NİHAT HATİPOĞLU

Kıyamet ansızın mı olacak?

Kur'an-ı Kerim'de iki ayette kıyametin ansızın geleceği bildirilir. Bu ayetler, Araf Suresi'nin 187'inci ayeti ile Zuhruf Suresi'nin 64 ve 66'ıncı ayetleridir.
Bu ayetlerin meali şöyledir:
Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki, onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini, ondan başkası açıklayamaz.
O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyor muşsun gibi sana soruyorlar.
De ki, onun bilgisi ancak Allah katındadır.
Ama insanların çoğu bilmezler.
(Araf, 187) Diğer ayette de; Doğru yolda olmayanlar tartışırken 'Kıyametin ansızın gelmesini mi bekliyorlar?' sorusu soruluyor.
(Zuhruf, 64-66) Bu iki ayetten hareketle bazı kişiler kıyametin ansızın geleceğini, alametlerinden bahsedilmeyeceğini söylerler.
Halbuki başka bir ayette 'Onlar kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar. Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar.' (Muhammed, 18) buyuruluyor. Bu ayette de alametlerinin geldiği belirtiliyor.
Yani; alametlerle ilgili dönem başlamıştır. Ancak zamanını elbette müminler de bilemez. Bir açıdan zaman itibariyle ansızın gelmiş gibidir.
Bu alametlerin bir kısmı gelmiş. Diğer bir kısmı ise daha gelecektir. Yine Kuran'da geleceği belirtilen Ye'cuc ve Me'cuc henüz gelmemiştir. (Kehf, 98,99; Enbiya, 96) Peygamberimiz de bir çok hadiste kıyamet alametlerinden bahsetmiş, olacak olan haberleri bildirmiştir. Peki aradaki çizgiyi nasıl anlayacağız: şu şekilde değerlendirmede bulunabiliriz;
Kafirler, imansızlar ve inkarcılar için kıyamet ansızın gelecektir. Zira onlar zaten kıyamete de, alametlerine de inanmıyorlardı ve hazır değillerdi.
İşte tam da beklemedikleri bir anda bu azap gibi kıyametle yüzleşeceklerdir.
Müminler için ise böyle bir endişe yoktur. Zira müminler alametlerin birbiri ardınca çıkmasından dolayı zaten kıyamet bilincindelerdi. Onlar peygamberlerinin verdiği bilgi dahilinde kıyameti beklemektedirler. Onlar için kıyamet ansızın gelmiş değildir.
Ahirette hesap nasıl olacak?
Öncelikle omuzlarımızda; sağ ve solda iyilik ve kötülükleri yazan melekler var. (Kiramen Katibin) (İnfitar, 10-12) Bu melekler yaptığımız her şeyi zaman, yer olarak yazarlar. Kıyamet gününde tutulmuş olan bu notlar önümüze gelecek. Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak nefsin yeter.
(İsra, 14) denilecektir. Herkes yaptığı her şeyi orada okuyacak. Amel defterlerinde küçük- büyük her şey yazılı olarak bulunmaktadır. Kişi bunları okuyunca dehşete kapılacak. Ne yapmışlarsa karşılarında bulurlar. (Kehf, 49)
O gün insanların dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir. (Nur, 24) Elbette zerre kadar iyilik ve kötülük karşılık görecektir. (Zilzal, 7-8) O gün zalim ve mazlum, alacaklı ve verecekli karşı karşıya geleceklerdir. Kimseye haksızlık edilmeyecektir. Kimseye de iltimas edilmeyecek. Şefaata ulaşabilenler hariç.
Şeytan kimdir?
Hiçbir iyiliğe yaramayan şer bir yaratıktır.
Şeytanların başına 'İblis' denir.
İblis dumanı olmayan yalın ateşten yaratıldı. (Hicr, 27) Esas ismi 'Azazil' idi.
Hz. Adem'e secdeden kaçındı: şeytan- iblis adını aldı.
Her euzu'da ondan Allah'a sığınırız.
Şeytanın en büyük silahı 'vesvese'dir.
İnsandaki şehevi hisleri, açgözlülük, kibir gibi duyguları kamçılar. Görevi budur.
Mümin için hilesi, zararı zayıftır.
Ama nefsine mağlup olana ise zararı çoktur.
Ona muhalefet eden doğru yolu bulur. Şeytana uyan ise zararlı çıkar.
Şeytanların sayısını ise sadece Allah bilir.
Şeytanın kelime anlamı ise;
İsyankar şer üreten mahlukattır.
İnsanların ve cinlerin yoldan çıkanlarına da şeytan denir.

***

DİNİ OTORİTE BOŞLUĞU

İslam alemi ulemasına, yığınla akademisyenine, dini alanda gayret eden yüzbinlerce önderine rağmen ciddi bir otorite boşluğu yaşıyor.
Böyle bir boşluk ulemanın veya benzeri faaliyet erbabının yetersizlik veya cehaletinden kaynaklanmıyor.
Ümmet ile davetçilerin arasında henüz yaygın ortak bir payda veya dil ittifakı oluşmamasından dolayı bu belirsizlik henüz aşılamadı.
Bunun binlerce sebebini sayabilirsiniz.
Bölgesel farklılıklar, kırılmalar, umut yitirilmeleri, önceliklerin ihmal edilmesi, problemlerin iyi okunmaması, davetçilerin -ilahiyatçılarınbatılı oryantalistlerin psikolojik baskısından kurtulmak için reddi mirasa başlamaları, kompleks, samimiyet zaafiyeti, ihlasın kaybı ve dahası.
Ancak gözden uzak tutulan en önemli problem bence merkeze almamız gereken ortak paydayı ıskalamamızdır.
Nedir bu ortak payda. Veya ne olması gerekir. Biz otoriteyi fetvalarımızda, absürt yorumlarımızın bizi taşıdığı tanınmışlıkta, aykırı fikirlerde aramaya çalıştık. Halkın kilitlendiği nokta da budur.
Bir çocuk babasını bir öğrenci öğretmenini örnek alır yola çıkarken veya yolu düşünürken. Bir ümmet de peygamberini örnek alır ve dünyayı O'nun gözünden okur. Çünkü netice itibariyle iman eden bir varlıksak eğer, iman ettiğimizi yaşam haline getirmekle yükümlüyüz. Biz iman edenler böyle düşünüyoruz. Örnek payda, rol model, üsve-i hasena (güzel örnek), sözü dinlenir, yoluna yoldaş olunur örnek peygamberden başka kim olabilir.
İslam alemi dini hayatında dini geleceğini din önderlerine, imamlarına, dini liderlerine, mürşit ve şeyhlerine göre düzenliyor. Tanzim ediyor. Herkes kendi sevdiğinin penceresinden görüyor, tabi olduğunun irfanından faydalanıyor.
Onun gör dediğini görüyor, görme dediğini görmüyor. Sevgisini veya sevgisizliğini buna göre dizayn ediyor. Peki yanılıyor mu?
Müştekim, doğru, samimi, dürüst ve bilgisi emin olan kişiyi rol model alacaksa problem yok. Yok da ya bunu bulamazsa ve daha da felaketi, ya dürüst ve doğru bildiği yanlışsa ve o da bunu ayıramıyorsa. İşte felaket burada duruyor. Fırtına burada kopuyor.
Örnek alma noktasında tevhidi sağlamanın yolu; Hz. Resulullah (s.a.v.)'i merkeze alıp onun zaviyesinden dünyayı ve ahireti okumaktır. Bunun dışındaki tercihler maalesef boşluğumuzu derinleştirir.
Zaten alenileşen hadis düşmanlığının altında Hz. Peygamber (s.a.v.)'in mirası ve yaşamını inkarı projesi yattığı içindir ki, bu faaliyet dolu dizgin destekleniyor.
Dini alandaki otoriteyi Batı dünyası Papa'nın ruhani söylemleri, toplu dualar ve manevi hava katılmış ritüellerle uhrevileştirmeye, haylice sarsılmış iman eksenini en azından yitirmeme gayreti içinde çabalarken; İslam alemi olarak önümüzdeki emsalsiz siyreti ve asrı saadet örnekliğini, Hz. Resul'ün eşsiz ahlakını nasıl oluyor da göremiyoruz doğrusu hayret ve dehşet içindeyim. Sudaki genç balığın, yıllanmış balığa 'su nerede acaba' diye sorması kadar garip değil mi sizce...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.