Şu Avrupalılar garip insanlar doğrusu: Diktatörlükle hiç alakası olmayanbirisine diktatör diyor; ancak tavırve uygulamalarının Faşizmve Nazizm'e benzediğihatırlatılınca da adetaçıldırıyorlar.
Bu durumda kendilerini medeniyetin ulaştığı son nokta olarak lanse etmekte olan Avrupalıların,yalana dost,gerçeğe düşmanolduklarını söylemek zaruri hale geliyor.
Halk tarafından seçilen ve bekasını yine halkın teveccühünde gören Cumhurbaşkanımız Recep TayyipErdoğan'a, sırf istedikleri gibidavranmıyor diye 'diktatör' demekteısrar ediyor Avrupalı liderler. Dahası medya kuruluşlarının böyle demesini de teşvik ediyorlar.
Ancak, ülkelerindeki insan hakları, demokrasi ve ifade özgürlüğü ihlallerinin Faşizm ve Nazizm dönemi uygulamalarını hatırlattığı söylenince de, çok bozuluyorlar.
Buradan da şunu anlıyoruz ki, menfaatleri gerektirdiği zaman yanlış olanı söylemek ve savunmak normal Avrupalılara göre. Aynı durumda, menfaatlerine dokunuyorsa eğer, doğru olanı hatırlatmanızı bile kabahat sayıyorlar.
Son derece yüzsüzce olan bu tavır, milletimizin her şeye rağmen Avrupa Birliği'ne girmeyi çok istediğini zannediyor olmaları ile ilgili. AB'a girmeyi çokisteyen insanımızın, Avrupa'nınkusurlarını görmezden geleceğinidüşünüyorlar.
Oysa Türkiye'nin AB üyelik talebi ile ilgili olarak, köprülerin altından çok sular aktı.
Üyelik konusunu bir istiskal mevzuu haline getiren AB konusunda milletimizin içi çok rahat artık. Önemli olanın Türkiye'nin menfaatleri olduğunun da herkes farkında. AB konusunda: "Olsa da olur,olmasa da; mühim olan ülkemiz"anlayışı hakim çünkü.
Türkiye'deki referandum ile ilgili tavır ve uygulamaları sebebiyle Faşizm, Nazizm benzetmeleri yapılmasına canları sıkılıyor Avrupalı siyasilerin. Ancak bukavramların zikredilmesini gerektirenolaylar hakkında makul ve mantıklıbir açıklama yapmadıkları gibi,devam etmeye de kararlılar.
Hadi ordan!..
Faşizm, Nazizm benzetmeleri yapılması konusunda hassas olan Avrupalı siyasilerin, kendilerinin ve medya organlarının Türkiye söz konusu olduğunda çok daha aşırı benzetmeler yapmasına hiç ses çıkarmamaları da, ibretlik. Bizim yaptıklarımıza Faşizm veNazizm benzetmesi yapmamalısınızdemek, kolay. Ancak mesele bukavramları hatırlatan türde davranışlardabulunmama. Avrupa ülkeleri, söylenmesibile kendilerini rahatsız eden kavramlarıntanımladığı şeyleri yapıyor, ama bunun dilegetirilmemesi gerektiğini savunuyorlar..
Oysa yapmaları gereken, söylenilenleri eleştiri olarak alıp, olup bitenlerde o kavramları hatırlatan şeyler varsa bundan vazgeçmek. Ancak onlar, biz neyaparsak yapalım ve bunlar neyihatırlatırsa hatırlatsın, siz bunu dilegetirmeyin diyorlar.
Bu durumda söylemeye çalıştıkları da galiba şu oluyar: 'Biz, demokrasi,insan hakları, ifade özgürlüğügibi değerlere aykırı Faşizm veNazizm'i hatırlatan uygulamalaradevam edelim. Ama siz onları dilegetirmekten vazgeçin'...
Bunun böyle yürümeyeceğini, bu davranışlardan vazgeçmeleri gerektiğini biliyorlar aslında. Ama galiba bunu yapabilmeleri mümkün değil. Çünkü Türkiye'de hatırı sayılır bir çevreyireferandumda hayır denilmesi içinmobilize etmişken, ülkelerindeyaygın bir şekilde evet çalışmalarıyapılabilmesini kendilerine yediremiyorlar anlaşılan.
Referandumda 'hayır' denilmesi için gayret etmeleri ve evet diyenlere mani olmaya çalışmalarının, Türkiye'nin iç işlerine karışmak manasına geldiğinin bal gibi farkındalar. Ancak ülkemizinkontrolleri altında olması gerektiğinidüşündükleri için, istedikleri her şeyi yapabilecekleri ve bunları da arzu ettikleri gibi yorumlatabileceklerini zannediyorlar.
Böylelerine söylenecek tek söz şudur galiba: Hadi ordan!..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.