Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz 'gelin kayası' hayrete düşürüyor

Giresun'un Mesudiye köyünde dik bir yamaçta fizik kurallarına aykırı bir şekilde üst üste duran ve iki parçadan oluşan 'gelin kayası' adı verilen kayalar, ilgi odağı oluyor. Efsaneye göre istemediği biriyle evlendirilince ettiği dua sonucu taşa dönüşen gelinin hikayesine dayandırılan kayalar, görenleri hayran bırakıyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz 'gelin kayası' hayrete düşürüyor

Merkeze bağlı Mesudiye köyünün Taşhan Mahallesi'nde dik bir yamaçta üst üste duran iki parçadan oluşan 'gelin kayası' ilgi çekiyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Efsaneye göre istemediği biriyle evlendirilince ettiği dua sonucu taşa dönüşen gelinin hikayesine dayandırılan kayalar, görenleri hayran bırakıyor. Yüzyıllardır yamaçta duran kayaları sosyal medyada görenler, bölgeye geliyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Sıvacı Köyü Muhtarı Emrah Koç, kayalarla ilgili farklı efsaneler anlatıldığını belirterek, "Atalarımızdan öğrendiğimize göre eskiden babasının zoru ile bir kız istemediği bir yere gelin gidiyormuş. Ata binmiş, giderken 'Allah'ım beni taş et. Oraya gelin olarak gönderme' demiş ve burada taş olmuş. Tabi bir tek bu efsane yok. Buralarda herkes ayrı bir efsane anlatıyor. Oldukça dikkat çeken bir kaya. Etrafında hiçbir kaya veya dağ yok ki zamanla tahrip olup da bu hale geldi denilsin. Birçok insan bu kayayı görmek için buraya geliyor. Kaya bize de çok enteresan geliyor Allah'ın bir hikmeti" dedi.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

'AZICIK İTTİRSEN OYNAYACAK GİBİ'
Köyde yaşayan Ali Taşhan da herkesin dilinde ayrı bir gelin efsanesi dolaştığını belirterek, "Rivayetlere göre ağanın kızı ile çoban birbirlerine aşık olmuş ve birbirlerine kavuşamamışlar. Daha sonra kız gelin olup giderken bir başkasına, taş olmak için dua etmiş. Oracıkta taş olmuş. Kayanın duruşu çok değişik. Ben bildim bileli kaya orada aynı şekilde duruyor. Dedelerimiz zamanında da kaya aynı şekilde duruyordu. Bakıldığı zaman sanki azıcık ittirsen yerinden oynayacak gibi. Ama bu zamana kadar ne bir aşınması oldu ne de yerinden oynadı" diye konuştu.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

'EFSANEYİ DUYAN GELİYOR'
Buradaki efsanenin herkesin dikkatini çektiğini söyleyen Necla Gültürk ise, "Ben bu köye 50 yıl önce gelin geldim. Bana bir gelinin iki kayayı tek parmağı ile dikmiş oraya dediler. Yıllardır o kaya orada öylece durur. Yabancı arabalar gelir kayanın yanında fotoğraf çekilir gider. Efsanesini duyan buraya geliyor" ifadelerini kullandı.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

GELEN GİDENİ EKSİK OLMAZ

Hamide Taşan ise, "Biz çocuktuk, oldum şimdi 80'e dayandım. Dedelerimiz bize anlatırdı. Eski dönemlerde taşlar büyürmüş. Bir gelin gelmiş köye iki taşı üst üste koymuş. Taş büyümüş, olmuş gelin kayası. O kayanın hikayesi bitmez dillerde dolanır. Gelen gideni hiç eksik olmaz" dedi.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

YILLARDIR GİZEMİ ÇÖZÜLEMİYOR! KEŞFEDİLELİ ÇOK OLDU AMA...

Antikythera Düzeneği, büyük bir muamma olarak kalan en önemli arkeolojik buluntulardan biri.

Batan bir antik Yunan kargo gemisinin kalıntılarından çıkarılan bu düzeneğin astronomik amaçlarla kullanıldığı düşünülüyor.

Arkeologlar, bu aletin nasıl kullanıldığı hakkında hala çalışmalarına devam etse de bu düzeneğin oldukça karmaşık bir astronomik takvim olabileceği iddia ediliyor.

