İşte Tahsin Şahinkaya'nın ifadesi!
Darbe soruşturması kapsamında 31 yıl sonra sorgulanan "12 Eylül" döneminin Hava Kuvvetleri Komutanı ve Milli Güvenlik Konseyi üyesi Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın ifadesine ulaşıldı...
Şahinkaya tedavi gördüğü GATA'daki odasında avukatı Ömer Nihat Özgün nezaretinde soruları yanıtladı.
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen, 8 Haziran 2011'de emekli Orgeneral Şahinkaya'ya 12 soru sordu. Tüm soruları yanıtlayan Şahinkaya, "Bugün olsa yine yaparım. Biz darbe yapmadık, kanlı olayların önüne geçtik" dedi. İşte Şahinkaya'nın 6 sayfalık ifadesinden dikkat çekici bölümler:
MEMLEKET BÖLÜNMÜŞ KARDEŞ KARDEŞİ ÖLDÜRÜYORDU
SORU: Daha önce yapmış olduğunuz gizli plan çerçevesinde, halkın vergileriyle alınan ve ülke savunması için emanetinize tevdi olunan silahları kullanarak darbe yapıp ülke yönetimine el koydunuz. Ne diyorsunuz?
Öyle bir durum içerisinde idik ki, memleket bölünmüş ve ayrılmış paramparça olmuş, kardeş kardeşi öldürüyor, sağ sol hareketleri had safhasına gelmiş ve biz de halk karşısında mevcudiyetimizi muhafaza edecek veyahutta dönemimizin başında görevini yapamamış bir insan olarak kendimizi gördük. Bütün komuta kademesi, yüksek komuta kademesi, tugaylara kadar hep beraber buna bir çare bulunması için Genelkurmay Başkanlığı altında ve emir komuta zinciri altında buna bir çözüm bulmak istedik. Biz darbe yapmadık. Zira darbe yapan insan 2-3 yıl sonra hükümeti bırakmaz. Biz kanlı olayların önüne geçtik.
SORU: Bu eylemi hangi yasal dayanakla gerçekleştirdiniz?
İç hizmet Kanunu'nun 35. Maddesi'nde bize verilen devleti koruma ve kollama yetkisine dayanarak, yönetime el koyduk.
SORU: Hükümete el koyma olarak nitelendirdiğiniz faaliyetin yasal bir dayanağı mevcut ise neden 1982 Anayasası'nın geçici 15. Maddesi'ni düzenleyerek bu faaliyete katılanları cezai ve mali, hukuki sorumluluktan kurtarmaya çalıştınız?
Bu düzenlemeyi sadece komutanlar açısından düşünmedik, o dönemdeki Danışma Meclisi, sivil idarede görev alan şahısların da yargılanmasının uygun olmayacağını düşündük.
SORU: Meclis'e ait olan yasama yetkisini ve Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'na ait olan yürütme görevini, üstelik hiyerarşik olarak bağlı olduğunuz kurumlara silahlı güç kullanarak ortadan kaldırdınız. Ne diyorsunuz?
O dönemde Meclis diye bir şey yoktu. Milletvekilleri Meclis'teki toplantılara dahi iştirak etmiyordu. 6 ay boyunca Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı seçilemedi. Dolayısıyla millet adına bu yetkileri kullanacak bir kurum yoktu.
SORU: 11 Eylül 1980'de devam eden terör eylemleri 12 Eylül 1980'de nasıl birden önlenmiş, suçlular yakalanmıştır. Suçluların yeri ve kimlikleri biliniyorsa, neden askeri darbe yapılmadan yakalanmamışlardır?
Askeri müdahaleden sonra halkta bir sevinç yaşandı. Bu sevinç ve rehavetten kaynaklanan nedenlerle eylemler azaldı. Muhtemelen yasadışı gruplar değerlendirme yapmak amacıyla beklediler. Kısa bir süre sonra takriben bir ay sonra tekrar yeniden hadiseler başladı. Çıkardığımız kanunlarla Sıkıyönetim Komutanlığı'nın yetkilerini artırdık. Bu komutanlıklar yetkilerini kullandıkça eylemlerde azalma ve kesilme oldu. Sonra gruplar kontrol altına alındı.
YABANCI BİR ÜLKEDEN EMİR VE TALİMAT ALMAM
SORU: 12 Eylül darbesinin yapıldığı gece ABD Başkanı Carter'ı arayan Dışişleri Bakanı Muskie'nin Carter'a 'Mr. President, Türk Ordusu'nun komuta heyeti Ankara'da yönetime el koydu. Herhangi bir kaygıya gerek yok. Kimler müdahale etmesi gerekiyorsa onlar müdahale etti' şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. 11 Eylül 1980 günü Hava Kuvvetleri Komutanı olarak sizin ABD'den döndüğünüz gözönünde bulundurulduğunda 12 Eylül askeri darbesi ABD'nin bilgisi ve desteğiyle mi yapılmıştır? Bu konuda ne diyorsunuz?
