Daha Türkiye kartlarını açmadı, herkes ayağını denk alsın
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ATV- A Haber ortak yayınında yaklaşan seçim sürecine ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçim güvenliğine ilişkin her türlü tedbiri aldıklarını ve gereken çalışmaları yaptıklarını belirterek, 'İnşallah seçim güvenliği bağlamında bir sıkıntıyla karşılaşmayacağız ama öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ve o kadar çok riskler var ki bu riskleri de tabii bilmek ve gerekli tedbirleri almak zorundayız' dedi.
"Hangi konuda medyayı yanınızda hissetmediniz?" sorusu üzerine Davutoğlu, Türkiye'de tablonun kendisini en fazla üzen tarafını "Standartların, kriterlerin, ölçülerin, değerlerin kaybolmaya başlaması" şeklinde açıkladı.
İhtilaf olabileceğini ancak bunun ortak bir yerden hareket etmeyi imkansız kılmadığını dile getiren Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İki devlet adamı kapalı kapılar ardında bir şey konuşuyorsa bu mahrem tutulur ama burada ölçü kalmıyor. Sizin bu ölçüyü savunmanızın, muhatabınız bunu savunmayınca kıymeti kalmıyor çünkü siz ona sadık kalsanız da muhatap sadık kalmıyor. Medyada da maalesef öylesine seçici haberler veriliyor ki... Son dönemde benim birçok söylediğim hususla ilgili bakıyorsunuz cımbızla neredeyse bir şey seçiliyor ve bütün çerçevesinden koparılıp söyleniyor. Ben diyorum ki 'demokratik hukuk devleti kuralları içinde yeterli delil toplanmadan kimseyi gözaltına alamazsınız' diyorum. Cümlenin içinde ne canlı bomba var ne eylemci var. O diyor ki buradan hareketle 'eylem yapmadan kimseyi tutuklayamazsın'. Basit bir ölçü ama birçok noktada da ülkenin itibarı söz konusu olduğunda herkesin özen göstermesi gereken bir hususta özen gösterilmiyor. Terör konusunda bir panik ortamı yaratılmaması talebimize, bir bakıyorsunuz terörle ilgili öylesine, dünyanın hiçbir basınında olmayacak resimler paylaşılabiliyor ki. Kime, neye hizmet edilmeye çalışılıyor?"
Başbakan Davutoğlu, kriterlerin, standartların, ölçülerin kaybolduğunu belirterek, "Türkiye'de her şeye saygı göstermek zorunlu ama devlet adamı, hele cumhurbaşkanı, başbakansanız her türlü hakaret, ağır itham meşru görülüyor. Tamam eleştirin, en ağır eleştiriyi yapın ama hakaret niye? Eleştirinin dozu olur. Bu konuda ölçülerimizi kaybettiğimizi... Terörle mücadele bağlamında da yeterli desteği gördüğümüzü söyleyemem medyada. Şunu kabul etmemiz lazım. Biz siyasi partiler olarak rakibiz. Belki bazı medya kuruluşları da farklı siyasi düşüncelere sahip oldukları için rakip olabilirler ya da tiraji artırmak için... Bu ülkede hiç kimse hiç kimsenin düşmanı, hasmı değil. Rakip olmak, rekabet etmek ayrı bir şey, karşı tarafı yok etmek, ona dönük olarak bir düşman muamelesi yapmak başka bir şey. Haberlerde seçicilik, kullanılan üslup çizginin dışına çıkıyor. Siyasetin parçası olmaması gereken unsurlar devreye sokuluyor" diye konuştu.
Bugün muhalif gazetelerden birinin "Yenikapı'da hiç coşku yoktu" yazdığını aktaran Davutoğlu, soğuğa rağmen coşkulu miting yaptıklarını ifade etti. Davutoğlu, "Ölçü ne burada? Objektif habercilik ne? Gönlünden geçeni yazıyor, haber olması önemli değil. O, coşku olmamasını arzu ediyor. Haberi doğru yansıtmaktan doğru yorumlamaya kadar çok ciddi bir irtifa kaybı görüyorum" dedi.
