Bir yılda 99 günümüzü ekrana bakarak geçiriyor.
Bu, yılın dörtte biri demek.
Rakam kuru bir istatistik gibi görünebilir ama aslında toplumsal bir ayna!
Artık insanlar keyifli anlarını ıskalayıp, ekrana gömülüyor.
Nasıl mı?
Günde 6,5 saatimiz ekrana bakarak geçiyor…
Bu süre 365 günde ise 99 gün ediyor! Tam 99 gün!
Kime bu kadar zaman ayırıyoruz ki?
Gözlerimiz bir ekran ışığına, zihinlerimiz bir algoritmanın yönlendirmesine alıştı.
"Bağlantıda kalmak" diyoruz, ama çoğu zaman kendimizle olan bağlantıyı kaybediyoruz.
Bir bildirim sesi, bir kaydırma hareketi, bir "yeni mesaj" uyarısı…
Hepsi bizi çağırıyor ama hiçbirine gerçekten dönmüyoruz.
Görmekle Bakmak Arasında Kalan İnsan
Ekran, modern çağın en büyük çelişkisini de içinde taşıyor.
Bir yandan "dünyaya açılan pencere" deniyor ama o pencerenin önünde saatlerce durunca dışarıyı değil, yalnızca yansımamızı görüyoruz.
Kendimize bakarken bile ekranın arkasına saklanıyoruz.
Lakin farkında değiliz...
Bir dostun gözünün içine değil, kamerasına bakıyoruz.
Çünkü hayat yaşanırken, biz onu arşivliyoruz.
Ekran her şeyi gösteriyor, sadece 'Şimdi'yi kaçırıyoruz.
Dijital Yorgunlukta Kaybolmak
Araştırmalara göre bir yetişkin günde ortalama 6 saatten fazla ekran karşısında.
Bu süre, uyku dışındaki en uzun insan faaliyeti haline geldi.
Üstelik ekrana bakarken beynimiz sürekli tetikte.
Yeni bir bildirim, yeni bir yorum, yeni bir "trend" arayışı…
Bu da derin bir yorgunluk üretiyor.
Ama fiziksel değil, zihinsel.
Çünkü o an kabalık içinde olsak bile yalnızız..
Hatta bir tutsak..
Hem de bir ekranın içinde..
Ekran bizi hapseden bir parmaklığa dönüşüyor.
Dijital çağın yorgunluğu, gözaltı torbalarında değil, dikkat dağınıklığında birikiyor.
Bir kitabı bitiremiyoruz, bir haberi tam okuyamıyoruz, bir sohbeti sürdüremiyoruz.
Çünkü bir sonraki ekranda "daha ilginç bir şey" olacağına inanıyoruz.
Sessizlik İçin Cesaret
Oysa insanın gerçek yenilenme alanı sessizliktir.
Ekran o sessizliği aldı.
Boş zaman kavramı kalmadı, çünkü her boşluk bir içerikle dolduruluyor.
Hepimiz bir "akışın" içinde sürükleniyoruz ama çoğu zaman nereye gittiğimizi bilmiyoruz.
Bir süreliğine ekranı kapatmak bile artık "cesaret işi" haline geldi.
Çünkü sessizlik, yüzleşmeyi getiriyor…
Yüzleşmek ise konfor alanının en dış noktası.
Biz O Kadar Süre Kime Bakıyoruz?
Bir yılda 99 günümüz ekranda geçiyor.
Peki o ekran bize ne gösteriyor?
Gerçekleri mi, yoksa algoritmaların kurguladığı versiyonlarını mı?
Belki de en tehlikeli bağımlılık, fark edilmeyen olandır.
Dijital çağdan kaçmak mümkün değil ama kendi farkındalığımızı korumak hala bizim elimizde.
Çünkü ekranın karşısında biz varız ve o ışığın içinde, kararan her şeyin bir anlamı var.
Anılarımızı biriktirmek için 1 TB'lık bir telefona değil, kafamızı kaldırıp çevremize bakmaya ihtiyacımız var.
O an orada olmaya ihtiyacımız var!
Gönüllü bir tutsaklığın esir aldığı ilk nesiliz.
Artık her şeyi, yeniden ve kendi irademizle dizayn etme zamanımız geldi.
Düşüncelerimizi eyleme dökerek geleceği değiştirebiliriz.