Amerikalılar beni ve eşimi Hava Kuvvetleri Komutanı olarak Amerika'ya davet ettiler. Amerika'ya gitmeden önce müdahale tarihini 12 Eylül sabahı olarak kararlaştırmıştık. Hatta, Kenan Evren'e Amerika gezisine katılmayayım dedim. Bunun üzerine bu gezi programını kısa tutmak amacıyla eşimin rahatsız olduğunu, bir an önce Türkiye'ye dönmem gerektiğini ilgililere bildirdim. Hatta o dönemin Amerika Büyükelçisi olan Şükrü Elekdağ, Washington'da eşimi gördüğünde, 'Hayrola nasıl bir rahatsızlığınız var' diye ilgilendi. 11 Eylül 1980 günü Türkiye'ye döneceğim sırada Amerika Genelkurmay Başkanı ile kahvaltı ettik. Bir gün sonra Türkiye'de askeri müdahalenin olduğu kendisine söylendiğinde şaşırarak böyle bir şeyi kendisine söylemediğimi beyan etmiş. Türk Hava Kuvvetleri Komutanı olarak yabancı bir ülkeden emir ve talimat almam. Onların talimatlarıyla hareket etmem. Kesinlikle bu iddiayı kabul etmiyorum.
YİNE YAPARIM
SORU: Pişman mısınız?
O dönemin şartlarında gerek fert olarak gerek Kuvvet Komutanı olarak kendimi bu olaylardan soyutlayamazdım. Aksi takdirde kendinizi vatan haini görüp, utançtan yaşayamazdınız. Aynı şartlarda şimdi olsa elimde de imkân olsa böyle bir olaya katılırdım. Çünkü milletin aciziyetini sürekli görüyordum. Bir annenin yanıma gelip ayaklarınızı öpeyim diyerek bize gösterdiği minneti hiç unutmuyorum.
SİYASİ DEĞİL ASKERDİK
SORU: Dönemin TSK komuta kademesi olarak sizlerin siyasi istikrarsızlığı darbe yapmak için bir fırsat olarak gördüğünüz iddia edilmektedir. Bu konuda ne diyorsunuz?
Sizi temin ederim ki, zamanın komutanları olarak bizim yönetime el koymak gibi bir düşüncemiz yoktu. Zira biz siyasi kişiler değildik, askerdik. Kesinlikle siyasi istikrarsızlıklardan faydalanmak gibi bir düşüncemiz yoktu. Askeri müdahale yapmak amacıyla terör olaylarının üzerine gidilmemesi diye bir şey söz konusu değildir.
Hürriyet
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen, 8 Haziran 2011'de emekli Orgeneral Şahinkaya'ya 12 soru sordu. Tüm soruları yanıtlayan Şahinkaya, "Bugün olsa yine yaparım. Biz darbe yapmadık, kanlı olayların önüne geçtik" dedi. İşte Şahinkaya'nın 6 sayfalık ifadesinden dikkat çekici bölümler:
MEMLEKET BÖLÜNMÜŞ KARDEŞ KARDEŞİ ÖLDÜRÜYORDU
SORU: Daha önce yapmış olduğunuz gizli plan çerçevesinde, halkın vergileriyle alınan ve ülke savunması için emanetinize tevdi olunan silahları kullanarak darbe yapıp ülke yönetimine el koydunuz. Ne diyorsunuz?
Öyle bir durum içerisinde idik ki, memleket bölünmüş ve ayrılmış paramparça olmuş, kardeş kardeşi öldürüyor, sağ sol hareketleri had safhasına gelmiş ve biz de halk karşısında mevcudiyetimizi muhafaza edecek veyahutta dönemimizin başında görevini yapamamış bir insan olarak kendimizi gördük. Bütün komuta kademesi, yüksek komuta kademesi, tugaylara kadar hep beraber buna bir çare bulunması için Genelkurmay Başkanlığı altında ve emir komuta zinciri altında buna bir çözüm bulmak istedik. Biz darbe yapmadık. Zira darbe yapan insan 2-3 yıl sonra hükümeti bırakmaz. Biz kanlı olayların önüne geçtik.
SORU: Bu eylemi hangi yasal dayanakla gerçekleştirdiniz?
İç hizmet Kanunu'nun 35. Maddesi'nde bize verilen devleti koruma ve kollama yetkisine dayanarak, yönetime el koyduk.
SORU: Hükümete el koyma olarak nitelendirdiğiniz faaliyetin yasal bir dayanağı mevcut ise neden 1982 Anayasası'nın geçici 15. Maddesi'ni düzenleyerek bu faaliyete katılanları cezai ve mali, hukuki sorumluluktan kurtarmaya çalıştınız?
Bu düzenlemeyi sadece komutanlar açısından düşünmedik, o dönemdeki Danışma Meclisi, sivil idarede görev alan şahısların da yargılanmasının uygun olmayacağını düşündük.
