Dijital çağda bilgi değil, etkileşim değerli...
Bir konu hakkında yüksek etkileşimle yayılan içerik, o konudaki gerçek ve doğru bilgi kaynağı olarak kabul ediliyor.
Yıl 2011...
Aylardan Mayıs...
Bir üniversite öğrencisi kendi tabiriyle biraz eğlenmek, biraz da ortalığı trollemek için ilginç bir video hazırladı.
Videonun konusu Türkiye'den başka bir yerde bulunmayan, sadece İstanbul Boğazı'na has nadir bir element.
O elementin adı da 'Contorium'du.
Videoda Türkiye'de Contorium isminde değerli bir maden olduğu, bu madenin varlığının gizlendiği, eğer ortaya çıkarsa Türkiye'nin enerji konusunda dışa bağımlılığını sonlandıracağını ve değerinin 23 trilyon dolar olduğunu söylüyordu.
Ayrıca videoda İstanbul Boğazı'nda 'Contorium' olduğunun diğer bir göstergesi de erguvan ağaçlarıydı... Çünkü erguvan bölgede Conturium'un olan bölgede yetiştiriliyordu.
Ancak Contorium madeninin varlığı dünyanın tüm dengelerini değiştireceği için gizleniyordu. Bu nedenle Periyodik tabloda dahi gizlenmişti.
Hatta akıllara gelmemesi için yazılım bilgisayarda Con isminde dosya açılmasına izin vermiyordu.
Tabii bu çok kolay bir denemeydi ve hemen hemen bu videoyu izleyen herkesin ilk yapabileceği şey Con isimli dosya açmaya çalışmak.
Ve gerçekten bilgisayarda Con isminde dosya açılmıyor. Bu da deneyenler için videodaki diğer bilgilere olan inancı pekiştirmek için güçlü bir neden oluşturuyor.
Contorium videosu kısa sürede yayıldı, o dönemin popüler uygulaması Facebook ve Twitter gibi platformlarda trendler arasına girdi. Arka arkaya video paylaşılmaya başlandı. Çok sayıda insan Contorium'un varlığına inanıp konu hakkında paylaşım yaptı.
Yani bir şaka, mezenformasyon aracılığıyla dolaşıma girdi. Mizah amaçlı hazırlanan içeriği gerçek bir senaryo gibi kabul eden sosyal medya kullanıcıları, bir dayanağı ve gerçekliği olmayan iddialara inandılar. Ve iddiaların ütopik iddiaların gerçek olup olmadığını sorgulama ihtiyacı duymadılar. Anlatılan her şeyi doğru kabul edip bir tavır geliştirdiler.
Contorium içeriğini hazırlayan genç, insanların bu videoda anlatılanlara inanmasına adeta şoke oldu. Her şeyin bir şaka olduğunu, videonun mizah amacıyla kurgulandığını açıkladı ve içeriği sildi. Ancak internete yüklenen hiçbir şey bir daha silinmez...
Contorium hikayesi tepeden yuvarlanan kar kütlesi gibi hızlanarak ivme kazanıp bir çığ gibi büyüdü...
Facebook'ta "Contorium mineraline sahip çık" ismiyle kurulan gruba binlerce insan katıldı ve etkileşimde bulundu.
Hikâye genişliyordu ki video silinmesine rağmen bir şekilde sürekli internet ortamında farklı platformlara yüklenmeye devam ediyordu. Facebook'ta Contorium araması yaptığınızda hala videoyu görebiliyorsunuz.
Aslında o genç Contorium hakkında ilk defa 2007 yılında bir internet sitesinde başlık açarak videodaki anlattıklarını yazmış. 'Contorium'u da nasıl ürettiğini şöyle anlatıyor;
"2007 yılında con isminde klasör açılamadığını farkedip yarattığım elementtir.
bu kelimeyi bilgisayarda açılamayan "con" klasörüyle "toryum" elementini birleştirerek uydurdum."
Bir araştırmaya göre ankete katılanların yüzde 34'ü Contorium'a inanıyordu. Artık bu konuda çok fazla içerik ve video olduğu için arama yapanlar hikâyenin nasıl geliştiğine dair fikir sahibi olabiliyor.
Bu içeriğin mizah amaçlı olduğu halde, gerçek olmadığını bir kurgu olduğunu anlatmak, izlerini internetten silmek çok zor oldu.
Bir de bu durumun tam tersine var...
Yanlış bilgilerin kasıtlı olarak anlatılması ve insanların o bilgilerin aynı Contorium vakasındaki gibi gerçekten inanarak paylaşıp dolaşıma destek vermesi.
Yanlış bilginin cazibesi
Yalan haberlerin ortak özelliği nedir?
Genellikle korkutucudur, şaşırtır, öfkelendirir ya da tam tersi çok büyük bir umut verir.
Yani doğrudan duygulara hitap eder.
Bu duygusal tepki, kullanıcıyı paylaşmaya teşvik eder.
Çünkü duygusal içerikler daha çok etkileşim alır, algoritmalar da etkileşimi ödüllendirir. Sonuç, Yalan içerik daha fazla kullanıcıya ulaşır.
Bir yalanın üretilmesi birkaç saniye sürebilir; ama onu çürütmek, kaynaklarla desteklemek, uzman görüşleri almak ve kitlelere yeniden ulaştırmak günler alabilir. İşin ironik yanı, doğru bilgi çoğu zaman çürütülmüş yalan kadar görünür olmaz.
Peki neden?
Neden doğrular bu kadar yavaş yayılırken, yalanlar bir yangın gibi platformdan platforma sıçrıyor?
Bu sorunun cevabı sadece bireylerin bilinç düzeyinde değil; sosyal medyanın işleyiş mekanizmasında, algoritmalarda ve hatta psikolojik reflekslerimizde gizli.
Paylaşımı artırmak için "Gerçek mi, yalan mı?" sorusunun cevabı değil "Heyecan verici mi?" sorusunun cevabı makbul olduğu sürece de bu böyle devam edecek.
Platformların Rolü ve Sorumluluğu
Facebook, X, TikTok gibi dev platformlar, içerik denetimi konusunda hem küresel hem yerel ölçekte eleştirilerin hedefi. Etkileşimi artıran her içerik ister doğru ister yanlış olsun, bu sistemlerde görünürlük kazanıyor.
Yanlış bilgi hızlı yayılır çünkü hız çağında yaşıyoruz. Ama hız her zaman değerli olanı taşımaz. Yanlış bilgiyle mücadele, sadece platformların değil, bizlerin de sorumluluğu.
Çünkü bu aynı zamanda bir "zihin kontrol" mücadelesi haline geliyor...