Suriye'de Esed rejiminin devrilmesi sonrası "neo-Pers imparatorluğu" rüyası sona eren İran, yaşadığı hayal kırıklığından kurtulmaya çalışıyor. Oysa bu uğurda Afganistan ve Pakistan'dan topladığı Şii gönüllülere Fatimüyyun ve Zeynebiyyun isimlerini vererek Suriye'ye yollamış, bunlara Hizbullah ve sözde Kudüs ordusunun milislerini ekleyerek ülkeyi adım adım işgal veasimile etmeye başlamıştı.
2015 yılında İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan Ali Yunusi, "Büyüyenbir imparatorluk" olarak bahsettiği ülkesini şöyle konumlandırıyordu: "Bölgede bizimle yarışmaya giren gerek Osmanlı nesli, gerek Roma'dan geri kalanlar, bizim şu an Irak'a verdiğimiz desteğe itiraz ediyor. Biz bu bölgede bunlara karşı İran Birliği kuracağız."
Ancak Suriye'de Esed rejiminin 13 günde yıkılması sonrası bütün planlarını çöpe atan İran, Devrim Rehberi Hamaney'in isim vermeden yaptığı eleştiri sonrası Türkiye'ye yönelik nefret ve tehdit söylemlerini artırmaya başladı. Çaldıran Savaşı'nın yıldönümünde, İran Devlet Televizyonu tarafından yayınlanan bir kesitte Osmanlı İmparatoru Yavuz Sultan Selim Han ve Cumhurbaşkanı Recep TayyipErdoğan'a hakaretler edildi. Bu hakaretlerden Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev de nasibini aldı.
Bununla da yetinmedi İran televizyonları... İran'ın kamu televizyonlarından biri olan Press TV'nin yöneticisi Mahdi Khanalizade çıktı ortaya. Geçtiğimiz günlerde çıktığı bir televizyon programında, ülkesi İran'ın tıpkı Irak'ta yaptığı gibi Suriye'de de ABD ile işbirliğiyapabileceğini açıkladı.
Muhabirin "Kime karşı?" sorusuna açıkça "Türkiye'ye karşı" cevabını vererek devam etti konuşmasına. Türkiye'nin terör örgütü YPG'ye karşı olduğunu, YPG'yi koruyan ABD ile terör örgütünü desteklemek için ittifak yapabileceklerini açıkladı. Sanki yeterince yapmamışlar gibi!..
İran-ABD işbirliği konusunda bir medya mensubunun söylediği elbette tek başına bir mana ifade etmez. Ancak 1979 İran Devrimi'nden sonra geçen 45 yılın 24 yılında cumhurbaşkanlığı yapmış üç ismin açıklamalarını hatırladığımızda meselenin geçiştirilecek bir yönü olmadığını da anlarız.
Bu isimlerden birincisi olan, İran'da 10 yıl Kültür Bakanlığı, 8 yıl da Cumhurbaşkanlığı yapan MuhammedHatemi, Afganistan ve Irak işgali sırasında ABD'ye destek olduklarını açıklamıştı.
Muhammed Hatemi'den İran Cumhurbaşkanlığı makamını devralan ve 8 yıl bu görevde kalan MahmudAhmedinejad da ülkesinin Irak ve Afganistan işgalleri sırasında ABD'yeyardım ettiğini ancak Birleşik Devletler'den hak ettiği karşılığı görmediğini açıklamıştı.
Ahmedinejad'dan görevi devralan Hasan Ruhani ise bir adım ileriye giderek Birleşmiş Milletler'in 2015 yılındaki Genel Kurul'unda yaptığı açıklamada ülkesinin Irakve Afganistan'da demokrasiningelişmesi için yardımcı olduğunu, bu birikimini Suriye ve Yemen'de de sergileyebileceğini övünerek anlatıyordu. İran, Obama dönemi ABD'sinin kendisine açtığı yolda kat ettiği aşamaların rahatlığıyla Azerbaycan karşısındaErmenistan'ı savunmaktan bile geridurmadı.
Bugün geldikleri noktada "DirenişEkseni" masallarını artık bir avuçmuhibbanı dışında kimseye yutturamayan,Suriye'den kovulan, Irak'tankovulması da an meselesi olan, mevcutcumhurbaşkanının en büyük derdininelektriği tasarruflu kullanmak olduğubir ülke konumuna düştü. Oysaki ABDile yatağa girerek ümmete kılıççekmesinin sonunun böyle olacağını"Neo-Pers İmparatorluğu" yazımda2015'te, atalarımız ise çok daha önceuyarmıştı...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.