SORU: Meclis'e ait olan yasama yetkisini ve Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'na ait olan yürütme görevini, üstelik hiyerarşik olarak bağlı olduğunuz kurumlara silahlı güç kullanarak ortadan kaldırdınız. Ne diyorsunuz?
O dönemde Meclis diye bir şey yoktu. Milletvekilleri Meclis'teki toplantılara dahi iştirak etmiyordu. 6 ay boyunca Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı seçilemedi. Dolayısıyla millet adına bu yetkileri kullanacak bir kurum yoktu.
SORU: 11 Eylül 1980'de devam eden terör eylemleri 12 Eylül 1980'de nasıl birden önlenmiş, suçlular yakalanmıştır. Suçluların yeri ve kimlikleri biliniyorsa, neden askeri darbe yapılmadan yakalanmamışlardır?
Askeri müdahaleden sonra halkta bir sevinç yaşandı. Bu sevinç ve rehavetten kaynaklanan nedenlerle eylemler azaldı. Muhtemelen yasadışı gruplar değerlendirme yapmak amacıyla beklediler. Kısa bir süre sonra takriben bir ay sonra tekrar yeniden hadiseler başladı. Çıkardığımız kanunlarla Sıkıyönetim Komutanlığı'nın yetkilerini artırdık. Bu komutanlıklar yetkilerini kullandıkça eylemlerde azalma ve kesilme oldu. Sonra gruplar kontrol altına alındı.
YABANCI BİR ÜLKEDEN EMİR VE TALİMAT ALMAM
SORU: 12 Eylül darbesinin yapıldığı gece ABD Başkanı Carter'ı arayan Dışişleri Bakanı Muskie'nin Carter'a 'Mr. President, Türk Ordusu'nun komuta heyeti Ankara'da yönetime el koydu. Herhangi bir kaygıya gerek yok. Kimler müdahale etmesi gerekiyorsa onlar müdahale etti' şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. 11 Eylül 1980 günü Hava Kuvvetleri Komutanı olarak sizin ABD'den döndüğünüz gözönünde bulundurulduğunda 12 Eylül askeri darbesi ABD'nin bilgisi ve desteğiyle mi yapılmıştır? Bu konuda ne diyorsunuz?
Amerikalılar beni ve eşimi Hava Kuvvetleri Komutanı olarak Amerika'ya davet ettiler. Amerika'ya gitmeden önce müdahale tarihini 12 Eylül sabahı olarak kararlaştırmıştık. Hatta, Kenan Evren'e Amerika gezisine katılmayayım dedim. Bunun üzerine bu gezi programını kısa tutmak amacıyla eşimin rahatsız olduğunu, bir an önce Türkiye'ye dönmem gerektiğini ilgililere bildirdim. Hatta o dönemin Amerika Büyükelçisi olan Şükrü Elekdağ, Washington'da eşimi gördüğünde, 'Hayrola nasıl bir rahatsızlığınız var' diye ilgilendi. 11 Eylül 1980 günü Türkiye'ye döneceğim sırada Amerika Genelkurmay Başkanı ile kahvaltı ettik. Bir gün sonra Türkiye'de askeri müdahalenin olduğu kendisine söylendiğinde şaşırarak böyle bir şeyi kendisine söylemediğimi beyan etmiş. Türk Hava Kuvvetleri Komutanı olarak yabancı bir ülkeden emir ve talimat almam. Onların talimatlarıyla hareket etmem. Kesinlikle bu iddiayı kabul etmiyorum.
YİNE YAPARIM
SORU: Pişman mısınız?
O dönemin şartlarında gerek fert olarak gerek Kuvvet Komutanı olarak kendimi bu olaylardan soyutlayamazdım. Aksi takdirde kendinizi vatan haini görüp, utançtan yaşayamazdınız. Aynı şartlarda şimdi olsa elimde de imkân olsa böyle bir olaya katılırdım. Çünkü milletin aciziyetini sürekli görüyordum. Bir annenin yanıma gelip ayaklarınızı öpeyim diyerek bize gösterdiği minneti hiç unutmuyorum.
SİYASİ DEĞİL ASKERDİK
SORU: Dönemin TSK komuta kademesi olarak sizlerin siyasi istikrarsızlığı darbe yapmak için bir fırsat olarak gördüğünüz iddia edilmektedir. Bu konuda ne diyorsunuz?
Sizi temin ederim ki, zamanın komutanları olarak bizim yönetime el koymak gibi bir düşüncemiz yoktu. Zira biz siyasi kişiler değildik, askerdik. Kesinlikle siyasi istikrarsızlıklardan faydalanmak gibi bir düşüncemiz yoktu. Askeri müdahale yapmak amacıyla terör olaylarının üzerine gidilmemesi diye bir şey söz konusu değildir.
Hürriyet