Her ‘gurbetçi’ seçmen değildir!
Çünkü Avrupa'da yaşayan 'gurbetçi seçmen' sayısı yanlış bilmiyorsam 2 milyon 850 bin civarında. Türkiye kökenli, Türkiye'den göç edenlerin sayısı ise tam olarak bilinmemekle beraber bu rakamın çok üzerinde. Bu ne demek oluyor peki? Şöyle... Yurtdışında yaşayan Türkiye kökenliler seçmen sayısından çok fazla. Neden? Çünkü hepsi Türkiye vatandaşı değil! Olanların da çoğu muhafazakâr görüşlü olduklarından oyların büyük kısmı AK Parti'ye gidiyor. Evet. Belki de tamamının oy kullanma hakkı olsa 12 Eylül sonrası akın akın Avrupa'ya kaçan sol tandanslı Kürtler ve Alevilerin oyu AK Parti'ye oy veren seçmeni ikiye katlar ancak birçoğunun oy kullanma hakkı yok! Çünkü çoğu Türkiye vatandaşlığından ya çıkarılmış ya da kendisi çıkmış!
Bu yüzden çok dikkatli analiz yapmak gerekiyor yurtdışı oyları için. Benim aldığım donelere göre şu anda katılım yüksek değil. Var olan katılımda da AK Parti açık ara önde. Ardından gelen parti ise HDP. CHP ve MHP neredeyse hiç yok! Bu durumda Avrupa'da, özellikle Almanya ve Fransa'da sandık sadece iki parti için kurulmuş dersek yanlış olmaz. Ancak iki parti arasında çekişme var demek de hatalı olur. Zira dediğim gibi bir çekişme yok, sadece AK Parti'nin gurbetçi seçmenlerden alacağı yüzde 50'lerin üzerinde oyu yüzde 20'lerle izleyen bir HDP var!
NEDEN ŞİKâYETÇİ OLMAMIŞ?
Dün CHP'li eski vekil Yılmaz Ateş aradı. Geçen hafta VIP soruşturmaları ile ilgili yazdığım yazılarda adı geçtiği için. Okuyanlar hatırlar. Paralel Örgüt'ün istihbaratçılarının çok önemli 48 ismi aylarca yasadışı terör örgütü üyesi gibi gösterip şantaj gayesiyle dinlediklerini yazmış ve ancak somut delilleri ile bu rezalet ortada olmasına rağmen dinlenenlerden bazılarının şikâyetçi olmadığını aktarmıştım. Ateş de onlardan biriydi işte. Sağ olsun bunu düzeltme gayesiyle aramış işte ama aslında benim yazımda düzeltmemi gerektirecek bir husus yok. Çünkü kendisine VIP dinlemelere ilişkin başlatılan 2014-76523 sayılı soruşturmada şikâyetçi olmadığını belgesiyle ispat ettim. Sayın Ateş savcılığa gitmiş evet; ve ifade de vermiş. Ancak Yılmaz Bey, savcıdan kendisinin dinleme kayıtlarını istemiş; soruşturmayı yürüten savcı da; 'Böyle bir usul yok! Bu kayıtları vermemiz söz konusu olamaz' karşılığını verince Ateş de 'o zaman ben de şikâyet hakkımı saklı tutuyorum' şeklinde bir tepki göstermiş.
İşin özü anladığım kadarıyla tamamen iletişim, diyalog sorunundan kaynaklı meseleden dolayı; aslında şikâyetçi olmak için kalkıp savcılığa kadar giden Ateş, savcıyla yaşadığı bu tatsız gerilimden dolayı şikâyetçi olmamış. Doğru söylediğine eminim zira daha önceki bir dinleme dosyasında şikâyet hakkını kullanmış. Savcılık çıkışında da Anadolu Ajansı'na Paralel Örgüt'ün yaptığı bu dinlemelerle ilgili bayağı sert bir açıklamada bulunmuş hatta. Hepsini bana iletti. Ben de bu açıklamayı yapıp, tamamen iletişim problemi nedeniyle yaşanan bu handikapı aydınlatmış olayım dedim...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- "İçerim yanıyor... Dışarım serin..." (07.06.2015)
- Durun! Siz kardeşsiniz! (04.06.2015)
- Üfürükçü müsün, müneccim mi? (03.06.2015)
- Pensilvanya'nın altın çocuğu Can Dündar... (31.05.2015)
- HDP ve baraj meselesi... (30.05.2015)
- Ahh Aydın Bey ahh... (28.05.2015)
- Nedir bu tahammülsüzlük yahu! (27.05.2015)
- Yılın sabırlısı:)) (24.05.2015)
- Her ‘gurbetçi’ seçmen değildir! (21.05.2015)
- Amacınız bal gibi de oydu! (20.05.2015)