A HABER GALERİ
Tarihin akışını değiştiren zafer: İstanbul’un fethi! Surları sadece Fatih Sultan Mehmed Han aştı
Dünya tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen İstanbul'un fethi, 29 Mayıs 1453'te Padişah Fatih Sultan Mehmed Han'ın önderliğinde gerçekleşti. Genç padişah II. Mehmet'in azmi ve stratejisiyle Osmanlı ordusu karadan gemiler yürüterek 'aşılmaz' denilen surları aştı. Bu büyük zafer, yalnızca Bizans İmparatorluğu'na son vermekle kalmadı; aynı zamanda Orta Çağ'ı kapatıp Yeni Çağ'ı başlatarak insanlık tarihinin seyrini kökten değiştirdi. Türk milleti, tam 572 yıldır bu kutlu fethin gururunu yaşıyor. Peki tarihin seyrini değiştiren İstanbul'un fethi nasıl gerçekleşti? İşte fethin perde arkası...
İstanbul sadece Osmanlı değil dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir şehirdi her zaman. Milattan önceki dönemlerden beri birçok kez denendi; ama, yalnız 21 yaşındaki komutanı Fatih Sultan Mehmed ile birlikte Osmanlı Devleti ulaşabildi bu hayale.
Bir çağı kapatıp başka bir çağı açan ve diğerlerinin aksine başarıyla sonuçlanan kuşatma 29 Mayıs'ta yapıldı. Neydi İstanbul'un fethinin sırrı? Tarihi ne yönde değiştirdi?
SURLARI YIKAN TOPLARIN PLANINI 'FATİH' BİZZAT HAZIRLADI
1453 yılı 23 Mart'ta ordusuyla Edirne'den hareket eden Sultan II. Mehmed, İstanbul surlarını yıkacak büyüklükteki topların planını bizzat kendisi hazırlayarak, o zamana kadar yapılan toplardan çok daha büyük toplar döktürdü.
Balistik hesaplarını bizzat kendisinin yaptığı, yaklaşık 17 ton bakır kullanılarak dökülen ve 1,5 ton ağırlığındaki mermileri 1000 metre uzağa atabilen toplara "Şahi" adı veriliyordu.
Fetih için kapsamlı bir plan yapan Sultan II. Mehmed, Bizans'a denizden gelebilecek yardımı önlemek amacıyla Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli hisarını yaptırdı. Bizans'a Balkanlardan gelebilecek muhtemel Haçlı yardımını önlemek için sınır boylarına akıncı birlikleri gönderdi.
Kuşatma 6 Nisan'da başladı. İstanbul'u fetih için 80.000 ile 200.000 arası değişen bir ordu ile İstanbul'a hareket eden II. Mehmed, uzunluğu 22,5 km.yi bulan dönemin en güçlü surları ile mücadele etti.
KENTİ TAŞLA ÖRDÜLER; OSMANLI ORDUSU YİNE DE GİRDİ
Bizans'ın Haliç'e zincir germesiyle ve kentin kapılarını taşlarla örerek kapamasıyla, Osmanlılar, başta şehre giremedi. İşte burada Sultan II. Mehmed'in kıvrak zekası devreye girdi.
Gemilerin, kızakların üzerinden kaydırılabilmesi için, Galata Cenevizlilerinden zeytinyağı, ve sade yağ alınarak kızaklar yağlandı. 21-22 Nisan gecesi 67 parça Osmanlı gemisi bu kızaklardan kaydırılarak Haliç'e indirildi. Haliç'e yağlı kızaklarla indirdiği gemilerle surlara saldırdı.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN MÜJDESİNE NAİL OLDU
Bizans başkenti "Konstantinopolis", 54 gün süren kuşatmayla 29 Mayıs'ta Osmanlı topraklarına geçti. İşte bu günden sonra Fatih ünvanını alan, Sultan II. Mehmed Han aslında sadece bir Fatih değil, müthiş keşifler sahibi bir dehaydı.
29 Mayıs 1453 sabahı, şafak sökmeden önce başlayan top atışlarıyla surlar sarsılıyor, mehter takımı İstanbul semalarını inletiyordu. Bugün büyük bir gündü.
"Şahî" adlı büyük top bugün Topkapı denilen yerdeydi. Fatih'in keşfi olan geliştirilmiş havan topları, Beyoğlu sırtları ve Galata surlarından aşırtma atışlarla Haliç'teki düşman gemilerini batırmaya başlamıştı.
FETHEDİLMESİ ZOR ŞEHİR "CONSTANTINOPLE" (KONSTANTİNOPOLİS)
Karadeniz ile Ege'yi birbirine bağlayan deniz yolu üzerinde kurulu olan İstanbul, günümüzde olduğu gibi o zamanlar da oldukça önemli bir şehirdi.