- "Demek ki bu siyasi partilerin hizmet etme diye bir iddiaları yok"
Ahmet Davutoğlu, "Hükümet kurulamayışını biraz daha net olarak açıklamak gerekirse, ne söylersiniz?" şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:
"Biz, elimizdeki bir gücü, 13 yıldır kullanageldiğimiz bir gücü paylaşacaktık. Bizim yeni duruma intibak etmemiz daha zordu. Nitekim 7 Haziran akşamı Konya'dan Ankara'ya geldiğimde birçok arkadaştaki genel hava 'madem ki tek başına iktidar hakkı verilmedi, biz bir kenara çekilelim. Bir görelim başkaları ne yapabilecek?' şeklindeydi. Ben, 'milleti sınava sokamayız, millet bizi sınava sokar' dedim. Diğerleri içinse bir fırsat doğmuştu. Hiçbir zaman tek başına iktidar olma iddiaları olamayacak partilere iktidarın gücünü paylaşmak, millete hizmet etmek imkanı doğdu. Onların değerlendirmesi gereken bir fırsat varken, bunu değerlendirmek yerine topu tekrar tekrar bizim sahaya attılar. Sayın Bahçeli 'ben bu oyunda yokum' dedi. Bu kadarcık oyunda, rolde bile yoksan, neden siyaset yaparsın? HDP zaten kendisini oyunun dışına attı ve başka bir oyuna, terörle siyaset arasında flu bir oyuna yöneldi."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile gerekli müzakereleri yaptıklarına değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bir araya gelinir en azından mutabık kalınan noktalarda hareket edilir... O olmadı. Sayın Kılıçdaroğlu'na 'reform hükümeti kuralım, seçime gidelim' dedim. Onu da değerlendirmedi. Onu yapabilseydik en azından kısa bir dönemde CHP bir şeyi üretebileceğini, bir şeyler yapılabileceğini gösterebilirdi. Anayasa hükümetine hiçbiri gelmedi. HDP geldi, sonra çekildi. Demek ki bu siyasi partilerin hizmet etme diye bir iddiaları yok. Siyasette söz sahibi olma gibi bir iddaları olsa, aslında onlar için iyi bir fırsat da olmuştu. Bizim içinse elimizdeki bir imkan kayboluyordu. Dolayısıyla burada AK Parti üzerine kimse suç atamaz. İmkanı değerlendirmeyenler onlar. Biz elimizden geleni yaptık. Bugün olsa yine yapardım, yanlış olduğu kanaatinde de değilim. Şu 4 ay içinde gösterildi ki Türkiye'de iktidar olmaya, milletin sesini dinlemeye hazır ve gerektiğinde siyasi risk alabilecek tek parti AK Parti'dir."
Davutoğlu, terörle mücadelede 23 Temmuz'da alınan operasyon kararının "alınabilecek en yüksek siyasi risk" olduğunu belirterek, "Geçici bir hükümettik, Mecliste çoğunluğumuz yoktu. Seçim öncesinde operasyon kararı aldık" ifadesini kullandı.
