A HABER GALERİ
Lübnan, Yemen ve Suriye... İran şimdi de o ülkede etkisini kaybediyor
The Economist'in analizine göre Tahran'ın bölgedeki nüfuz haritası daralıyor: İran destekli Şii milisler artık sahaya inmiyor, genç Iraklılar Tahran müdahalesine direniyor.
İngiltere'nin önde gelen haber dergilerinden The Economist, Lübnan, Yemen ve Suriye'nin ardından Tahran'ın can simidi olarak kullandığı Irak'ta da nüfuz kaybettiğini yazdı.
The Economist, İsrail'in geçen yıl Lübnan'da gerçekleştirdiği bir hava saldırısında öldürülen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın yüzünün hâlâ Bağdat sokaklarını süsleyen posterlerde yer aldığını belirtti.
Bu posterlerin yanında İran, Irak ve Lübnan'dan Şii milis liderlerinin resimlerinin de bulunduğuna dikkat çekildi. Tüm bu figürlerin ortak noktası: İran destekli olmaları.
Ancak dergiye göre, bu posterler İran'ın Irak'taki uzun süredir süren etkisinin bir göstergesi olsa da, aslında son dönemde artan bir memnuniyetsizliği de gizliyor. Özellikle gençler arasında, İran'ın bölgedeki savaşlarına Irak'ı sürüklemesinden duyulan rahatsızlık artmış durumda.
Haziran ayında yaşanan ve sadece 12 gün süren çatışmalarda Şii milislerin Amerikan Büyükelçiliği'ne yürüme çağrılarına verilen desteği hatırlatan İngiliz Economist, desteğin oldukça zayıf kaldığını anımsattı.
BİN 600 KİLOMETRELİK İNİŞLİ ÇIKIŞLI İLİŞKİ
The Economist haberinde İran ile Irak arasında 1.600 kilometrelik bir kara sınırının olduğuna dikkat çekerken, tarih boyunca iki ülke arasındaki ilişkilerin inişli çıkışlı bir seyir izlediğini aktardı:
"Her iki ülkenin dini liderleri, küresel Şii nüfus üzerindeki etki için yarıştı. 1980'lerde yaşanan ve yüz binlerce kişinin öldüğü savaş, bu rekabetin en kanlı örneğiydi."
SADDAM SONRASI IRAK: İRAN ÜLKEYİ İŞGAL ETTİ
2003 yılında Amerika'nın Saddam Hüseyin rejimini devirmesinin ardından İran için Irak, bölgesel nüfuzunu artırmak adına önemli bir zemin haline geldi.
The Economist'e göre, ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalan İran, Irak ekonomisini bir can simidi olarak kullandı. Tahran yönetimi, Irak Merkez Bankası'nın günlük dolar açık artırmalarını kullanarak döviz elde etti. Bu uygulama ancak 2023 yılında Amerikan yönetiminin bazı Irak bankalarını kara listeye almasıyla yavaşlatılabildi.
İran aynı zamanda Irak'a yaptığı ihracat için devlet kurumları üzerinde baskı kuruyor. Bağdatlı iş insanlarına göre İran, Iraklı yetkililerden İran mallarını öncelikli olarak tercih etmelerini istiyor. Haberde şu çarpıcı ifadeye yer verildi:
"Eğer Amerikalılar Irak'ı askeri olarak işgal ettiyse, İran da ekonomik olarak işgal etti."
İRAN'IN MİLİS HAKİMİYETİ ARTIK ZAYIFLIYOR
Habere göre İran'ın Irak'taki en güçlü silahı, Devrim Muhafızları Ordusu'na (IRGC) bağlı milis güçleriydi. 2014 yılında DEAŞ tehdidiyle birlikte, İran destekli birçok Şii silahlı grup kuruldu ve bu yapılar sadeceDEAŞ'ın yarattığı istikrarsızlıktan faydalanmakla kalmadı değil, Irak'ın siyaset ve ekonomisiyle de bütünleşti.
Milis gruplar hâlâ Bağdat sokaklarında plakasız araçlarıyla dolaşıyor. Petrol ve maden ihracatını yöneten bakanlıklardan bazılarını kontrol ediyorlar. Yakın zamana kadar Yüksek Mahkeme üzerinde de etkiliydiler.
The Economist'e göre bu yapının kilit koordinatörü, IRGC'nin elit Kudüs Gücü'nün komutanı Kasım Süleymani'ydi.
Ancak 2020'de ABD'nin gerçekleştirdiği SİHA saldırısıyla öldürülmesi sonrasında İran'ın bu milisler üzerindeki kontrolü azaldı. Süleymani'nin yerine gelen İsmail Kaani'nin, gruplar arası hassas dengeleri yönetmede zorlandığı ifade edildi:
"Talepler, zamanla doğrudan emir haline geldi."
"DİRENİŞ EKSENİ KAVRAMININI IRAK'TA BİR KARŞILIĞI YOK"
The Economist'e göre İran'a bağlı bazı milis grupları hâlâ ideolojik olarak İran İslam devrimi çizgisinde duruyor. Ancak birçoğu ekonomik olarak büyüdü ve ABD veya İsrail'le yaşanacak bir çatışmanın risklerini göze alamıyor.
2020'deki hükümet karşıtı gösterilerden doğan genç aktivist kuşağın İran'a ve onun desteklediği milislere karşı eleştirileri giderek sertleşti. Yeni kurulan sivil toplum kuruluşlarından Iraqi House'un başkanı Muhi Ansari, silahlı grupların yozlaştığını ve ekonomik imparatorluklar kurduğunu söyledi. Ansari'nin sözlerine göre:
"Direniş kavramı Irak'ta içi boş bir söylem haline geldi."
IRAK'TA İRAN YOK MU OLUYOR?
Dergiye göre bu kopuş, geçen ay İran ile İsrail ve ABD arasında yaşanan kısa süreli savaşta net bir şekilde görüldü.
İran'a en yakın Iraklı gruplar dahi sahaya inmekten çekindi. Badr grubuna yakınlığıyla bilinen siyasi analist Ebu Misak El-Amsari, 21 Haziran'da devlet televizyonuna verdiği demeçte şunları söyledi:
"Kardeşlerimiz büyük bir itidal ve akılcılıkla hareket ediyor."
İsrail'in İran Devrim Muhafızları komuta kademesine yönelik saldırıları ve ABD'nin İran'ın nükleer programına dair operasyonları, Irak'ta bazı kesimlerde umut yarattı.
Haberde, İran'a yakın siyasetçilerin ve milislerin zayıflamasıyla birlikte yerel ve bağımsız siyasal hareketlerin önünün açılabileceği değerlendirildi.
The Economist, Iraklı bir kamu görevlisinin şu sözleriyle haberini noktaladı:
"Herkesin dışa karşı söyledikleri bir yana, İran'ın zayıfladığını görmekten üzgün değiliz."