1453 yılına kadar farklı zamanlarda, birçok farklı millet ve medeniyet tarafından defalarca kuşatılmışsa da, gerek Bizans'ın sahip olduğu Rum ateşi (grejuva), gerekse şehrin o zamanlar için aşılamaz olarak görülen surları, bu fetih hareketlerini başarısız kılmıştı.
AÇIK UNUTULAN KAPI HİKAYESİ
Batılı tarihçi ve edebiyatçıların bazıları İstanbul'un fethinin son safhasını şu şekilde anlatır: "Surların arasında dolaşan birkaç Türk askeri Edirnekapı ile Eğrikapı arasında bulunan Kerkoporta (Cambazhâne) denilen yayalara ayrılmış küçük kapılardan birisinin aklın alamayacağı bir unutkanlık yüzünden açık kaldığını görürler.
Ancak dönemin Türk kaynakları ile dönemin diğer Latin ve Bizans kaynakları incelendiğinde fethin son aşamasının hiç de bu şekilde olmadığı anlaşılıyor. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahameddin Başar, İstanbul'un fethi sırasında Kerkoporta Kapısı'nın açık unutulduğu iddiasına ilişkin, "Bu tamamıyla gerçek dışı. Bütün görgü tanıkları, Latin kaynakları, Dukas dışındaki Bizans kaynakları, o 54 günlük kuşatmanın safhalarını günlük şeklinde kaleme almışlardır." dedi.
HALK 'FATİH'İ TANIYAMAZ
İstanbul'un fethedildiği o savaşın sonunda Fatih, beyaz atı üstünde İstanbul'a girer; Türk halkı heyecanla onu karşılar. Fatih'in hemen yanında duran hocası Akşemseddin'i padişah sanarak ellerindeki çiçek demetlerini ona vermeye çalışırlar.
Akşemseddin ise gencecik padişah Fatih'i gösterir; 'Sultan Mehmed odur, çiçekleri ona veriniz' demek ister. Fatih de Akşemseddin'i göstererek, 'Gidin gene ona verin... Sultan Mehmed benim ama o benim hocamdır' der.
İSTANBUL'UN FETHi BÜYÜK BiR iMPARATORLUĞUN YOLUNU AÇTI
İstanbul'un fethi genç padişaha kudret ve otorite sağladı. Fetih öncesi büyük karışıklıklar içerisinde çalkalanan Osmanlı Devleti bu fethin getirdiği büyük prestijle hem İslâm dünyasının en parlak devleti haline geldi, hem de düşmanları üzerinde psikolojik yılgınlık yarattı.
Osmanlı Devleti Yükselme dönemine girdi. Başkent Edirne'den İstanbul'a taşındı. Osmanlı toprak bütünlüğü sağlandı. Osmanlı'nın Anadolu - Rumeli geçişi kolaylaştı. Karadeniz - Akdeniz deniz ticaret yolunun denetimi Osmanlılar'a geçti. Osmanlı Devleti İslam dünyasında haklı bir şöhret ve itibara kavuştu.
O günün dünyasındaki en önemli şehirlerden olan İstanbul'un fethi, dünyada da birçok etki yarattı. Bin yıllık Bizans imparatorluğunun yıkılmasıyla, bir çağı kapatıp bir çağı açtı. Reform hareketlerini ve rönesans dönemini başlattı. Coğrafi keşifleri başlattı. Bunun yanı sıra Osmanlı Anadolu-Rumeli toprak bütünlüğü sağlandı, İpek ticaret yolu Türkler'in komutasına geçti.
FETİHTEN SONRA ŞEHİRDE TADİLAT BAŞLADI
Fatih, İstanbul'u alınca şehrin hemen imar ve onarımına girişti. Bu arada Fatih Sultan Mehmed'in yanında bulunan Akşemsettin, Molla Güranî, Molla Hüsrev ve Molla Zeyrek O'na başvurarak daha önce Ayasofya ve civarı ile Pantokrator'a (Zeyrek) yerleştirilen öğrenciler için bir medrese kurulmasını istemişlerdi.
Fatih, ilim adamlarının isteğini kırmayarak büyük bir cami ile onun yanına "Sahn-ı Semen" (Sekizli Medrese) diye anılan binalar topluluğunun yapılmasını emretmişti. 17 yıl sonra tamamlanan bu eserler ilçenin gelişmesinde en önemli rolü oynamıştı.
Fetihten sonra, büyük bir sosyal ve kültürel etkinlik merkezi olan Fatih Külliyesi'nin kurulması (1463-1470) saraçların ve demircilerin çalıştığı büyük Saraçhane Çarşısı ve Şehzadebaşı'ndaki yeniçeri odalarının yapımı bu bölgede yeni mahallelerin gelişmesine neden olmuştur.