2 bin yaşında olduğu bilinen bir gemiden çıkarılması ise bu düzeneği o döneme ait bulunan en ilginç antik kalıntı kılıyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Ahit Sandığı, içinde "Hz. Musa'ya Allah tarafından verilen 10 emir"in bulunduğu, altın kaplı bir sandık.

Antik dönemlerde, bu sandığın Kudüs'te bulunan Birinci Tapınak'ta saklandığı biliniyor; ancak tapınağın M.Ö. 587 yılında Babil ordusunca yıkılıp yağmalanması sonrasında bu sandığa neler olduğu hakkında kimse tam olarak bir şey söyleyemiyor.

Tevrat'ta bahsedilen bu olay ve kutsal kalıntının izine henüz kimse rastlamış değil. Bazı antik kaynaklar, şehrin yağmalanmasından sonra bu sandığın Babil'e götürüldüğünü, bazıları ise sandığın Kudüs'te bir yere gömüldüğünü söylüyor.

Yeni tercüme edilen eski bir İbranice metin ise bu sandığın Mesih'in geleceği güne kadar ortaya çıkarılamayacağı yönünde bilgiler veriyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

1994 yılında Göbekli Tepe'de yapılan müthiş keşif, medeniyetin evrimi hakkında o zaman kadar bildiklerimizi zorlayarak yeni sorular sorulması gerektiğini ortaya koydu.

Üzerinde hayvan figürlerinin oyulduğu taş sütunlarıyla Göbeklitepe, yapılma tarihinin M.Ö. 10'uncu milenyuma dayanması sebebiyle dünyanın en eski ibadethanesi olarak kabul görüyor.

Eldeki bulgular, Göbekli Tepe'nin yarı-göçebe avcılar tarafından inşa edildiğini ve bu topluluğun tarımla henüz tanışmadığını gösteriyor. Göbekli Tepe'nin keşfi sonrası arkeologlar, önce yerleşik hayata geçilip sonra tapınakların inşa edilmeye başlandığını ya da bunun tersinin geçerli olup olmadığını tartışmaya başladılar.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Peru'da bulunan bu çizgiler yerden bakıldığında pek de etkileyici bir görüntü sergilemese de onlara yukarıdan bakıldığında durum bir hayli değişiyor.

Arkeologlar, bu görkemli çizgilerin, geometrik şekillerden tutun da hayvan, bitki ve hayali figürlere kadar çeşitli şeyleri betimleme amacıyla çizildiğini ve bunların yaklaşık olarak 2 bin yıl önce yapıldığını düşünüyor.

Ancak ne amaçla yapıldıkları hala birçok tartışmaya sebep olan gizemli bir konu olsa da birçok arkeolog, bu çizgilerin Nazca tanrılarının aralarındaki bir çeşit iletişim metoduna işaret ettiğine veya doğa ayinlerinin bir parçası olarak çizildiğine inanıyor.

Sinekkuşu, kertenkele, balina gibi hayvanlardan yola çıkarak desenlerin dinî sembolizm kaynaklı olduğunu düşünenlerin yanında bazı uzmanlar, geometrik çizgilerin akarsuların akış yönlerini ya da sulama şemalarını gösterdiğini varsayıyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Mısır'ın büyük piramitleri hakkında arkeologların bilgisi önemli ölçüde olsa da hala gün yüzüne çıkarılmadığı düşünülen özellikleri bu yapıları gizemli ve etkileyici kılıyor.

Yaklaşık 5 bin yıl önce inşa edilen bu üçlü piramit antik Mısırlıların Firavunlarına hürmetlerini gösterme biçimi olarak değerlendiriliyor.

Arkeologlar, günümüzde hala neden ve nasıl yapıldığı tartışılan piramitlerin içinde yeni tüneller keşfetmeye devam ettiklerini de vurguluyor.

Piramitlerin her biri 20 ton olan taşlardan inşa edildi. Bu taşları temin edilebilecek en yakın mesafe ise yüzlerce kilometre uzaklıkta. Piramitlerin yapımında kullanılan bu taşların nasıl getirildiği konusunda kesin olmayan farklı varsayımlar bulunuyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

İlk olarak milattan önce 360 yılında Yunan yazar Plato tarafından bahsedilen bu mitolojik adanın, sular altına gömülmeden önce hatırı sayılır bir deniz gücüne sahip olduğu iddia ediliyor.

