Yarım asırlık terör belası sona erdi: Bu sorunu ancak Başkan Erdoğan çözebilirdi
"Terörsüz Türkiye" hedefinde kritik bir eşik daha geçildi. Terör örgütü PKK üyesi 30 kişilik grup, Irak'ın Süleymaniye kentinde silahlarını bir kazana atıp ateşe vererek imha etti. PKK silahları yakarak dünyaya anlamlı bir mesaj verdi. Ancak bugünlere gelmek kolay olmadı. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 2002'den bu yana Kürt sorunu dahil ülkenin kronikleşmiş meseleleriyle mücadele etti. Kararlılıkla devletin inkar politikalarını yıktı. 2005'te "Kürt sorunu benim sorunumdur" diyerek elini taşın altına koydu. Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür, PKK'nın silah bırakmasıyla ilgili bir yazıyı köşesine taşıdı. İşte detaylar...
Terörsüz Türkiye sürecinin en somut adımı 11 Temmuz Cuma günü Irak'ın Süleymaniye kentinde atıldı. Terör örgütü PKK 47 yıl sonra silah bıraktı.
PKK'lı grup Irak Süleymaniye'deki tören alanında silahlarını kazana bırakarak yaktı. Silah bırakanlar arasında PKK yöneticisi Bese Hozat da yer aldı.
PKK'lı teröristlerin silahları bırakma anı
Yarım asırlık terör belası sona ererken, Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür, bugünlere gelmenin kolay olmadığını belirtti.
PKK'lı teröristlerin silahları bırakma anı
Övür bugün köşesinde 'Silahları yakmak' başlıklı bir yazıyı kaleme aldı. İşte detaylar…
Başkan Recep Tayyip Erdoğan (AA)
Dün Türkiye için tarihi bir gündü. Kendini feshettiğini ve silah bıraktığını açıklayan PKK, yeni adıyla "Barış ve Demokratik Toplum Grubu" olarak silahları yaktı ve bir ilke imza attı. O çok bilinen "silahları gömmek" yerine "silahları yakarak" dünyaya anlamlı bir mesaj verdi.
Böylece yine ilk kez bir "isyan örgütü" 150 yıllık ezberi bozdu ve "birlikte yaşama" dönemine hazır olduğunu gösterdi.
Doğrusu bu noktaya da kolay gelinmedi. "Her şey olan ama Kürt olamayan" ve yüzyıl önce temelleri atılan "tek tipçi" paradigmadan, ret ve inkârın bittiği, Türk-Kürt kardeşliğinin devlet katında karşılık bulduğu bir paradigmaya geçiş hiç kolay olmadı.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan (AA)
'ÇÖZERSE ERDOĞAN ÇÖZER'
Örgütü dönüştürmek kadar inkârcı devlet paradigmasını da değiştirmek gerekiyordu. Başta rahmetli Turgut Özal olmak üzere birçok siyasetçi bu konuda çaba harcadı ama başaramadı. Nihayet 2002'de iktidara gelen AK Parti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan, başta "Kürt Sorunu" olmak üzere, ülkenin çözümsüz bırakılan bütün sorunlarıyla yüzleşmenin düğmesine bastı ve 8 Ağustos 2005'te o tarihi açıklamayı yaptı:
"Kürt sorunu benim sorunumdur."

Ardından açılım veya adına çözüm süreçleri denilen birçok girişim geldi. Önemli adımlar atıldı. Özellikle 2013'te kamuoyuna açıklanan "çözüm süreci" sahici bir çıkıştı ve umut da yarattı.
O günlere giden süreçte Kürt siyasetinin simge isimlerinden Leyla Zana şöyle diyordu:
"Asker çözer, polis çözer, yargı çözerle bu iş olamaz. Bu işi Erdoğan çözer."

Toplumda büyük umut yaratan bu sürecin Suriye'de emperyalistlerin sunduğu "havuç" uğruna nasıl heba edildiğini artık herkes biliyor. İlgili herkes ödenen ağır bedellerden dersler çıkardı ki, sonunda "Terörsüz Türkiye" sürecine gelindi.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli (AA)
Zana'nın dediği gibi çözümün lideri yine Başkan Erdoğan'dı. Ama bu kez yalnız değildi ve yanında gerçekten tarihin seyrini değiştiren çıkışlarıyla ezber bozan MHP lideri Devlet Bahçeli vardı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli (AA)
Özellikle Bahçeli'nin ilk Öcalan çağrısı, "kurucu önder" çıkışı, ardından Türk-Kürt kardeşliğine ilişkin, "Türk ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır" benzeri analizleri sürecin bugünlere gelişin taşlarını döşedi.
Öcalan ve örgütünün verdiği karşılıklar da bir o kadar ezber bozucuydu. Dışarıdaki birçok ülke, içerideki birçok siyasi aktör, hatta çevre, işlerin bu kadar hızlı gelişeceğine, 50 yıllık terör örgütü PKK'nın silah bırakacağına, küresel bağlantılarını koparacağına inanmıyordu. Daha doğrusu inanmak istemiyordu.
Ama Başkan Erdoğan liderliğindeki Türkiye bunu başardı. Dünyanın örnek alacağı ve gıptayla izlenen yeni bir "terörü bitirme" yöntemini hayata geçirdi. Bunun arkasında, "Dünya beşten büyüktür" diyen ve sorunları siyasetle çözmeyi öneren siyasi bir akıl vardı.

4 ANA AKIMIN DESTEĞİ
Muhafazakâr-demokrat AK Parti'nin öncülüğünü yaptığı bu siyasi yaklaşıma önce Türkiye'nin 4 büyük siyasi akımından "milliyetçiliğin merkez partisi" MHP destek verdi. Şimdi buna "Kürtçülük" akımının en büyük hareketi PKKDEM Parti de katıldı.
Öyle ki, silahları yakma eylemine öncülük eden Bese Hozat'tan şu sözler duyuldu:
"Önder Abdullah Öcalan'ın 'Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum' ifadesine yürekten katılıyor ve bu tarihi ilkenin gereğini yerine getiriyor olmaktan büyük gurur ve onur duyuyoruz."

Geriye sadece 4 temel siyasi akımın ikinci büyük kitlesel partisi Kemalist-laik CHP kaldı. Eğer, CHP de bu sürece samimi bir biçimde katılır ve "ikircikli evet" pozisyonundan vazgeçerse Türkiye çok daha erken hem refah ve demokrasisini güçlendirir hem de "küresel güç" yolculuğuna çıkar.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN
