NİHAT HATİPOĞLU

İnsanlarda görülen olağanüstü haller nelerdir?

Bu haller şu şekilde özetlenebilir:
Mucize Peygamberlere verilen özel bir güçtür.
Peygamberler 'Yüce Allah dileyince' olağanüstü hal gösterirler. Bu hal hem inananlara ve hem de inanmayanlara bir ikazdır.
İrhas Peygamber olacak şahsa peygamberliğinden önce -ikram olarak- verilen olağanüstü haldir.
Hz. İsa'nın beşikte konuşması (Maide, 110- 115)
Peygamberimizin doğumundan az önce meydana gelen Fil vakası gibi.
Keramet Peygamberlere iman eden salih kullarda görülen olağanüstü haller.
Meunet Yüce Allah'ın veli olmayan kullarına, zaman zaman darlık anında onu o halden kurtaracak bir çıkış yolu yaratması, göstermesidir.
İstidrac İmansız veya çok da günahkar olan kişilerde isteklerine uygun olarak oluşan olağandışı haller.
Bu gücün verilmesi inananlar için bir imtihandır.
İhanet İmansız olan veya günahları çok aşkın olan kişilerde isteklerinin tam zıddına olağanüstü hallerin oluşmasıdır. Bunun meşhur örneği yalancı peygamber Müseylimenin olayıdır. Müseylime bir gözü kör olan adamın gözü açılsın diye dua etti. Yüce Allah o adamın diğer gözünü de kör etmiştir.
PEYGAMBERLERE İMANIMIZ NASIL OLMALIDIR?
Biz şuna inanıyoruz:
Yüce Allah evreni yarattı, ve orada yaşayacak olan insanoğulları ve cinlere neye, niçin, nasıl iman edip davranacaklarını öğreten insanlar gönderdi. Bunlara peygamber diyoruz.
Bu peygamberlere vahiy dediğimiz talimatlar gönderdi. Bu vahiyler tevhid, iman, amel, ahlak, helal, haram ve ahiret alemini tanıtan bilgilerdir.
Bu bilgilerden inançla ilgili olan talimat ve bilgiler değişmedi ancak uygulamalar, helal, haram gibi hayata dair konularda zaman zaman değişiklik gösterdi. Yüce Allah'a karşı duruşu, insanlarla ilişkiyi, kainata karşı sorumluluğu buradan öğrendik.
Peygamberlerin (Resul ve Nebi) tümüne -ki sayıları 124 bine ulaşmıştır- iman ederiz. Onların sadık, temiz, günahsız, çok akıl ve zeka, kabiliyeti yüksek, emanete riayet eden ve kendilerine ineni insanlara aktaran insanlar olduğuna inanırız.
Kuran-ı Kerim bu peygamberlerden 25'inden bahseder. "Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah, Mûsâ ile gerçekten konuştu." (Nisa, 164) Onların hepsine iman ederiz. Peygamberlerin bir kısmının iman edenleri az olmuş. Bir kısmının çok olmuş, bir çoğunun ümmeti de yoldan çıkmışlardır. Hiç birini inkar etmeyiz.
"Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip 'Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız' diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır.
Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.
Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükâfatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." (Nisa, 150-152) Son peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin gelmesiyle son kitap da inmiş oldu. Biz sadece son kitapla bağımlıyız.
SAHABE ARASINDAKİ İHTİLAFLARI NASIL DEĞERLENDİRELİM?
Hz. Peygamber döneminde yaşamış ve Hz.
Peygamber (s.a.v.)'in çağrısına evet deyip iman etmiş, eski dinlerinden vazgeçmiş kutlu bir nesil olan sahabe hem Kuran-ı Kerim ve hem de Hz.
Peygamber (s.a.v.) tarafından övülmüştür.
"İnsanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet" (Ali İmran, 110) Kuran-ı Kerim'de sahabeye şu ayetler de övgüyle işaret ediyor (Haşr, 9-8; Tevbe, 100; Ali İmran, 172-173; Enfal, 74;
Bakara, 143; Fetih, 29) Peygamberimiz de sahabesi hakkında çirkin konuşulmayı yasaklamıştır: "Ashabım konusunda Allah'tan korkun. (Taberani) Ashabım yıldızlar gibidir ümmetimin en hayırlılarıdır." (Ahmed bin Hanbel, Müsned) Bu ve benzeri yüzlerce övgü cümlesi bulabilirsiniz.
Hadis kitapları sahabeyi öven, anlatan yüzlerce hadisle doludur.
Basra halkından birileri Utbe'ye gelip Hz. Ali ve Hz. Osman hakkında soru sordular. O cevap olarak onlara şu ayeti okudu; "Onlar bir ümmetti.
Gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız." (Bakara, 141) Bu nedenle de sahabeyi yıpratmak ve eleştirmek yerine kendi günah ve hatalarımıza bakmamız daha doğru olur. Hangimiz günahsızız ki?
Sahabe Hz. Peygamberle beraber mücadele etmiş, kimi şehit düşmüş, kimi zafer yıllarını görmeden hayattan göçmüşler. Kimi zafer yıllarını görmüş ve ama takvadan bir şey kaybetmemişler.
Bize göre masum olanlar sadece peygamberlerdir. Ancak bizim sahabeyi değerlendirirken, her birinin Hz. Peygamber (s.a.v.)'i yakından tanıdığını ve O'ndan gelen sözleri duyduğunu ve kendine göre yorumladıklarını unutmamamız gerekiyor. Her biri kendince ictihadda bulunmuştur. İsabet edip etmemelerinin hesabı Allah'a kalmıştır. Hz. Ali'ye Cemel savaşında kendisiyle savaşan sahabenin durumu sorulduğunda Hz. Ali'nin verdiği cevap denge, ölçü, insaf ve edep doludur:
"Onlar bize başkaldıran Müslüman kardeşlerimizdir." Allah'a yemin ederim ki, bunlardan biri (yani benimle savaşan sahabe) kalbinde takva olduğu halde ölürse mutlaka cennette olacaktır. (İbn Hacer, Tathir, 36; İbn Haldun, Mukaddime, 216) Onun için Hz. Ali Cemel'de kendisiyle savaşanlara gayri Müslimlerle savaş hukukunu uygulamamıştır.
Emevi Halifesi ve Hz. Ömer'in torunu olan Ömer bin Abdülaziz'e Hz. Ali ve karşıtlarının savaşı hakkında kanaati sorulmuştu: O şöyle cevap vermişti: "Allah sizin elinizi ve kılıçlarınızı onların kanına bulaştırmadı. Siz de dilinizi onların kanına bulaştırmaktan kaçının." 1400 yıl önce olan bazı ihtilafları gündeme getirip konuşmak, saygısızca ifadelerde bulunmak ve hele de sanki bu olaylar için hakemmiş gibi bir edayla onları suçlamak akılsızlıktan ve edepsizlikten başka bir şey değildir. Biz sahabenin ellerinden geldiğince nefsani davranmaktan kaçındıklarına inanırız. Zira bize bu dini onlar taşıdılar.
Emanete hainlik etmediler.
Dört halife ise birbirlerine büyük bir saygı ve edeple muamele etmişlerdir. Birbirlerinin yanında yer almışlardır. Hiç şüphe yok ki, sahabe arasındaki ihtilaflarda münafıkların tezgahı hiç de yadırganamaz. Göz ardı edilemez.
Ehli sünnet bu hadisler de Hz. Ali'nin isabet ettiği kanaatindedir. Ötekiler ise içtihatlarında yanılmışlardır. Yüce Allah bize içlerinde cennet müjdelenen çok insanın olduğu sahabenin yolundan gitmeyi nasip etsin.
Onlar ihtilaf ederken bile saygıyı unutmadılar.
Birbirlerini lanetlemediler. Birbirlerinin cesetleri başında gözyaşı döktüler. Kısacası onları eleştiren çağımızdaki saygısızlara hiç benzemediler.

