NİHAT HATİPOĞLU

Kılavuz Kur’an, önder Muhammed el- Emin (50 Odanın Sırrı)

Bir büyük bina düşünün. Bu binanın 50 odası var. Bu binanın önünde, binaya girerken ve gezinirken dikkat edilecek hususları yazan bir levha var. Bina ile ilgili yasaklar, önemli hususlar, daha doğrusu binayı kullanma talimatnamesi bu levhada sıralanıyor.
Bu binanın bir teşrifatçısı -gezdireni, önderi ve görevlisi- var. Onun görevi bu binayı misafirlere tanıtmaktır.
Bu binanın bir de misafirleri var.
Binayı gezip, odalarında yer alan nimetlerden yararlanacaklar. Yatacak, uyuyacak, eğlenecek ve nimetlenecekler.
Hatta bundan dolayı hiç para da ödemeyecekler. Binanın teşrifatçısı misafirleri gezdirip onlara binayı tanıtacak.
Misafirler binayı gezerken bir sürprizle karşılaşırlar.
Binanın 50 odasının 45'i açık, beş odası ise kapalıdır.
Misafirler teşrifatçıya sorarlar: Bu odalar neden kapalı? Teşrifatçı der ki; binanın sahibi siz misafirlerden hiçbir karşılık beklemiyor. Ücret de almayacak.
Çünkü o, bu binanın sahibidir. Cömerttir.
Aslında gördüğünüz her şey onundur. Ama bu binanın sahibinin bir şartı var: Binaya girerken, kapıda yer alan talimatlara uyacaksınız. Yasakları çiğnemeyeceksiniz. 50 odadan 45'i size açık.
Oralarda yer alan her şeyden yararlanabilirsiniz.
Ama şu beş oda kilitli. Oraya girmeyin. Orayı zorlamayın.
Binanın sahibinin sizden istediği tek şey budur.
Misafirlerin büyük kısmı binayı gezerken teşrifatçının gösterdiği gibi hareket eder, kendilerine sunulan şartları çiğnemezler. Ancak bir kısmı ise; isyankâr ve uyumsuz davranırlar ve biz bu kapalı beş kapıyı da açacağız derler. Diretirler.
Azgınlaşırlar.
Teşrifatçı ve kurallara uyan misafirler bu saldırgan, hazımsız, obur ve isyankâr grubu uyarırlar.
Şöyle dediler: Eğer bu binanın sahibi cimri olsaydı sizi burada karşılıksız misafir etmezdi. Bilakis beş odayı açar ve 45 odayı kilitlerdi. Ayrıca siz, bu binaya girerken zaten kapıdaki levhada yazılan kurallara uyacaktınız. Şöyle veya böyle mademki binaya girdiniz. Size yakışan kurallara ihanet etmemektir.
Ancak; bu azgın, ölçüsüz grup bütün bu sözlere rağmen uyarıcıları dinlemediler.
Ve kapalı beş odanın kapılarını kırdılar. İçeri girdiler.
Ancak içeri girince de dehşetle irkildiler. Zira kapalı olan odaların içinin bomboş olduğunu gördüler. Diğer kırk beş odadaki zengin nimetlerin hiçbiri bu odalarda yoktur. Şaşırdılar. Birbirlerine bakınıp durdular.
Pişman oldular ama pişmanlıklarının faydası olmadı. Zira onlar bir defa ilkeleri, yasakları çiğnemişlerdi. Artık bedelini ödeyeceklerdi.
Aslında bu örnek, yaşadığımız hayatın bir misalidir.
Bu örnekteki 'bina' bu 'dünya'dır.
Binanın girişindeki 'talimatname,' Kur'an-ı Kerim'dir.
Hz. Peygamber'e inen vahiydir.
Binanın 'teşrifatçısı'; 'Hz.
Peygamber'dir.' Binaya gelen 'misafirler'; 'insanlardır.' Binanın 50 odası Yüce Allah'ın yarattığı kâinattaki helal ve haram olan davranışların, nimetlerin tümüdür.
Kırk beş oda, helallerdir, geri kalan beş oda ise haramlardır. Helallerin sayısı haramlara göre çok fazladır. Binanın girişindeki talimata uyanlar 'sadık müminlerdir.' Binanın girişindeki talimata uymayanlar ise günahkârlardır.
Evet, bu dünyada birer misafiriz. Geçip gideceğiz.
Bu dünyada helal ve harama uyar, Allah'ın kitabını rehber edinir ve Hz.
Muhammed'i (s.a.v.) yoldaş ve önder kabul edersek misafir kaldığımız bu dünyada ihanet etmeden geçip gideriz. Yoksa kırk beş odanın nimetinden yararlanırken, bununla yetinmeyip beş odayı da açmaya çalışan isyankâr ve günahkâr olarak anılacağız.
Bu fani imtihan dünyasında kılavuz ve düstur Kur'an'dır. Önder ve mihmandar ise Muhammed el-Emin'dir (s.a.v.).
EDEB YA HU
Mümin, vakar, doğru söz, ağırbaşlılık ve yumuşak sözle tanınan kişidir.
GÜZEL SÖZ!
Hırsız malı, yalancı ise aklı çalandır.
BİR HADİS
Üç kişi var ki ahiret gününde Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onlara acıklı bir azap verecek. Bunlar şu sınıflardır: Zina eden yaşlı kişi, yalan söyleyen idareci ve kibirli fakir. (Müslim, Sahih, 107)
BİR İBRET
Adam bir bilgeye dedi ki; ben doğru bir insan göremiyorum. Bilge cevap verdi: Sen doğru olsaydın doğruları görürdün.

