Başkan Recep Tayyip Erdoğan'dan Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda son dakika açıklamaları! Başkan Erdoğan BM Genel Kurulunda ne mesaj verdi?
Başkan Recep Tayyip Erdoğan canlı yayında BM Genel Kurulunda son dakika açıklamalarında bulundu. Başkan Erdoğan yerli koronavirüs aşısı TURKOVAC'ın en kısa sürede dünyanın hizmetine sunulacağını duyururken, aşı milliyetçiliği yapmanın insanlık adına yüz kızartıcı olduğunu ifade etti. Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin varlığından rahatsız olan devletlere seslenen Erdoğan "Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayan anlayıştan vazgeçilmeli" ifadelerini kullandı. Kıbrıs konusuna da değinen Başkan Erdoğan bölgede Türk halkının eşit haklarının artık tescil edilmesi gerektiğini vurguladı. Başkan Erdoğan iklim konusunda yaptığı değerlendirme ise doğal kaynakları en çok sömüren ülkelerin iklim değişikliği ile mücadeleye katkı yapmaları gerektiğini sözlerine ekledi. Erdoğan ayrıca Türkiye'nin Paris İklim Anlaşmasını onaylayacağını da ifade etti.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan ABD'deki temaslarının ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda canlı yayında açıklamalarda bulundu.
"SALGININ OLUMSUZ ETKİLERİ DEVAM EDİYOR"
Geride bıraktığımız yaklaşık 2 yılda tüm insanlık olarak gerçekten sancılı günler geçirdik. Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen Kovid-19 salgınında aralarında dostlarımızın, yakınlarımızın da olduğu 4.6 milyon insanı kaybettik. Gösterilen onca çabaya ve aşılamada alınan mesafeye rağmen salgının olumsuz etkilerinin halen devam ettiğini görüyoruz. Burada vereceğimiz dayanışma ve işbirliği mesajlarının salgınla mücadeleyi desteklemenin yanı sıra zor günler yaşayan milyarlarca insanın umutlarını artıracağına da inanıyorum. Bu doğrultuda verimli çalışmalar yapan 75. Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır'a şükranlarımı sunuyorum. Türkiye olarak genel kurulun faaliyetlerini en verimli şekilde icra etmesi için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye sürdüreceğiz.
"AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER KADERLERİNE TERK EDİLDİ"
Bu yılki genel kurulun umutla dayanıklılığı inşa etmek temasıyla düzenlenmesi fevkalade isabetlidir. İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu hatırlatan bu salgında küresel dayanışma açısından iyi bir imtihan verilemedi. Az gelişmiş ülkeler salgın karşısında adeta kaderlerine terk edildi. Dünya genelindeki can kaybının yüksekliğinde küresel sistemin artık çözüm yerine sorunları çözümsüzlüğe mahkum eden yapısında payı bulunuyor. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bir dönemde aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle halen sürdürülüyor olması insanlık adına yüz kızartıcıdır. Özellikle bu salgını küresel bir felaketin üstesinden ancak uluslararası işbirliğiyle gelinebileceği açıktır. Tüm ülkeler bu salgından kurtulmadan herhangi bir ülkenin güvenle hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Genel kurulda ortaya çıkacak iradenin bu hakikatin anlaşılması bakımından bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz.
DÜNYAYA TURKOVAC MESAJI
DSÖ tarafından onaylanan ilk aşının Almanya'da yaşayan Türk kökenli iki bilim insanınca geliştirilmesinden gurur duyduk. Türkiye olarak ilk günden itibaren elimizdeki imkanları dost ve kardeşlerimizle paylaşmaya çalıştık. Bir taraftan vatandaşlarımıza en iyi sağlık hizmeti sunarken diğer taraftan da 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım gönderdik. Yerli aşımızı yakın zamanda milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunacağımızı ifade etmek istiyorum. DSÖ'nün güçlendirilmesi ve salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini destekliyoruz.
AFGANİSTAN'DA KARDEŞLİK GÖREVİMİZİ YAPACAĞIZ
Sahadaki gerçekleri ve sosyal dokuyu dikkate almayan dayatmacı yöntemlerle meselelere çözüm üretilemeyeceği Afganistan'da görülmüştür. Afganistan halkı çatışmaların sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştır. Siyasi süreçten bağımsız olarak Afganistan'ın uluslararası camianın dayanışmasına ihtiyacı bulunuyor. Ülkede bir an önce barışın tesis edilerek Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz. Türkiye olarak Afgan halkına karşı kardeşlik görevimizi yerine getirmeyi sürdüreceğiz.
