Gerçekten şükredelim!
Peki Dünya Sağlık Örgütü'nün bile gidilmesini sakıncalı gördüğü bu ülkelerde Cumhurbaşkanımızın ne işi vardı? Bunu ancak gidince anladık. Özellikle de yoksulluğun, geri kalmışlığın dibe vurduğu son durak Somali'de... Yoksulluk değil sadece yalnızlık ve kimsesizlik de kader diye görülür olmuş Doğu Afrika'da.İlk vardığımız Addis Ababa'da da, Cibuti'de de ve Mogadişu'da da net biçimde anlaşılır olan buydu. Her üç şehrin sokaklarını süsleyen Erdoğan posterleri, konvoy yoldayken insanların gösterdiği sevgi bu kimsesizliğin bir dışa vurumuydu. Addis Ababa'da bir süreliğine gazetecilere mihmandarlık yapan Türkiye'de öğrenim görmüş doktor Nasreddin Hoca diyordu ki; "Dünyanın önemli ülke liderlerinin uzaktan bakıp acıdığı ancak gelmeye tenezzül etmediği ülkemizde Erdoğan'ın 2 gün konaklaması devlet büyüklerimizi de halkımızı da çok mutlu etti!"
Etiyopya'da güvenlikle ilgili olağanüstü bir risk yoktu ama Somali daha biz Addis Ababa'dayken patlatılan bombayla tehlike sinyali verdi. İddiaya göre bizden önce giden Türk heyetinin otelinin önünde patlatılan bomba Erdoğan'a "Buraya gelme!" mesajıydı. Bizim heyette işadamları da vardı. Bakanlar, bürokratlar, milletvekilleri de. Eş Şebbab tarafından patlatılan ve 5 Somalili vatandaşın öldüğü olayın haberi ayrı bir bomba gibi düştü tabii aramıza. Hepimiz tedirgin olduk ve sandık ki Somali ziyareti iptal olacak. Bir ara hatta bu yönde bir laf bile döndü ancak birkaç saat geçmeden Cumhurbaşkanlığı yetkilileri Erdoğan'ın kesinlikle bu ziyareti yapacağı bilgisini verdi ve şunu da ekledi: 'İsteyenler ziyarete eşlik etmeyebilir.'
Sabah firesiz biçimde Somali'ye hareket için uyandığımızda ise Suud Kralı'nın ölüm haberi gelmişti ve tabii Erdoğan'ın da cenazeye katılmak üzere S. Arabistan'a gideceği bilgisi verildi. Program değişti. Biz akşama kadar oyalanıp akşam Cibuti'ye geçecektik ve Erdoğan da cenazeden oraya gelecekti. Allah var çoğumuz bunun ilahi bir tesadüf olduğunu düşünüp Somali seyahatinin iptal edileceğini sandı. Ama kısa süre sonra yetkililer Cibuti temaslarından sonra Erdoğan'ın seyahati uzatıp Somali'ye kesinlikle gideceğini söyledi. Ve nitekim öyle de oldu. Cibuti'den çıktık yola vardık Mogadişu'ya. İner inmez Albayraklar Grubu'nun inşa ettiği havalimanı açılışını yaptık. Beklediğimizden çok görkemliydi; sandık ki az sonra gideceğimiz şehir merkezinin tümü böyle.
Meğer Mogadişu'nun daha doğrusu tüm Somali'nin modern olarak gösterilecek binası açılışını yaptığımız havalimanı ile bir de merkezde Türkiye tarafından yapılıp Somali'ye bağışlanan hastane inşaatıymış. Gerçekten inanılır gibi değildi gördüğümüz manzara. Güya bir şehrin içinden geçiyorduk ama şehirde çöpler arasında inşa edilmiş teneke evler ve yoksul insanlardan başka bir şey yoktu. "Eğer biz insansak bunlar kim o zaman" sorusu mıh gibi çakılıyordu zihnimize. Tabii bu arada Eş Şebbab terörü tehlikesi nedeniyle konvoy olağanüstü güvenlik önlemleri ile korundu hep. Sadece Erdoğan ve çevresi değil, hepimiz kurşun geçirmez zırhlı araçlara bindirildik.
Sözün özü: Yüreğimiz ağzımızda bir 8 saat geçirdik Mogadişu'da. Gerçekten de büyük bir çılgınlıktı Erdoğan'ın yaptığı. Her an beklenmeyen bir yerden çıkıp korkunç bir saldırı yapabilirdi teröristler.
Sonuç olarak bu topraklarda, bu coğrafyada yaşadığıma şükrediyorum ve herkese de şükretmeyi tavsiye ediyorum. Gerçekten şükredelim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- "İçerim yanıyor... Dışarım serin..." (07.06.2015)
- Durun! Siz kardeşsiniz! (04.06.2015)
- Üfürükçü müsün, müneccim mi? (03.06.2015)
- Pensilvanya'nın altın çocuğu Can Dündar... (31.05.2015)
- HDP ve baraj meselesi... (30.05.2015)
- Ahh Aydın Bey ahh... (28.05.2015)
- Nedir bu tahammülsüzlük yahu! (27.05.2015)
- Yılın sabırlısı:)) (24.05.2015)
- Her ‘gurbetçi’ seçmen değildir! (21.05.2015)
- Amacınız bal gibi de oydu! (20.05.2015)