NİHAT HATİPOĞLU

Perde kalkıp gerçek ortaya çıktığı zaman...

Dünyadaki kitabını (Kur'an'ı) inanarak okumayan, ahirette sol eline tutuşturulacak kitabını dehşet içinde okuyacaktır. İnkârcılar şöyle mırıldanacaklar:
"Eyvahlar bize! Bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp döküyor" (Kehf, 49).
Evet ahiret kitabında her şey sayıp dökülecek. Hiçbir şey gözden kaçmayacak.
İnsan o gün gaflet içinde yaşamanın bedelini ödeyecektir.
"Gözleri yuvalarından fırlayacak. 'Eyvahlar bize, biz bundan ta bir gaflet içindeydik. Hayır!
Biz zalim kimselerdik' diyecekler" (Enbiya, 97). O günkü itirafın bir faydası olmayacak.
Pişmanlık o gün itibar görmeyecek. Dost dostunu satacak. Kişi evladından, babasından, annesinden kaçacak!
TERAZİ ADİLCE TARTACAK
"Derken (kulakları sağır eden) o şiddetli gürültü (Sur'a ikinci üfürüş) geldiği zaman, o gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar! O gün onlardan her bir kişinin, kendine yetecek bir işi vardır" (Abese, 33, 34, 35, 36, 37).
"O gün inkârcılar için çok zor bir gün olacaktır" (Furkan, 26).
"Keşke toprak olaydım diyecekler" (Nebe, 40).
"Keşke falancayı dost edinmeseydim diyecekler" (Furkan, 28).
Şimdilerde Allah'ı, elçilerini ve kitabı inkâr edip şımarıkça Allah'ın yarattığı kâinatta dolaşıp duranların, yaldızlı sahte sözlerle inkârcı taifeyi çoğaltmaya çalışan gafillerin halini Kur'an şöyle anlatıyor:
"Ve o gün kâfir olanlar, ateşe arz edilirler de 'Bu gerçek değil mi' denir.
'Evet' derler. 'Rabbimizin hakkı için ahiret gerçekmiş' derler. Allah da 'Öyleyse, gerçekleri örtbas etmenizden dolayı azabı tadın' der" (Ahkaf, 34).
O gün bir zerre kadar haksızlık edilmez. O gün, her hak sahibini bulacak. Her terazi adilce tartacak. Yalanlar sahibinin suratına iade edilecek. Kendilerini sadece dünya hayatına endeksleyenler fena yanılacaklar. 120 bin peygamber, sayısız emir ve uyarı, gidenlerin sessizce gidişleri, yeni gelenlerin nizama uygun gelişleri, muhteşem ahenk, matematiksel düzen, bu kâinatın genişliği her akıl sahibini uyandırmalı aslında. Ama maalesef hâlâ gaflet içindeler. Ayet, iyiliğin veya kötülüğün mutlaka dünyada karşılığının olacağı beklentisinin yanlış olduğunu da şöyle anlatıyor:
"İnkâr edenlerin (gönüllerince) diyar diyar dolaşmaları sakın seni yanıltmasın. Bu az yararlanmadır. Sonra varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir yerdir" (Ali İmran, 196, 197).
SON PİŞMANLIK...
Son pişmanlık fayda vermeyecek. Ahlar, vahlar, hasretler, iç geçirmeler, yalvarma ve yakarmalar o gün karşılık bulmayacak.
Cehennem halkı büyük bir pişmanlık içinde, cehennem bekçisi olan melek Malik'e seslenecekler.
Yalvaracaklar. Kur'an olayı şöyle resmediyor: "Ve ey Malik diye bağıracaklar.
Yalvar Rabbine de öldürsün bizi. Malik (şöyle cevap verecek): Şüphe yok ki siz ebedi azaptasınız" (Zuhruf, 77).
Dünyada ahiretin hakkaniyetiyle yüzleşmeyenler, o gün ahiretin hakikati ve hesabı ile çarpılacaklar. "And olsun ki, sen bugünün geleceğinden gaflet içindeydin. İşte senden perdeyi kaldırdık. Artık bugün gerçeği bütün açıklığıyla görüyorsun" (Kaf, 22).