***

AĞLAYANLAR (BÜKKAİN)

İslam tarihinin bir safhasında önemli bir yer tutar bu insanlar. Kelimenin tekili 'El-Bekka'dır. Çoğulu Bekkain, bükkaun; çok ağlayanlar anlamına gelir.
Peki nedir bu olay? Olay şudur:
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vefatına yakın dönemde yaptığı bir sefer vardır.
Tebük seferi. Rum illerine yapılan bu sefer Hıristiyan ordularının Medine'ye yürümek -saldırmak- için hazırlandığı bilgisi gelince Efendimiz (s.a.v.)'in caydırmak ve tezgahı bozmak için yaptığı bir çıkış harekatıdır. Tebük Medine'ye 700 km'lik bir mesafede. Efendimiz bu seferde orduya sadece bineği olanların katılabileceğini söyler.
Zenginlerden de destek ister. Hz. Osman 300 üzerinde deve ile katkıda bulunur. Bu sefere, bu zor şartlarda gerçekleşmesinden dolayı "Çetin savaş - gazvetu'l usre" adı da verilmişti.
Bu seferde (ki savaş olmadan geri dönülmüştür. Zira Rumlar Müslümanların ciddiyetini ve kararlılığını görünce geri döndüler) yedi sahabenin durumu önemli bir yer tutar.
Fakir olan bu 7 sahabe çok uğraşmalarına rağmen binit bulamadılar. Bu durumda da sefere katılamayacaklarını anladılar. Kendilerine binit bulsun diye Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gidip durumlarını anlattılar. Efendimiz de onlara binit bulamayacağını iletti. Bunlar seferden geri kalacaklarını anlayınca oradan ağlayarak ayrıldılar.
Bunların dinmeyen samimi ve içten gözyaşları Medine'de konuşulmaya başlandı.
Müslümanlar arasında bunlara 'Bekkaun- çok ağlayanlar' adı verildi. Bu samimi sahabenin iç alemini yansıtan şu ayet indi:
"Kendilerine binek temin etmen için sana geldiklerinde yolunda harcayacak bir şeye sahip olamadıkları için üzüntüden gözyaşı dökerek geri dönenlere de sorumluluk yoktur." ( Tevbe suresi, 92.ayet) "Ve e'yunuhum tefidu mine'd dem'i hezena - Üzüntüden dolayı gözyaşı döke döke dönenler" Evet Kuran bu sadık insanların iç hallerini, ruh iklimlerini belleğimize böyle yerleştiriyor.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yanında yer alamıyoruz diye ağlayarak, gözyaşı döke döke ayrıldılar...
Bunların adları İbn Hisam, Vakıdi, İbn Sa'd, Üsdülğabe ve el-İsabe adlı siyer kitaplarında geçer.
Hatta bazılarına göre bunlar Mukarrin'in 7 oğludur.
Tabii ki, önemli olan kim olduklarından çok nasıl bir samimiyet ve imana sahip olduklarıdır.
Sahabenin zenginleri bu gözyaşlarına kayıtsız kalamadılar. Bu 7 kişiye binit buldular ve Efendimiz (s.a.v.)'le sefere katılabilmelerine imkan sağladılar.
Bir tarafta Allah yolunda sefere çıkamadığı için gözyaşı döken 7 halis mümin; diğer tarafta bu sefere katılmamak için bahaneler uyduran münafıklar. İbret alınması gereken nokta bu olsa gerek. Şımarıkça, sancı çekmeden kahkaha atanlar. Bir de Hz. Resulle olamadığı için ağlaya ağlaya huzurdan ayrılanlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.