Beyaz perdeden ilham alınarak gerçek hayata taşınan bir hikayenin başrol oyuncusuna ışık tutacağız..
O isim Alexander Karp.
Ona "verilerin efendisi" diyorlar.
Palantir Technologies'in sıra dışı CEO'su Karp, aslında bir felsefe doktoru.
Stanford Üniversitesi'nde hukuk okudu, Frankfurt'taki Goethe Üniversitesi'nde ise Alman felsefesi ve neoklasik sosyal teori üzerine doktorasını tamamladı.
Bir dönem Sigmund Freud Enstitüsü'nde psikanalitik düşünceyle ilgilendi.
Ancak onu sadece bir akademisyen olarak tanımlamak yetersiz kalır.
Çünkü Karp, felsefeden istihbarata uzanan yolculuğunda, düşünsel birikimini veriyle, veriyle de güçle birleştiren bir figüre dönüştü.
Bu dönüşüm, bir CIA projesine liderlik etmesiyle başladı.
Aydınlıkla karanlığın arasındaki o gri bölgeye geçişi tam da bu döneme denk geliyor.
Azınlık Raporu'ndan Palantir'e
Tom Cruise'un başrolünü oynadığı "Minority Report" (Azınlık Raporu) filmi, suçun işlenmeden önce öngörülmesi fikrini dünyaya tanıttı.
Karp içinse bu film, bir dönüm noktasıydı "suç önlenebilir mi?" sorusuna teknolojik bir yanıt aramaya karar verdi.
2002'de film gösterime girdi.
Bir yıl sonra, 2003'te Palantir doğdu.
Şirketin adı, J.R.R. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi eserindeki "Palantíri" yani görme taşlarından geliyor.
Karp ve ekibi bu ismi, "verinin içindeki gizli bağlantıları görebilme" misyonuyla ilişkilendirdi.
İlk Prototip Palantir Gotham
Gizli finansman ve prototip aşamasında, ABD'nin CIA destekli risk sermayesi şirketi In-Q-Tel, Palantir'e 2 milyon dolarlık yatırım yaptı.
Bu yatırım, şirketin teknolojisini test etmesi için bir fırsat sundu.
Şirketin ilk prototipi ise yine kurgusal bir şehirden ismini alıyor… Palantir Gotham.
Tıpkı Bruce Wayne'in gölge kimliği "Batman"le suçlularla mücadele ettiği şehir Gotham City gibi…
Bu isim, hem bir ironi hem de bir manifesto niteliğinde.
Amaç, istihbarat kurumlarının büyük veriyi daha hızlı anlamlandırmasını sağlamaktı.
Palantir'in yazılımı, farklı veri tabanlarını birleştirip şüpheli bağlantı ağlarını haritalayabiliyordu.
Ulusal Güvenliğin Dijital Devrimi
CIA'nın terörle mücadele birimleri ve FBI'ın veri analizi departmanlarıyla yapılan ilk denemelerde Palantir, gizli ağ ilişkilerini çözümleme kapasitesiyle dikkat çekti.
Ardından ABD Savunma Bakanlığı ve NSA için pilot projeler başladı.
Elde edilen başarılar, Palantir'in "ulusal güvenlikte devrim" yapabileceği düşüncesini güçlendirdi.
Sonunda, ABD Savunma Bakanlığı ile ilk resmî sözleşme imzalandı.
Palantir Gotham, Irak ve Afganistan operasyonlarında askerî istihbarat toplamada kullanılmaya başlandı.
FBI ve CIA, terör hücrelerini haritalama faaliyetlerinde bu sistemi aktif biçimde kullandı.
The Guardian'a göre, 2013'e gelindiğinde Palantir'in müşteri listesinde CIA, FBI, NSA, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC), ABD Deniz Piyadeleri, Hava Kuvvetleri, Özel Harekât Komutanlığı, West Point ve IRS bulunuyordu.
"Düşmanı Korkutmak" Felsefesi
Karp, bir konuşmasında şu cümleyi kurdu:
"Ölüm ve acı, düşmanlara çoğunlukla Palantir tarafından getirilen bir şey. Ve bunun böyle olduğunu biliyorlar."
Bu sözleri, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Çünkü bu cümle, teknolojinin ölümcül gücünü ve caydırıcılığını aynı anda işaret ediyordu.
Alt metin açıktı:
Batı, Palantir'in yazılımı sayesinde düşmanlarına karşı ölümcül bir teknolojik üstünlük elde etmişti.
Ve düşmanlar da bu gücün farkındaydı.
Karp'ın sık sık dile getirdiği "düşmanı korkutmak" yaklaşımı, felsefi arka planından besleniyordu.
Onun gözünde veri, sadece bilgi değil, bir güç, hatta bir silahtı.
Karp, renkli spor kıyafetleri giymesi, ofisinde Tai Chi kılıçları bulundurması ve kurucu ortaklarıyla ofis koridorlarında dövüş sanatları pratikleri yapmasıyla biliniyor.
Bu hümanist görüntüsüne karşı korku dolu mesajları kimileri için beklenmedik bir çıkış olsa da yaptığı iş ve etki alanları çok net, çek belirgin!
İki Alexander, iki veri imparatoru
Karp'ın "veriyi bir silah gibi" kullanma vizyonu, modern çağın başka bir Alexander'ını hatırlatıyor…
Alexander Nix.
Cambridge Analytica'nın CEO'su olan Nix, Facebook'tan milyonlarca insanın verisini kullanarak seçimleri manipüle etmişti.
Biri "demokrasiyi", diğeri "düşmanları" hedef aldı.
Ama her ikisinin de kullandığı silah aynıydı..
O da veriler!