"DEAŞ'I HEZİMETE UĞRATAN TEK NATO MÜTTEFİKİYİZ"
Suriye'de tüm dünyanın gözlerinin önünde yüz binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerlerinden edilmesine neden olan insani dram onuncu yılını geride bıraktı. Ülkemiz 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken terör örgütlerine karşı da sahada mücadele etmektedir. DEAŞ'la çarpışan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefikiyiz. PKK'nın Suriye'deki uzantılarının işlediği katliamın önüne biz geçtik. İdlib'deki varlığımız sayesinde milyonlarca insanın hem canını kurtardık hem yerinden edilmesini önledik. Uluslararası toplum bir 10 yıl daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez. Soruna BMGK'nın 2254 sayılı kararı temelinde siyasi bir çözüm bulunması için daha güçlü bir irade ortaya konması gerekiyor. Bölgedeki terör örgütleri arasında ayrım yapılmasının, bunların taşeron olarak kullanılmasının kabul edilemez olduğunu tekrar ifade ediyorum. Son 10 yılda dünyanın özellikle farklı ülkelerinde yaşanan terör eylemleri terörün tüm insanlığın ortak düşmanı olduğun göstermiştir.
"YENİ GÖÇ DALGALARINI KARŞILAMAYA NE İMKANIMIZ NE DE TAHAMMÜLÜMÜZ VARDIR"
Ülkemizde Suriyeliler dışında da sayıları 1 milyonu aşan çeşitli statülerde göçmen vardır. Afganistan'daki gelişmeler sebebiyle son dönemde bu ülkeden göç akını ihtimaliyle karşı karşıyayız. Artık yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız ne de tahammülümüz vardır. Adil yük ve sorumluluk paylaşımı temelinde tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapmasının vakti gelmiştir. Libya'da uluslararası meşruiyete verdiğimiz güçlü destek sayesinde ateşkes tesis edilmiştir. Milli Birlik Hükümeti'nin kamu hizmetlerini sağlanması ve seçimlerin zamanlıca düzenlemesi çabalarına desteğe devam edeceğiz. Uluslararası topluma Libya'nın tüm bölgelerini temsil eden meşru hükümetin yanında durması çağrısında bulunuyorum.
"FİLİSTİN'İN HAKLARINA YÖNELİK İHLALLERE KARŞI DURMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"
Filistin halkına yönelik zulüm sürdükçe Ortadoğu'nun kalıcı barış ve istikrara kavuşması mümkün değildir. Bunun için işgal, ilhak politikalarına mutlaka ve derhal son verilmelidir. Kudüs'ün BM kararına dayanan uluslararası statüsüne, Filistin halkının haklarına yönelik ihlallere karşı durmayı sürdüreceğiz.
İki devletli çözüm vizyonu yeniden canlandırılmalıdır. 1967 temelinde başkenti Kudüs olan bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin kurulması öncelikli hedeflerimiz arasında yerini koruyor. Azerbaycan meşru müdafaa hakkını kullanarak öz topraklarındaki işgali sona erdirmiştir. Bu gelişme bölgede kalıcı barış adına yeni fırsat pencerelerine imkan sağlamıştır. İlhakını tanımadığımız Kırım dahil Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunmasına önem veriyoruz. Çin'in toprak bütünlüğü perspektifinde Uygur Türklerinin temel haklarının korunması konusunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bangladeş ve Myanmar'daki kamplarda yaşayan Rohingya Müslümanlarının anavatanlarına geri dönüşlerinin sağlanmasına da destek veriyoruz.
BAŞKAN ERDOĞAN'DAN DÜNYAYA KKTC MESAJI
Kıbrıs meselesi adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözüm ancak sonuç odaklı gerçekçi bir yaklaşımla mümkündür. BM'nin eşit kabul ettiği adadaki halklardan birinin lideri sizlere hitap edebilirken diğer liderin sesini duyuramaması adil değildir. Çözüm için adanın asli lideri olan Kıbrıs Türk halkının uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor. Buradan uluslararası topluma Kıbrıs Türklerinin görüşlerini açık fikirlilikle değerlendirme çağrısında bulunuyorum. Deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde temenni ediyoruz. Doğu Akdeniz'de en uzun kıyıya sahip Türkiye'yi bölgeyi yok sayan anlayıştan vazgeçilmesi şarttır. Diyalog ve işbirliği için bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı Doğu Akdeniz Konferansı önerisi hala masadadır. AB'ye üyelik konusundaki kararlılığımızı da sürdürüyoruz. Türkiye herkes için daha güvenli, huzurlu, hakkaniyetli bir dünya için atılan her adımın yanında olmuştur.
