Komplo teorisi, karmaşık veya sarsıcı bir olayın; güçlü, gizli ve çoğu zaman kötü niyetli aktörler tarafından planlandığı varsayımına dayanan açıklama modeline deniliyor. Kanıta değil şüpheye yaslanıyor ve boşlukları tahminle dolduruyor.
Ama öte yandan… AK Parti Genel Başkanvekili
Efkan Alâ'nın da dediği gibi,
"Ortadoğu'da tesadüfler bile plânlıdır!"
Şimdi, son bir ayda yaşanan
şu kritik hadiselere, Türkiye'nin stratejik ilişkileri bağlamında
bakmakta fayda var.
11 Kasım 2025… Azerbaycan'ın Zafer Günü kutlamalarına katılan TSK personelini taşıyan C130 tipi kargo uçağı Türkiye'ye dönüş yolunda, Gürcistan'da düştü. Kaza kırım sicili oldukça temiz olan C130'un düşmesi ve 20 vatan evlâdının şehit verilmesi, hemen herkesin zihninde kuşku bulutu oluşturdu. Teknik incelemeleri sürüyor.
15 Aralık 2025… Karadeniz üzerinden gelerek Türk hava sahasını ihlâl eden ve kontrolden çıktığı değerlendirilen bir drone, F-16'larımız tarafından düşürüldü. Bu gelişme, Rusya-Ukrayna Savaşı
boyunca güvenli bölge olarak korunan Karadeniz'de barışçıl statünün bozulmasına dönük hamle olarak da algılandı. Daha sonra Kocaeli ve Balıkesir'de de Rus yapımı İHA'lar kırsal alanda bulundu!
22 Aralık 2025… TSK unsurlarının Libya'daki görev süresinin iki yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi.
23 Aralık 2025… Ankara'da temaslarda bulunan
Libya Genelkurmay Başkanı Haddad ve beraberindeki askeri heyeti taşıyan sivil iş jeti Haymana yakınlarında düştü!
23 Aralık 2025… Batı Kudüs'teki zirvede İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) savunma, güvenlik ve teknoloji alanlarında iş birliği mutabakat metni imzaladı. Bu fotoğraf, Türkiye'ye karşı şer ittifakı olarak yorumlandı.
Buna karşın…
19 Aralık 2025'te yıllık değerlendirme toplantısı düzenleyen Milli Savunma Bakanı
Yaşar Güler, yukarıdaki üç ülkenin bir araya gelmesinin Türkiye için bir tehdit oluşturamayacağını, Yunanistan'ın askere alacak personel bulmakta dahi güçlük çektiğini söyledi. Ardından, Yunanistan'ın Ege'deki Gayri Askeri Statüdeki Adalara İsrail'den alacağı hava savunma sistemleri ile ve topçu bataryası yerleştirme girişimi için,
"Bu konuda çalışma yapıyoruz. Öyle fazla heveslenmesinler!" dedi.
***
Son olayları; yaşandığı coğrafyayı, Türkiye'nin aldığı inisiyatifi, Türkiye düşmanlarının faaliyetlerini birlikte değerlendirdiğimizde her zamankinden daha fazla
"müteyakkız olma gereği" ortaya çıkıyor.
Kafkaslar: Karabağ, Zengezur Koridoru…
Doğu Akdeniz: Gazze'nin geleceği, hidrokarbon kaynakları, enerji koridorları, ticaret yolları…
Karadeniz: Sadece Montrö'nün uygulanması bile büyük bir irade.
Bu dış tabloya; 2026 yılının ekonomide hassas bir geçiş ve nihai toparlanma yılı olacağına ilişkin beklentileri eklediğinizde, devam eden yargı süreçlerini ve Terörsüz Türkiye çabasını da denklemde göz önünde bulundurduğunuzda
"fırsat-risk katsayısı" asimetrik artış gösteriyor.
Tekrar uçak kazasına dönecek olursak…
Libyalı üst düzey komutanları taşıyan özel uçak önce,
PAN-PAN çağrısı yapıyor. Yani acil durum bulunduğunu bildiriyor ama bunun hayati tehlike seviyesinde olmadığını ifade ediyor. Uçuşun riske girdiğini belirten bu çağrı, Fransızca
"panne" (arıza) kelimesinden geliyor.
Bir süre sonra uçaktan
üç kez MAYDAY çağrısı alınıyor. İnsan hayatının açık biçimde
tehlikede olduğu bildiriliyor.
Fransızca "m'aidez" (bana yardım edin) ifadesinden gelen
bu sinyal MAYDAY olarak biliniyor. Sonrası
üzücü. Radar bağlantısı kesiliyor ve uçağın düştüğü
anlaşılıyor.
O zaman şu soru kafaları kurcalıyor
"Elektrik arızası bildiren uçağa, acaba dışarıdan elektronik müdahale yapılmış olabilir mi?"
İşin ilginç yanı, Libya Genelkurmay Başkanı, önceki seyahatlerinde Ankara'ya hep
"tarifeli uçakla" geliyor!
Uluslararası kayıtlar; Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Ortadoğu'da bazı sivil uçakların, elektronik karıştırmaya maruz kalma endişesine dayalı sinyal kaybı yaşadığını ama pilotların alternatif sistemlerle uçuşu sürdürdüğünü gösteriyor!
Sözün özü…
Türkiye'mizin,
"kendi kendini doğrulayan kehanet" sarmalına girmemesi yüksek
dikkat ve ilgi gerektiriyor!