NİHAT HATİPOĞLU

50 cana kıyan insan müsveddesi

Namaz kılmak için camiye gelen silahsız, savunmasız ve masum kadın erkek ve çocukları; bilgisayar oyununda hedefleri yok edercesine iştahla, vicdansızca katleden bu pisliğe hangi sıfatı yakıştıracağımı hakikaten bilemiyorum. Domuz desem, hayvana yazık. Hıristiyan teröristi desem Hıristiyanlığa yazık. İnsan desem, Hz. Adem nesline yazık. Lanet yağdırsam gök ve yer ehli zaten buna yüzbinlerce lanet yağdırdı. Korkak, ödlek ve şerefsizlikle damgalanmış olan bir yaratığa verilecek en büyük ceza; toprağa verilmiş 3 yaşındaki masumun, günahsız insanların taze mezarlarıdır bence.
Müslüman aidiyeti olan birinin eylemini; 'İslam terörü' olarak niteleyecek kadar ahlaksız olan güruh, bu sefihe 'terörist' bile diyemiyor. Bir çılgının saldırısı gibi göstermeye çabalıyor, katilin hazırladığı ve kin-nefret kusan manifestosunu görmezden gelerek. Bu saldırı sıradan bir cinnet olayı değil. Tasarlanmış, hesaplanmış, etüd edilmiş bir imha programıdır. Ve inanın Avrupa ve uzak ülkelerde bu pislik gibi binlerce seri katil dolaşıyor olabilir.
Avrupa ve diğer ülkelerin görevi buradaki Müslümanları ve diğer din mensuplarını korumaktır. Benzeri eylem planlarını deşifre etmek ve caydırıcı cezalar vermektir. Yoksa cinayetten sonra orayı polislerle ablukaya almak değil.
Doğrusu biz Hıristiyan aleminden, din adamlarından ve kiliseler birliğinden çok daha güçlü ve anlamlı tavır beklerdik. Cılız ve sıradan açıklamalar insanlığa huzur, sevgi, barış ve serikanlılık getirmez.
Bu katliam karşısında Arap ve İslam aleminin sesi yine cılız çıktı. Şaşırmadık. Daha güçlü ve onurlu bir çıkış olsaydı şaşıracaktır. Elbette oradaki halkları kastetmiyorum.
Yeni Zelanda'daki Hıristiyan vatandaşların katliam bölgesine akın etmeleri, samimi gözyaşları, oradaki idarecilerin Müslümanların yaralarını sarmaya yönelik gayretleri tek ümit noktamız. Sevgi, barış ve vicdan; zulme, ahlaksızlığa, onursuzluğa, kalleşliğe, imansızlığa, iblisliğe, pisliğe, çürümüşlüğe, korkaklığa, galip geldiğinde insanlık bu pislikleri bünyesinden atabilir ancak.
Geçen hafta camiye yapılan saldırıyı insanlar ve din bilginleri kiliseye, havraya yapılan saldırıya eş gördüğünde belki insanlık için bir ümit belirir.
Son bir not: Türk eşittir İslam, İslam eşittir Türk olarak görüldüğü artık ayan beyan ortada. O halde biz çok güçlü, beraber ve birlik olmak zorundayız. Bu dünyada, bu coğrafyada zavallı ve teslimiyetçi oldunuz mu, ipliği boğazınıza kendi ellerinizle geçirmiş olursunuz. Türkiye çok güçlü ve caydırıcı olmak zorunda.

***

İSTİĞFAR DUASI NE DEMEKTİR?