'BİZİ GERİ GÖNDER'
Şimdi manzara şöyle: İnanıp iyi işler yapanlar, ahlaklı davrananlar bir tarafa alınacaklar.
Dünyada Allah'ı bilmeyen, peygambere inanmayan, kitaba saygı duymayan, ahireti önemsemeyenler ise cehennemin mahşere getirildiği an (Ki o gün cehennem getirilecek ve o gün insan her şeyi anlayacak - Fecr, 23) dehşet içinde titreyecekler.
Zira akıbetleri bellidir.
İşte karşılarında sığınacakları, kaçacakları yer, yurt, kurtuluş yok.
Son bir çaresizlikle itirafta bulunacaklar:
"Suçluları, Rabblerinin huzurunda başlarını öne eğmiş olarak: 'Ey Rabbimiz!
Gördük ve duyduk. Bizi geri çevir. Salih amel işleyelim. Artık kesin olarak inananlardanız' (derlerken) bir görsen" (Secde, 12).
GÖRÜNCE İNANANLAR
Utanıyorlar, mahcuplar. Gördükten sonra inandıklarının berbat itirafı içindeler. Zira onlardan görmeden inanmaları istenmişti.
Şimdi bir fırsat daha istiyorlar. "Bizi çevirsen, bak neler neler yapacağız. Ne kadar secde edeceğiz, pişmanlık duaları, yakarışları edeceğiz" derler.
Halbuki geçirdikleri ömürlerinde uzun yıllar boyu onlara her fırsat verildi. Her imkân!
Kahrolası bir inadın, kibrin, enaniyetin, yalanın, sahte gülücüklerin, dünyada çarpılmamanın büyüsüne ne kadar da kapılmışlardı. Şimdi gördüler işte, ama her şey hesaba çekilmiş.
Asla yeni bir hesap olmayacak.
FIRSAT VARKEN KULLAN
Henüz fırsatın var. Bugün kendini emanet bir vücudun sahibi olarak güvende hissediyorsun.
Ama vaden dolup gideceğin anda yaşayacağını sana anlatayım.
"Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında şöyle der: 'Rabbim, beni dünyaya geri çevir.
Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada (bu fırsatla) razı olduğun iyi iş yapayım.' Hayır! Bu onun ağzından çıkan (boş) bir laftan ibarettir. Dirilecekleri güne kadar onların dönüşünü engelleyen bir perde vardır" (Müminun, 100).
Sen hiç kabir âleminden başı kırık olarak geleni gördün mü?
Gelemezler. İyiler de, kötüler de. Oraya kayıtlılar artık. Mahşere kadar.
MUHASEBE LAZIM
Bazen nefsimizi hesaba çekmeliyiz. Dünü, bugünü ve yarını. "Rahman'ın yanına çıkmaya hazır mıyız" diye. Bizim avantajımız şudur:
Biz bu hesabın olacağına inanıyoruz. İnkârcı ve isyankâr olan insanlar ise bu muhasebeden uzaklar. Zira bu hesap için iman ve vicdan beraber olmalıdır. İman olmazsa vicdan tek başına sahibine yaramaz. İman var da vicdan yoksa bunun da ahirette hesabı zor olur.

***


KADINLARI KORUYAN PEYGAMBER
Hz. Peygamber'den önce kadınlar hayata ilişkin söz sahibi olamıyorlardı. İstediklerini eş olarak seçemiyor, dövülüyor, sövülüyor, aileleriyle istediğinde görüşemiyor, kız doğurduklarında horlanıyor, ibadetlerine engel olunuyor, istediğine iman edemiyor, küçümseniyor, mirastan pay alamıyor, tacize muhatap oluyor, ağır işlerde çalıştırılıyor, ticarette zorlanıyor, rahatça sokağa çıkamıyor, kısacası ikinci veya üçüncü sınıf insan olarak kabul görüyordu. Kadının duygusuna, sözüne, itirazına, eleştirisine itibar edilmiyordu.
