımlar olarak kalır.
Bu gibi etkilerin birçoğu mental çöküşü hızlandırır.
Ekran bağımlılığı zihinsel yorgunluğu nasıl etkiliyor?
İnsanın zihin ve beden dengesinde dopamin hormonu önemli bir yere sahip.
Zihin bu hormonu günlük hayatın heyecanına, üzüntüsüne ve sürprizlerine göre dengeler.
Ekran bağımlılığı arttıkça karşımıza çıkan olumsuz içerikler bu dengeyi etkilemekte ve bu hormonların sürekli salınımına sebep vermektedir.
Bu durum başta gereğinden fazla tetikte olma haline kaygı ve stres artışına ve güvenlik problemlerine sebebiyet vermektedir, böylelikle zihinsel yorgunluğun seviyesi artmaktadır.
Mental çöküşten korunmak için günlük teknoloji kullanımını nasıl düzenlemeliyiz?
Ekran sürenizi sınırlayın, sosyal medyanın algoritmasına yenik düşmeyin ve bunun için içerik seçimlerinize özen gösterin, fiziksel aktivitelere hayatınızda yer açın ya da bu aktivitelerin alanlarını daraltmayın, dinlendiren ve ilerlemesini sağlayan şey sosyal ilişkilerdir, sosyal aktivite ve ilişkilerinizi genişletmeye çalışın.
Zihninizi çalıştıracak uygulama ve içeriklere yönelin.
Haftanın en az bir gününde dijital detoks yapın.
Hiçbir dijital alet ve içerik olmadan belirli saatler geçirmeye çalışın.

Zihinsel yorgunlukla başa çıkmak için hangi stres yönetimi tekniklerini öneriyorsunuz?
En önemli kaynağımız insan ilişkisi. İnsan zihni paylaştıkça, anlaşılmış hissettikçe ve öğrendikçe rahatlar.
Bu yüzden sosyal ilişkilerinizin alanlarını genişletin.
Günlük hayatın zorlukları bazen içsel sıkışıklıklar yaratabilir bunu telefon yada bilgisayar ekranında bir şeyler izleyerek geçirmemeye gayret edin, yürüyüş yapmak, size iyi geldiğini hissettiğiniz birisiyle konuşmak size yardımcı olacaktır.
Mekân değişikliğinin mümkün olmadığı durumlarda nefesinizi dengelemeye çalışın. Ritmik ve derin nefes almak sizi bir miktar rahatlatacaktır.
Ruhsal sıkışıklık süreçlerinde içinde bulunduğunuz durumu yazmak ya da resmetmeye çalışmak da alternatif bir yöntem olarak kullanılabilir.
Mental çöküş yaşayan birine nasıl destek olabiliriz?
Öncelikli hedefimiz kişiyi ekrandan uzaklaştırmak olacaktır. Fakat bunu birden bire ya da zorlayarak yapmamız o kişiyi daha çok ekrana yöneltebilir.
Dolayısıyla bu kişiyi kademeli olarak ilişkisel bir sürece davet etmeli, günlük yaşantının pozitif taraflarını hatırlatabilmeliyiz.
Hobiler hakkında konuşup keyif aldığı aktivelere için harekete geçirici geri bildirimler verebiliriz (kamp yapmak, konser, kısa geziler).
Bu kişinin yoğunlukla hissettiği duyguları anlamaya çalışıp onu ekrana yönelten sebepler üzerinde karşılıklı fikir alışverişi yapmak bu kişiler için faydalı olacaktır.
Dijital dünyada kaybolmuştuk hissini azaltmak için hangi sosyal etkileşimleri teşvik edebiliriz?
Aile aktivitelerini artırmak, egzersiz yapmak, kamp yapmak, konsere gitmek, müze ya da tarihi mekan gezileri, beceri edinilecek kursalar (enstrüman, yemek vs. kursları) diyebiliriz.