TEK SORU, AK PARTİ'NİN TEK BAŞINA İKTİDAR OLUP-OLMAMASI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi çok iyi tanıyan birinin, kendisine "Bahçeli'nin sorumluluk almaktan korkan birisi" olduğunu söylediğini aktaran Davutoğlu, kendisinin de Devlet Bahçeli'de sorumluluktan kaçınan bir tutum gördüğünü dile getirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, şöyle konuştu:
"1999'da kendisine 'katil' diyen bir partiyle, parti yönetimiyle koalisyon kurdu, kendisine o zaman da başbakanlık teklif eden Fazilet Partisi ve Doğru Yol Partisi'nin tekliflerini bir kenara koyup, başbakan yardımcılığına razı oldu. Son seçim kararı alındığı gün dışında çok fazla konuşmadı, çok fazla elini taşın altına koymadı. Sayın Ecevit rahmetli, 'İçime sinmiyor ama yapmak durumundayım' dedi, içinde sinmeyenlerle, 'katil' diyenlerle koalisyon yaptı, ki başbakanlığı tek başına almaktan kaçındı. Şimdi de 'gitsin CHP ile AK Parti kursun' diyor. Sana ne? AK Parti CHP ile kurar kurmaz, bu seni ilgilendiren bir sorun değil ki. Başkasına neden ödev veriyorsun? Sizi ilgilendiren sorun, siz kuracak mısınız? Kurmayınca hükümetsiz mi kaldı memleket? Bir formül bulundu. Ben ilerleme görüyorum. 'Hayır, hayır' dediği için bu sefer pazar günü Ankara mitinginde 'evet' dedirtti millete, MHP seçmenine kendisi diyemediği için. MHP seçmeni 'evet' demeye zaten hazırdı da problem kendisinin 'evet' demesinde."
BAŞBAKAN'DAN BAHÇELİ'YE CEVAP: SENİ İLGİLENDİRMEZ!
"Seçimle ilgili çizdiğiniz tabloya bakınca güvenlik açısından bir problem var mı?" sorusu üzerine Davutoğlu, zor bir dönemden geçildiğinin farkında olduklarını, son dönemlerin zor seçimlerinden birinin yaşandığını belirtti.
Geçmişte de böyle zor dönemlerde seçim yaptıklarını anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu hükümet, bir AK Parti Hükümeti değil, anayasanın zorunluluk olarak getirdiği bir hükümet. Bunu söylerken sorumluluktan kaçmak için de söylemiyorum, sadece sorumluluktan kaçan birilerini hatırlatmak için söylüyorum yoksa bütün sorumluluk Başbakan olarak yine benim omzumdadır. Her türlü tedbiri aldık, gereken çalışmaları yaptık. İnşallah seçim güvenliği bağlamında bir sıkıntıyla karşılaşmayacağız ama öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ve o kadar çok riskler var ki bu riskleri de tabii bilmek ve gerekli tedbirleri almak zorundayız."
- Seçim güvenliği
Başbakan Davutoğlu, sandıklar ve seçmenler üzerinde baskı uygulayan bazı odakların, bu sefer bu kadar rahat hareket edebilecekleri bir ortamın olmadığını söyledi.
Köylerde, mezralarda, her yerde güvenlik birimlerine net talimat verildiğini vurgulayan Davutoğlu, "Oyunu kullandıktan sonra kimse koridorlarda beklemeyecek, kimse binaların içinde durmayacak, bunlarla ilgili ciddi tedbirler alıyoruz. Ümit ederiz bu sefer bu tür mahalle baskısıyla diyeyim, söz konusu olan oy dağılımları imkansız olacak" dedi.
Seçimi, Yüksek Seçim Kurulu'nun yönettiğini, hükümetin yetkisinin sınırlı olduğunu ifade eden Davutoğlu, Yüksek Seçim Kurulu şu veya bu şekilde güvenlik gerekçesiyle yardım istediğinde bu tedbiri alacak güçte hazırlıklarının olacağını söyledi.
- "Yoğun bir terörle mücadele yürütüyoruz"
"Şırnak'ta yaşanan olaydan sonra iki polis görevden alındı ve Dilek Doğan meselesi var. O soruşturmayla ilgili bizimle paylaşabileceğiniz nokta var mı?" sorusu üzerine Davutoğlu, şu yanıtı verdi:
"Bizim şu anda yürüttüğümüz terörle mücadelenin 1990'lı yıllardan farkı bu. Biz demokratik hukuk devleti kuralları içinde yürütüyoruz. 23 Temmuz'da Başbakanlık direktifiyle bütün güvenlik birimlerine, sundukları brifing sonrasında verdiğim talimatta, çok açık bir şekilde 'terörle mücadele için en etkin yöntemleri kullanacaksınız' dedim. Bu yazılı direktif yanında şunu da vurguladık; güvenlik güçlerimiz teröristle halkı ayırt edecek ve kesinlikle halkın bu mücadeleden olumsuz etkilenmemesi için her türlü tedbir alınacak. Hukuk devleti kuralları gözetilecek, güvenlik güçlerimiz kendilerini korumak için de tedbirli şekilde hareket edecek.