Hz. Muhammed (SAV) geldi ve her şey değişti. İbre tersine döndü. Kadın seçme hakkını kullandı. Dilediği kişiyle evlendi, dilemediğini reddetti. Görevler aldı. Hatta çarşıda, pazarda söz sahibi oldu. İnsanlara -gayrimüslime desığınma hakkı verdi. Kız doğurunca kutlandı. Horlanmadı. Mirasa ortak oldu. İstediğinde ailesiyle -sıla-i rahim- görüştü. İftiraya uğradığında iftira edenler cezalandırıldı. Camide saf oldular. Cenaze namazlarına katıldılar. Saygınlık kazandılar. Evlerinde söz sahibi oldular. Kısacası hak ettikleri her şeyi geri aldılar.
MUHARREM AYINDAYIZ
Resulullah Efendimizin şerefli torunu İmam Hüseyin'e (RA) reva görülen zulmün yıldönümündeyiz. Kerbela'da şehit olan efendilerimize rahmet diliyoruz. O gün belki vücudumuzla olamadık, ama bugün kalbimiz ve imanımızla İmam Hüseyin Efendimizin yanındayız. İnanıyoruz ki o gün şehit edilen 70 civarında tertemiz insan cennete kavuşmuştur. Ve tarih boyunca şerefle anılacaklardır. Ama onların kanına karar verenler ve bu ihaneti onaylayanlar tarih boyunca hep kahır ve zalimlikle anılacaklar. Ehl-i beyte sonsuz selam olsun. Efendiler efendisi Hz. Muhammed (SAV) ise salat ve selam olsun.
BİR HADİS
"Müslümanların ırzına, şeref ve haysiyetine yönelik kötü söz söylemeyen kişiye Allah rahmet etsin."
KADIN ADETLİYKEN MEZARLIĞA GİDEBİLİR Mİ?
Âdetli olan bir kadının mezarlığa gitmesinde herhangi bir sakınca yoktur.
Âdet döneminde veya lohusalıkta kadının saç kestirmesi caiz mi? Hanımların âdet döneminde tırnak kesmeleri, saç kestirmeleri ve istenmeyen tüyleri gidermeleri dinen sakıncalı değildir.
Gusül abdesti alırken dişim kanadı. Gusle yeniden mi başlamalıyım? Gusül abdesti alırken dişinin kanaması, burnun kanaması yani abdesti bozan herhangi bir hâlin oluşması, gusle yeniden başlamayı gerektirmez.
Vajinal muayene, ultrason çekilmesi boy abdesti almayı gerektirir mi? Vajinal muayene olan veya ultrason çektiren bir hanımın gusül yapması gerekmez.
Akli yeteneklerini yitiren kişi gusül gibi şeylerle yükümlü müdür? Bu akli melekelerini yitiren kişinin durumuyla ilgilidir. Az veya çok yitirmek bu konuda önemli. Ancak akli melekelerini tamamen yitiren, zihinsel engelliliği ileri derecede olan kişi, gusül gibi hallerle yükümlü değildir.
Abdest alırken konuştum. Abdestim geçerli mi? Abdest alırken konuşmak abdeste zarar vermez. Ancak gerekmedikçe konuşmamak lazım. Edep bunu gerektirir. Kişinin abdest alırken, abdestin içerdiği manevi duruş itibarıyla son derece hassas davranması, dua ile meşgul olması beklenir. Kişinin o esnada ruhunu arındırıp manevi hazza bürünmesi doğru olandır. Caferi Sadık, abdest alırken heyecanlanırdı. Renkten renge girerdi. Sebebi sorulduğunda "Birazdan yüce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Onun heyecanı içindeyim" derdi. Aynı hâl Hz. Hasan'da da olurdu. Hz. Aişe, "Abdest ve namaz halindeyken Hz. Peygamber sanki bizi tanımazdı" der. Yani dünyadan bir an soyutlanır, kendini ibadetin manevi haline teslim ederdi.
Sarhoş kişi ayılınca boy abdesti almalı mı? Normal şartlarda buna gerek yoktur. Ancak o esnada ne durumda olduğunu tam hatırlayamadığı için yıkanmasında fayda vardır. Yoksa sarhoş olup ayılan kişinin gusül abdesti almasında dinen bir gereklilik bulunmamaktadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.