'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN BİR KONUDUR'
Dünya üzerindeki milyonlarca canlı türüne kucak açarken bu cömertliğinin karşılığında bizden sadece tabiatın dengesine saygı duymamızı istiyor. İnsanoğlu tarih boyunca sürdürdüğü gelişme ve kalkınma arayışında dünyanın bize sunduğu kaynakları maalesef hoyratça kullanmıştır. İklim değişikliği, hava kirliliği, su ve gıda güvenliği gibi başlıklar altında toplayabileceğimiz sorunlar insanlığın geleceğini belirsizliğe atacak boyuta ulaşmıştır. İklim değişikliği çevre sorunu olmanın ötesinde üzerine özellikle durulması gereken bir konudur. Sanayi öncesi döneme kıyasla yüzde 50 artış gösteren sera gazları dünyamızın adeta ateşini yükseltiyor.
Bir süredir dünyanın her tarafında sanayi öncesi döneme göre 1,1 santigrat derece artış gösteren sıcaklığın yol açtığı afetler yaşanıyor. Bu afetler çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor. Türkiye olarak bu konuda en hızlı ve etkin çözümler üreten ülke olmamıza rağmen biz de oldukça sıkıntılı günler yaşadık. Küresel sıcaklık artışının devam etmesi, dolayısıyla daha yoğun yağışların gelecek olması hepimizi yeni arayışlara yöneltmelidir. Ormanların bir yandan arazi kullanımıyla diğer yandan yangınlarla yok olmaya yüz tutması dünyamızı bekleyen bir diğer tehlikedir. Sıcaklık artışının etkilediği bir diğer alan da denizlerimizdir.
"DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR"
Şayet etkin önlemler alınmaz ve sera gazı emisyonları artmayı sürdürürse yüz yılımızın sonunda deniz seviyelerinin 1 metreden fazla yükselmesi bekleniyor. Bu durum beraberinde yeni ve devasa kitlelerden oluşan göç dalgalarını da getirecektir. Saydığım tüm bu sorunlar sadece sıcaklıktaki 1,1 santigratlık artışla ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler üzerine dünya devletleri olarak ilim değişikliğiyle mücadele için 2015 yılında bir araya gelerek Paris İklim Anlaşması konusunda mutabık kaldık. Koronavirüs salgının önüne aşılarla geçmek belki mümkün olabilecek ama iklim konusunda böyle bir laboratuvar çözümü söz konusu değildir. Bunun için her fırsatta dile getirdiğimiz dünya 5'ten büyüktür ifademizi iklim konusunda da tekrarlıyorum. Doğamıza kim en çok zararı verdiyse iklim değişikliğiyle mücadeleye en büyü katkıyı da onlar yapmalıdır. Kimsenin 'Ben güçlüyüm, faturayı ödemem' deme hakkı yoktur çünkü iklim değişikliği insana oldukça adil davranıyor. Paris İklim Anlaşması'na ilk imza atan ülkelerden biriyiz. Son dönemde bu çerçevede kaydedilen mesafenin ardından aldığımız kararı buradan BMGK'ya duyurmak istiyorum. Önümüzdeki ay meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz.
TÜRKLERLE SELAMLAŞTI
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 76. Genel Kurul toplantıları için bulunduğu New York'ta konakladığı otelin önünde toplanan Türklerle selamlaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York'taki programının ikinci gününü tamamladı.
TÜRKEVİ'NİN AÇILIŞINDA KONUŞTU
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, temeli 4 yıl önce New York'un Manhattan bölgesinde atılan Türkevi'nin (Turkish House) açılışında konuştu. Erdoğan, Türkevi'nin kapılarının herkese açık olduğunu vurgulayarak "Atalarımız 'Şerefü`l-mekân bi`l-mekîn' yani 'bir mekana şeref katan oradaki insanlardır' diyor. Türkevi'nin içinde yaşayacak, çalışacak, ziyarete gelecek insanların samimiyetle sahiplenmesiyle, kullanmasıyla, hakkını vermesiyle arzu ettiğimiz konumuna geleceğini düşünüyorum. İşte bunun için Türkevi binamızın kapılarının herkese açık olduğunun altını tekrar çiziyorum" dedi.
NEW YORK'TAKİ GURUR ESERİ
"Temelini 4 yıl önce attığımız ve bugün açılışını yaptığımız yeni Türkevi binamızın Allah'tan hayırlı olmasını diliyorum. Bu tarihi günde aramızda olduğunuz için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Bugün haklı bir gurur yaşıyoruz. Gururluyuz çünkü devletimize, milletimize kalıcı bir eser daha kazandırıyoruz. Gururluyuz çünkü bu eserle New York'un siluetine tarihi ve geleneksel mimarimizin güzelliklerini ve zarafetini yansıtıyoruz. Gururluyuz çünkü mimarlarımızın, mühendislerimizin ve işçi kardeşlerimizin alın teriyle muhteşem bir eserin inşasını tamamladık. Bu göz kamaştırıcı binanın inşasında kullanılan malzeme ve tefrişat unsurları büyük ölçüde Türkiye'den getirildi. Mimarinin ve mühendisliğin en son imkanlarının kullanıldığı tasarımı, iklim değişikliğini konuştuğumuz şu dönemde çevreye duyarlılık esasına göre yapıldı. Böylece Türkiye bu eserle beraber büyüklüğünü, birikimini ve artan gücünü yansıtan bir baş yapıt ortaya çıkardı."
"DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR"
Erdoğan Türkevi'nin 1977 yılından itibaren satın alınan arsa üzerinde yükseldiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti;
"Binamız aslında rahmetli Süleyman Demirel başta olmak üzere eski Dışişleri Bakanlarımızdan merhum İhsan Sabri Çağlayangil tarafından devletimize kazandırılan arsa üzerinde yükseldi. 1977-2013 yılları arasındaki ilk hizmet döneminin ardından binamızı yenilmeye karar verdik. Kültürümüzde müstesna bir yere sahip laleden ilham alınarak Selçuklu motifleri gibi geleneksel öğelerle bezenerek tasarlanan yeni mimarisiyle Türkevi'ne bugün tekrar kavuştuk. Burası Birleşmiş milletler nezdindeki Daimi Temsilciliğimize ve New York Başkonsolosluğumuza ev sahipliği yapacak. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti New York temsilciliği de Türkevi'nde faaliyet gösterecek. Birleşmiş Milletler Binası'nın tam karşısında bu denli önemli bir eseri hayata geçirmemiz ayrı bir anlam taşıyor. Türkiye, BM'in kurucu üyelerinden biri olarak uluslararası barışın ve güvenliğin tesisi için gösterilen çabalara aktif katkı sağlıyor. Uluslararası misyonlarda üstlendiğimiz sorumlulukları başarıyla yerine getirdik, getiriyoruz. Küresel sorunların çok taraflılık temelinde çözülmesi için yoğun gayret sarf ediyoruz. Dünya 5'ten büyüktür diyerek çok kutuplu, çok merkezli, çok kültürlü, daha kapsayıcı ve daha adil bir küresel düzeni savunuyoruz. Girişimci ve insani dış politikalarımızla uluslararası alanda etkin roller üstelenerek, milyonlarca mazlum göçmene kapılarımızı açarak daha adil bir sistem taahhüttün hayata geçirilmesi için çaba harcıyoruz. Türkevi binamız BM'e, çok taraflılığa, adalete ve barışa olan inancımızın da bir sembolüdür."
TÜRKEVİ'NİN KAPILARI HERKESE AÇIK
Türkevi'nin temeline bıraktığı mektuptan bahseden Erdoğan "Cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yıldönümü olan 2023'e giden süreçte Türkevi binamız uluslararası toplumdaki yerimizin de bir yansıması olacaktır. Temeline bırakmış olduğum mektubumda da vurguladığım üzere, binamız Türkiye'nin başarı hikayesinin sembollerinden biri olarak inşallah uzunca bir süre hizmet verecektir. Türkevi, sunduğu imkanlarla BM'in ve üye ülkelerin faaliyetlerine hizmet vermeye hazırdır. Ülkemizde de sık sık tekrarladığım bir atasözünü sizlerle burada paylaşmak istiyorum; Atalarımız 'Şerefü`l-mekân bi`l-mekîn' yani 'bir mekana şeref katan oradaki insanlardır' diyor. Türkevi'nin içinde yaşayacak, çalışacak, ziyarete gelecek insanların samimiyetle sahiplenmesiyle, kullanmasıyla, hakkını vermesiyle arzu ettiğimiz konumuna geleceğini düşünüyorum. İşte bunun için Türkevi binamızın kapılarının herkese açık olduğunun altını tekrar çiziyorum" ifadelerini kullandı.
"MASADA GÜÇLÜ BİR İRADE GÖSTERİYORUZ"
Eşim önceliğinde yürütülen Sıfır atık projesi ile 3 yılda geri kazanım oranını 9 puan artırdık. Sanayimizi temiz üretim faaliyetlerine uygulanacak planları zaten uzun süredir teşvik ediyoruz. Bu çalışmaları gereken finansman desteklerini alarak daha ileriye taşımakta kararlıyız. Türkiye, İklim değişikliği ve çevre hususlarında üzerine düşenlerini yapacaktır. İçinde bulunduğumuz binanın karşısında yer alan TÜRKEVİ binamızla BM güvenimizin ibaresidir. Küresel hiçbir soruna krize çağrıya kayıtsız kalmayan Türkiye iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşenleri yapacaktır. Karşı karşıya kaldığımız zorluklara rağmen daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna dair inancımızı tekrarlamak istiyorum. Dünyadaki en büyü 5 diplomatik ağdan birine sahip ülke olarak vicdanlı ve adil çözümler için sahada ve masada güçlü irade gösteriyoruz.