Platon, Atlantis'in M.Ö 9500 yılında Atina'yı fethetmeye çalışıp başaramadığını ve bir gecede tüm uygarlığın suların altına gömüldüğünü ifade ediyor.

Arkeologlar halen bu gizemli adanın tarihsel varlığını tartışıyor ve vaktiyle var olması ihtimaline karşın dünyanın birçok batık kalıntılarında çalışmalar yürütüyor. Varlığına dair kesin bir kanıta henüz rastlanmamış olsa da Atlantis akıllarda bir gizem olarak yer edinmeye devam ediyor.

Amerikalı araştırmacı Robert Sarmast ve jeofizikçi Dr. John K. Hall'ın üç boyutlu harita ve derinlik ölçüleriyle yaptıkları araştırmaya göre Atlantis, Suriye ile Kıbrıs arasındaydı ve batan Atlantis'in en tepe noktası ise şu anki Kıbrıs.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Terra-Cotta Ordusu, 1974 yılında bir çiftçi tarafından bulundu. Atları, at arabaları, okları ve bronz kılıçlarıyla 2 bin yıldır yerin altında kalan bu "ordu" arkeoloji dünyasında büyük heyecan yarattı.

Terra-cotta diğer bir ismiyle "Toprak Askerler" 1974 yılında yine bölge halkından birileri kuyu kazarken tesadüfen fark edildi. Çin'de Qin Hanedanlığı döneminden önce eski bir geleneğe göre, hükümdar öldüğünde hizmetkârları, savaş malzemeleri, askerleri, özel eşyaları ve hatta eşleri ile birlikte gömülürdü.

Ancak Çin hükümdarı Qin Şhi Huang, öldüğünde kendisi için askerlerinin ve hizmetkârlarının öldürülmesini istemedi ve kendisine diğer dünyada eşlik etmek üzere pişmiş toprak ve bronzdan askerler, savaş arabaları, hizmetkârlar ve diğer ihtiyaçlarının hazırlanmasını emretti. Toprak Askerlerin her birinin yüz hatları farklıdır.

Gizemini koruyan asıl şey ise bu imparatorun tam olarak nereye gömüldüğü ve mezarının ne gibi hazineler içerdiği.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

15'inci yüzyıla ait olduğu bilinen 250 sayfalık bu kitap, kozmolojik sembol, bitki ve kadın gibi birçok değişik figür içeriyor. Wilfrid Voynich adında bir sahaf tarafından 1912 yılında bulunan el yazmasının içeriğine dair henüz net bir bilgiye sahip değiliz çünkü metin henüz deşifre edilemedi.

Ancak metnin unutulan bir dille yazıldığına dair spekülasyonlar yaratılmaya devam ediliyor. Şuan Yale Üniversitesi'nde bulunan el yazması birçok bilim insanının dikkatini çekmekte.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Devasa büyüklükteki bu taş küreler, Güney Kosta Rika'nın Diquis Deltası'nda bulunuyor ve bazılarının yapımı M.S. 600 tarihine dayanıyor.

Orijinal dilde "Las Bolas" yani Toplar olarak bilinen bu anıtların Kolomb öncesi uygarlıklar tarafından volkanik bir taş türü olan gabro kullanılarak yapılmış. Arkeologlar, mükemmel bir şekilde oyularak küreleştirilen bu taşların yapımında, nispeten daha küçük taşların kullanıldığını iddia ediyor.

Bu taşların tam olarak ne için kullanıldığı halen netlik kazanmasa da bu taşların astronomik amaçlar için kullanıldığını tahmin ediyor. Bir başka tahmine göre ise bu taşların önemli alanların yerlerini işaret ettiği düşünülüyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Hazreti İsa'nın kefeni olduğu düşünülen "Torino Kefeni" dünya üzerinde oldukça tartışılan bir buluntu. Bu uzun kumaş parçası, üzerinde kan ve bir adama ait olduğu bilinen bazı izler taşıyor.