Şu ana kadar çok yoğun bir terörle mücadele yürütüyoruz. Mehmetçiklerimizin, askerlerimizin, polislerimizin hangi dağda, hangi şehirde, ne operasyon yaptıklarını takip ediyorum her gün. Çok çetin mücadeleler yürütülüyor. Kuzey Irak ile Türkiye arasında çok çetin, yalçın dağların arasında, o dağları teröristlerden temizlemek için sert mücadeleler veren Özel Kuvvetlerimiz var. 3 kahraman askerimizi, yıldırım çarpması sonucu kaybettik son olarak. Dolayısıyla bu mücadele bu yoğunlukta yürürken, şu ana kadar da hiç faili meçhul türü bir tabloyla karşılaşmadık. Halkı rahatsız eden hiçbir tutum sergilenmedi."
Şırnak'taki olaydan sonra süratle soruşturma emri verdiğini belirten Davutoğlu, o videoyu çeken, yayınlayan, o muameleyi yapan polislerin açığa alındığını, hukuki işlemin başlatıldığını ifade etti.
Dilek Doğan olayıyla ilgili az önce İçişleri Bakanı Selami Altınok'tan bilgi aldığını aktaran Davutoğlu, "Bir ihbar üzerine eve operasyon yapılıyor. O sırada evde olan arbede esnasında bu yaşanıyor. Kasıtlı bir tutum yok ama buna rağmen ben en ince detayına kadar bunun araştırılması talimatını verdim İçişleri Bakanımıza. Bizzat da takip edeceğim. İlgili polis memuru da idari ve adli bir soruşturmaya muhatap kılındı. Terörle mücadele ister şehirde olsun, ister dağda, kesinlikle kararlı bir şekilde yürütülecek. Halk ile terörist kesinlikle ayrıştırılacak, bütün bu mücadele de hukuk devleti kuralları içinde yürütülecek. Herhangi bir yanlış yapılmasına izin verilmeyecek" diye konuştu.
Davutoğlu, "Derin devlet, gladyo, bir sürü şeyler söyleniyor. Şırnak olayı özelinde baktığınızda devlet içerisinde farklı yapılanmalar mı var? Paralel Yapı'nın etkisi var mı? Yoksa kişisel hata mıdır?" sorusuna karşılık, bunların da araştırıldığını söyledi.
Şırnak'taki olay olduktan sonra hava sahasının ihlali dolayısıyla güvenlik toplantısı yaptıklarını ve bu toplantıda bu konuyu sorduğunu ifade eden Davutoğlu, "Kuvvet komutanlarımızdan biri söz aldı; 'Sayın Başbakanım, bu olay mutlaka aydınlatılmalı ve bu olaya sebebiyet verenler hakkında gerekli işlem yapılmalı. Çünkü terörle verdiğimiz mücadeleye gölge düşürüyor bu olaylar' dedi. Kuvvet komutanı, Tunceli'de yapılan operasyonda 5 teröristin dağlık alanda öldürüldüğünü, cenazelerin helikopterle Elazığ'a getirildiğini, otopsileri yapıldıktan sonra ailelerine teslim edildiğini anlattı. Tunceli kırsalında 5 terörist terk edilebilirdi, kimse de sormazdı. Askerler kaç terörist öldürdüğünü rapora yazardı, orada bırakabilirdi. Hukuk devleti bu işte" diye konuştu.