İstiğfar: kişinin işlediği günahlardan utanıp pişman olup Yüce Allah'tan bağış dilemesidir. Yüce Allah bağışlanma dileyen tövbekârları Kuran'da övmüştür. (Ali İmran: 89, 135; Bakara: 37, 54, 128, 160, 187; Nisa: 26, 27, 64, 92; Maide: 34, 39, 71; Enam: 54; Araf:143; Tevbe: 5, 11, 15, 27 vd.)
İstiğfarda bulunurken dilediğiniz ifadelerle yalvarabilirsiniz. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir günde yüz kez bağışlanma dilerdi. Bağışlanma dilemek için illahi günah işlemek gerekmiyor. İnsan, Yüce Allah'ın dünyada verdiği her nimete karşı istiğfar ve şükürde bulunmalıdır.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in "Seyyidü'l istiğfar" yani bağışlanmanın en güzeli olarak nitelediği bir duası vardır. Bunu okuyabilirsiniz. Bu dua şu şekildedir:
"Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum. Gücümün yettiği kadarıyla senin ahdin ve va'din üzerine devam ediyorum.
Yaptığım fenalıkların şerrinden de sana sığınıyorum. Üzerimdeki nimetleri itiraf ediyorum. Beni bağışla. Çünkü senden başka günahları bağışlayacak hiç kimse yoktur." (Buhari, Daavet)
Meşru olmayan yoldan sermaye edinmiş bir insanla ortak olmak caiz mi?
Bazı alimler ortak olacağınız kişinin geçmişini araştırmak zorunda olmadığınızı söylemiş olsalar da; Hanefi ve Şafii alimlerine göre İslam'ın kabul etmediği bir kaynaktan sermaye edinmiş kişiyle ortaklık etmek haramdır. Zira böyle bir ortaklık şaibelidir, helal ve haram sermaye karışmış olur. Haram yoldan sermaye, mal ve mülk edinmiş kişiyle ortaklıktan kaçınmanız gerekir.
Ortaklardan biri diğer ortağının iznini almadan ortak maldan ödünç para verebilir mi?
Ortaklar kendi hisselerinden borç verebilirler. Ancak bunu yaparken şirketlerinin ortak çek veya senedinden bu tür bir harcamaya girişemezler. Zira ortakların her biri rıza göstermeden diğerini başkasına borç veremez. Ancak mallar -mesela şubat ayındaki geliri belliyse ve tahakkuk ettiyse- bu durumda alacağına mahsuben harcama yapabilir veya borç verebilir.
Bir dükkanda hissem var. Ben onu kiraya verebilir miyim?
Ortakların beraber hareket etmeleri gerekir. Bir ortak diğer ortağını sıkıntıya sokacak bir tasavvufta bulunamaz. Siz, kendi hissenizi kiraya verecekseniz, ya ortaklarınızla hareket edersiniz veya ortaklardan birine hissenizi kiralarsınız. Ancak böyle bir tasarrufa uygun bakan alimler de vardır.
Ceset çürüyünce ruh da çürür mü?
İnsanların cesetlerinin çürümesi, ruhlarının da ölmesi anlamına gelmez. Zira beden çürüse de, ruh azap veya nimeti hisseder. Çürümüş olan bedendeki zerreler de Yüce Allah diledi mi azap veya nimeti hisseder. Bir milimlik bir parçaya bile Allah diledi mi azabı hissettirir.
Nitekim şehitlerle ilgili ayet bize ruhların kabir aleminde yaşamaya devam ettiğini gösteriyor. "Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın. Rableri katında diridirler. Allah'ın kendilerine verdiği şeylerle rızıklanırlar. (Ali İmran, 69)
Rızıklanmak ancak canlı olanlar için geçerli olur.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ölülerin, gömüldükleri yerden dirilerin ayak seslerini duyduklarını bildirmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) mezarlığa uğradığında mezardakilere selam verirdi. Bildiğiniz gibi selam ancak duyanlara verilir. Eve girerken meleklere selam verildiği gibi.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Miraç'ta peygamberlerin ruhlarıyla -ruhaniyetleriyle- görüştüğünü biliyoruz. Bütün bunlar ve daha nice bilgiler ruhların kabir aleminde yaşadığını göstermektedir.
Firavun ve ailesinin şu anda azap gördüğünü ileten ayette en belirgin haberlerdendir;
"Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de; Firavun ailesini azabın en çetinine sokun denilecek." (Mümin, 46)
'Allah her yerdedir' fiziksel bir hal midir?
Yüce Allah kudret, güç, azamet, ilim ve iradesiyle her yerde vardır. Bu cümleden fiziksel bir -zatıyla- mekanda varlık anlamı çıkarılmamalı. Zira Yüce Allah'a mekan nisbet edilmez.
Yüce Allah dünyada görülebilir mi?
Yüce Rabbimizi dünya hayatında hiç kimse göremez. Hz. Musa Yüce Allah'ı görmek istemiştir. Yüce Allah cevaben şöyle buyurdu: "Sen beni göremezsin. Dağa bak. Eğer dağ yerinde kalırsa o zaman beni görürsün. Nitekim Yüce Allah dağa nurunu tecelli edince dağ paramparça oldu ve Hz. Musa bayıldı." (Araf, 143) Bu ayeti kerimedeki 'len' ifadesi Yüce Allah'ın dünya hayatında hiçbir zaman görülmeyeceğine delil olarak da sunulmuştur.
Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) de Miraç'ta kalbiyle Yüce Allah'ı -nurunu- görmüştür. Baş gözüyle görmediği genel kabul gören görüştür.
Ancak Yüce Allah ahirette görülecektir. Müminler Yüce Allah'ı apaçık bir şekilde göreceklerdir: 'O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.' (Kıyamet, 23)
Yüce Allah'ın dünyada kullarını kendisinden perdeleyip cennette o perdeyi kaldırması da cennete verilen bir nimettir. Rabbim cennette Yüce Allah'a bakmayı nasip eylesin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.