Fenerbahçe'de kazanmayı aklına getirmeyen tek birim; teknik heyet ve oyunculardı. Kadıköy derbinin havasını iliklerinde yaşayıp, gecenin keyfinde liderliği tatmak için gelenlerle dolmuştu. Koreografi muhteşemdi. Böyle bir atmosferdebeklenen, takımın korakor baskıylabaşlayıp, rakiplerine deplasmanı hissettirmesiydi. Tedesco'nun maç öncesindeki 'sakin kalmalıyız' sözlerini fazlaca ciddiye alıp, Galatasaray'ın ön alan baskısına boyun eğmeye başladılar. Dakikalar ilerledikçe tersine çeviremediler ve maçın kararını vermekten kaçtılar.
Derbilerin büyük oyuncuların sahnesi olduğunu biliriz. Sane'yi çıkardıbu maçta Galatasaray… Gözler Fenerbahçe takımına çevrildiğinde, en çok beklentide olanların sahanın en yetersizi olmaları da enteresan. Semedo atakları başlamadan bitirdi. Asensio baskı altında yüzünü dönemedi, pas bağlantısı içine girmedi. En-Nesyri ve Kerem etkisiz elemanbölümünde kaldılar.
Düşünün; ilk isabetli şutlarını 89. dakikada çekti Fenerbahçe takımı. İkincisi 90+5'te geldi, beraberlik golüyle. Kendi atmosferinde en önemli rakibine bu kadar rahat maç oynattırmanın hikâyesinde elde kalan tek şey, puan farkının korunması oldu.
İkinci yarıda Okan Buruk'un skoru koruma stratejisini bozan, değişiklikle oyuna giren iki oyuncuydu; Levent ortayı yaptı, Jhon Duran golü attı. Kadıköy'ün gecesi matemden, bayrama döndü. Yenilmezlik devam etti, ezeli rakibe fırsat verilmedi, rüzgârın yönü değişmedi. Bilgisayar başındaki analizlerin değil, derbinin kahramanının "ruh" ve "inanmak" olduğunun farkına varmaları lazım. Bu takım, bu kadar kötü oynamaz, mahkum olmaz, çaresiz kalmaz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.