1353 yılında Katolik Kilisesi, Fransa'nın Lirey bölgesindeki bir kilisede böyle bir kefenin varlığını resmi olarak kaydetti. Efsaneye göre, bu kefen günümüz Güney Filistin'inden Edessa yani günümüz Şanlıurfa bölgesine, oradan ise İstanbul'a gelmiş. 1204 yılında Haçlıların İstanbul'u yağmalamalarından sonra bu kefenin onlarla birlikte Atina'ya geldiği biliniyor.

1980'lerde bilim insanlarının eline geçen bu kefenin gerçekten İsa'ya ait olup olmadığını anlamak üzere test yapan bilimciler, bu kefenin sahte olduğuna kanaat getirdi çünkü yapılan testler kumaş parçasının M.S. 1260 ile 1390 yılında yapılmış olabileceğini ortaya koydu.

Fakat varılan bu sonuca itiraz edenler ve bu testlerin kefenin sonradan eklenen yani yeni kısımlarına uygulandığını ama aslında kefenin daha eski zamanlara ait olduğunu iddia edenler de var.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Pasifik okyanusundaki Paskalya Adasında yer alan Moai adlı insan heykellerinin en büyüğü 10 metre uzunluğa ve 82 ton ağırlığa sahip.

Moai heykellerini ve adada yer alan tapınakları 1722'de adaya ayak basan Alman bir denizci keşfetti. 1935'te giden Alman dilbilimci ise, adada yaptığı inceleme sonucunda 638 tane heykeli türlerine ve büyüklüklerine göre sınıflandırarak kaydetti.

1969 ile 1976 arasında yürütülen araştırmalarda ise, 887 heykel kayda geçirildi. Ancak adada toplamda binden fazla heykel olduğu tahmin ediliyor. Moailer abartılmış derecede uzun kulakları, güçlü çıkıntılı çeneleri, büyük başları ve kolsuz gövdeleri ile insanı etkileyen görkemli heykellerdir. İyice belirli olan göz delikleri ile düz burunları ile hepsi aynı biçimdedir.

Uzmanların araştırmalarına göre bir Moai'yi yontmak, taşımak ve ahunun üzerine yerleştirmek için 23 bin kişinin çalışması gerektirir. Yaklaşık bin adet heykel olduğu düşünüldüğünde olayın ihtişamı daha belirgin hale gelir. Bunca yıllık araştırma sonucunda bile, ancak yaklaşık bilgiler elde ediliyor. Okyanusun ortasındaki bu küçücük ada, 21'inci yüzyıl insanı için gizemini korumayı sürdürüyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Bakır bir levhaya yazılan bu tomar, "Ölü Deniz Parşömenleri" ile birlikte Kumran bölgesinde bulunan 3 numaralı mağarada keşfedildi.

Metinde fazla miktarda altın ve gümüşün yanı sıra madeni paralardan da oluşan oldukça büyük bir hazinenin kaydı tutulmuş; fakat bu hazinenin gerçekten var olup olmadığını henüz kimse bilmiyor.

Bilim insanları, tomardaki hazine kaydının gerçek mi yoksa bir hayal ürünü mü olduğunu halen tartışıyor. Bakır tomarlarda anlatılan büyüklükte bir hazine henüz o topraklarda bulunamadı.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Nuh'un Gemisi'ni bulduğunu o kadar çok insan iddia ediyor ki, gerçekten bulundu mu bunu net olarak kimse bilmiyor.

Yüzyıllardır, tüm dünyadan amatör arkeologlar Nuh'un Gemisi'nin kalıntılarının Türkiye'deki Ağrı Dağı'nda olduğuna dair birçok iddiada bulundu.

Fakat bazı araştırmacılar bu konuya oldukça şüpheyle yaklaşıyor, hatta böyle bir geminin yapılıp yapılmadığına bile emin değiller.

Tıpkı Atlantis gibi Nuh'un Gemisi'nin nerede olduğu gizemini korumaya devam eden arkeolojik bir soru.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

150 kilometre boyunca uzanan taş bir duvarın net bir amaca hizmet ettiğini düşünebiliriz; ama arkeologlar, Ürdün'de bulunan Khatt Shebib Duvarı'nın neden, ne zaman ve kimler tarafından inşa edildiğini hala tartışmaya devam ediyorlar.

