TUNCAY GÜVEN

Erdoğan'ın özrü, Alevilere oyunu bozdu

Çorum'da, Maraş'ta, Malatya'da, Sivas'ta… Anadolu insanın birbirine karşı sevgisini yok etmek için iş başında olan zihniyet, bugünlerde kısa süreli bir hareketlenmeyle eskiye özlemini yeniden hissettirdi…

Nedeni ise; bir hafta arayla Başbakan Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın farklı bölgelerde yaptıkları konuşmalar ve temaslardı…

Başbakan Yıldırım'ın Erzincan'da yaptığı konuşmada, Alevilere yönelik birlik ve kardeşlik mesajları, Brüksel'den Suriye'ye yankı buldu…Telaş başlattı…

21 Mart'taki Nevruz Cem'i buluşmasında "Tarih boyunca bir arada yaşamış insanların birbirini dışlaması, ötekileştirmesi Anadolu topraklarının ruhuna aykırıdır" diyen Başbakan;

üstüne bir de "Bu kardeşiniz Alevi kültürüne çok yakın ve çok sıcak bir komşudur. Bu kültürün içinde büyüdüm. Biz birlikte ve iç içe yaşadık. Bundan sonra da ilelebet birlikte yaşamaya devam edeceğiz" sözlerini ekleyince,

Tedirginlik daha da büyüdü…

Bir türlü hazmedilemeyen Sünni-Alevi kardeşliği, gazetelerinin kirli sayfalarına, nefret dolu çarpık dillerine geldi oturdu…

Erzincan'da Alevilerle iç içe yaşamış bir Başbakan'ın samimi duyguları, referanduma yönelik bir çalışma diye lanse edildi… İçi boşaltılmak istendi…

Binlerce yıldır beslendikleri kaosu sona erdirmeye çalışan biri çıkıp, komşusuna barış eli uzattığında çılgına dönüyorlar…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın referandumdan "hayır" çıkması için kampanya yürüten vatandaşları çadırda ziyaret etmesi, tam bir şok etkisiydi onlar için…

Diktatör diye eleştirdikleri bir lider, sistem değişikliğini kabul etmeyen vatandaşlarını dinlemeye gidiyordu…

Cumhurbaşkanı'nın Alevi vatandaşlarla o çadırdaki konuşmasından 'sert' noktaları yakalamaya çalıştılar…

Kızmasını beklediler…

Sorun çıksın istediler…

Ki;

Ertesi gün televizyon kanallarında gazetelerinde kirli başlıklara yer açılsın, Avrupa'lı dostlarına malzeme çıksın, Terör örgütlerini cesaretlendirmek için "bakın Türkiye hala istediğiniz gibi, toplumsal kutuplaşma had safhada" mesajı gönderilsin…

Ama olmadı.

Aynı günün akşamı bir televizyon kanalına konuk olan Kılıçdaroğlu "ben de evet çadırına giderim" demek zorunda kaldı…

Ucu dışarıda gazeteciler kıyısından köşesinden konuyu görüp, "Yavuz SultanErdoğan'ın özrü Selim" polemiği üzerinden mikserliğe soyundu,

ama yine olmadı…

Acaba;

Cumhurbaşkanı ile Alevi vatandaşları nasıl karşı karşıya getirebileceklerini düşünürken, akıllarına CHP liderinin Dersim katliamı konusundaki 'taraflı' tutumu mu geldi?

2011 yılında Erdoğan, Dersim katliamı için "Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum" derken kendisi de Dersimli bir Alevi olan ana muhalefet liderinin sessiz kalmasına ne diyebileceklerdi ki?

Dersim'li bir Genel Başkan kendi tarihiyle neden yüzleşmek istemiyor? sorusunu hangi saikle sorabileceklerdi?

Açıktan katliamın sorumlusu olan CHP'nin bugünkü genel başkanı, Dersim'i neden konuşamıyor?

Yeni CHP sloganıyla, Gandi Kemal rüzgarıyla 'demokratlık'a soyunan Kılıçdaroğlu'nun aslında

Dikta-CHP zihniyetinin 2000 makyajlı bir versiyonu olduğunu nasıl söyleyebileceklerdi?

1935 yılına gidelim…hani o büyük dramın yaşandığı 1937,1938 ve 1939 yıllarındaki katliamların öncesine…

35'te Tunç-eli vilayetinin idaresi hakkındaki kanunu hatırlayalım…

"tunç-eli vilayetine, ordu ile irtibatı baki kalmak ve rütbesinin salahiyetini haiz bulunmak üzere korkomutan rütbesinde bir zat vali ve kumandan olarak seçilir… Sonra, bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınır...

örneğin vali ve kumandan gerek görürse, aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir.

örneğin, idam hükümlerinin vali ve kumandan tarafından teciline lüzum görülmezse, hemen infaz yapılır"

İşte bu kanun sonrası 1937,1938 ve 1939 yıllarında Dersim'de vahşi katliamlar yapılıyor...

Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.

binlerce kız çocuğu evlatlık veriliyor...

Şimdi tarihsel hesaplaşmasını yapamayan bir ana muhalefet partisi lideri ortadayken;

2011 yılında, başbakanlığı döneminde, Dersim katliamı adına özür dileyen bir cumhurbaşkanı varken;

Ucuz polemiklerle Alevileri devletinden, topraklarından uzaklaştırmak isteyen 1930'ların vahşi kafaları mevcutken;

Akl-ı selim kime inanır?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.