Duvarın uzunluğuna karşın boyunun kısa olması göz önünde bulundurulduğunda, bu duvarın düşman ordularının işgaline karşı yapılmadığı açıkça ortada. Hayvanların istilasından korunmak adına yapılmış olabileceği tartışılıyor.

Bir başka iddia ise çiftçilerin tarım arazileri arasına bir çeşit sınır çekmek adına bu duvarı inşa etmiş olabilecekleri.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Arkeologlar, İskoçya'nın Glasgow şehrinde 5 bin yaşında bir taş levhada kazı ve keşifler yaptı. Taşın üzerindeki motifleri değerlendiren bilim insanları, bunun antik dönemlere ait olduğu bir eser olduğuna karar verdi.

1930'lar bu kalıntı üzerinde çalışmalar yürüten bir grup araştırmacı, taşın üzerindeki işaret ve yazıların astronomik olaylar ile bir bağlantısı olabileceğini düşünmüştü; fakat yeni araştırmaya göre bu yargı doğruyu yansıtmıyor.

Araştırmacılar tarih öncesi insanların bu taşı ne gibi durumlarda kullandığına dair çalışmalarına devam ediyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

2003 yılında bir grup bilim insanı tarafından İsrail açıklarında devasa bir taş yığını bulundu. Bu anıtın 60 bin ton ağırlığında ve 10 metre uzunluğunda olduğu tahmin ediliyor.

Dünyanın birçok yerinde buna benzer yapılar genellikle önemli bir mezarın yerini göstermek amacıyla dikiliyor; fakat bu anıtı keşfeden araştırmacılar henüz tam olarak ne amaçla yapıldığı konusunu netliğe kavuşturmuş değil.

Bu taş yapının vaktiyle kıyıda olduğu ve deniz seviyesinin yükselmesi sonucunda sular altında kaldığı tahmin ediliyor. İsrail Antik Çalışmaları Otoritesi ve Ben-Gurion Üniversitesi'nden Yitzhak Paz'a göre bu yapının inşası 4 bin yıl öncesine dayanıyor.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Stonehenge olarak bilinen ve İngiltere'de bulunan tarih öncesine ait bu devasa yapıt, dünyanın en meşhur arkeolojik alanlarından biri olarak kabul görüyor.

Megalitik taşların oluşturduğu bu çember yapının 4 bin yıl önce yapıldığı ve büyüklüklerinin o dönemin insanları için oldukça fazla olduğu düşünülüyor ve nasıl inşa edildiğine dair henüz net bir açıklama getirilmiş değil.

Bunun haricinde Stonehenge'in ne amaçla kullanıldığı da net olarak bilinmeyen bir diğer gerçek. Bu yapı hakkında astronomik gözlemevinden tutun da bir "iyileştirme" tapınağı olabileceğine dair çeşitli teoriler tartışılmakta.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

Tutankamon'un mezarının gün yüzüne çıkarıldığı 1922 tarihinden itibaren "firavunun laneti" olarak anılan ve mezara yaklaşan herkesin bir şekilde öldüğünü anlatan hikâyeler kulaktan kulağa yayılıyor.

Firavunun mezarının gizeminden daha da dikkat çeken şey işte Tutankamon'un nasıl öldüğü konusu.

Arkeologlar, bu çocuk kralın beklenmedik bir şekilde öldüğü ve ölümüne ya bir enfeksiyonun ya da bir iki tekerlekli araba kazası sonrası aldığı yaraların sebep olduğuna inanıyorlar.

Efsaneyi duyan geliyor! Esrarengiz ’gelin kayası’ hayrete düşürüyor

1986 yılında Çin'in Sichuan bölgesinde arkeologlar Bronz Çağı'ndan kalma hazinelerle dolu 2 kuyu keşfettiklerini duyurdu.

Kuyularda, yeşim taşları, bronz heykel ve fildişlerinin ortaya çıkarıldığını bildiren araştırmacılar, bu el yapımı objeleri Sanxingdui Uygarlığı tarafından yapıldığı ve bu uygarlığın yaklaşık olarak 3 bin yıl önce ortadan kaybolduğunu belirtti.

Minjiang Nehri'nin kıyıları boyunca yaşadıkları bilinen bu topluluğun bölgeyi neden terk ettiği ve giderken hangi sebeplerle bu objeleri toprak altına gömdükleri araştırmacılar arasında tartışılan bir konu.