***********************

ÇOCUĞA YALAN SÖYLEME

Abdullah bin Amir anlatıyor: Efendimiz evimize gelmişti. Ben de küçük bir çocuktum. Oyun oynamak için evden çıktım.
Bir ara annem beni çağırdı. Abdullah gel sana bir şey vereceğim dedi. Hz.
Peygamber (s.a.v.) anneme sordu: Ona ne vereceksin?
Annem, hurma vereceğim deyince, Efendimiz şöyle cevap buyurdu: Eğer çocuğa hurma vermeseydin sen, yalancı olarak yazılacaktın. (Müslim, Sahih, 107)

***********************

YAĞMUR YAĞMAZ OLUNCA

Hz. Enes anlatıyor: Bir cuma günü Efendimiz Medine'de hutbe okurken bir adam kalktı ve şöyle dedi: Ey Allah'ın elçisi! Yağmur kesildi. Rabbine dua et de yağmur yağdırsın.
Efendimiz göğe baktı. Gökte hiç bulut görmedik. Hz. Peygamber (s.a.v.) yağmur duası yaptı. Gökte yağmur bulutları belirdi ve birbirine girdi. Sonra yağmur yağdı.
Medine'de seller aktı ve vadiler su ile doldu. Sonraki cuma gününe kadar yağmur devam etti.
Ertesi cuma. Aynı adam (veya başka birisi) ayağa kalktı ve şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Resulü! Boğulduk. Suların çokluğundan.
Rabbine dua et de yağmuru durdursun.
Bu sözü duyan Efendimiz güldü.
Sonra efendimiz iki veya üç defa şöyle buyurdu: 'Allah'ım etrafımıza yağdır üstümüze değil.' (Allahümme heveleyna La aleyne) yağmur bulutları Medine'den uzaklaştı. Sağa, sola dağıldı.
Yağmur etrafımıza yağıyor, üstümüze yağmıyordu. Allah insanlara Peygamberlerinin duasının kabulünü ve değerini gösteriyordu. (Buhari, Edeb, 68;
Nesai, istiska, İbn Mace, İkame)

***********************

SENİ ÖLDÜRSE DE DOĞRULUKTAN AYRILMA

Bu söz Hz. Ömer'e aittir. Ölümüne sebep olan olacaksa da sakın doğruluktan ayrılma.
Yalan büyük bir günah sayılmıştır.
Yalan ise ya sözle veya eylemle olur.
Doğruluk dinin yıkılmaz direğidir. Edeb'in kalesidir. Şeref ve onur, doğrulukla ayakta kalır.
Olduğundan farklı görünmek; sahtekârlıktır.
Hz. Bilal, kardeşine Kureyşli bir kızı isterken karşı aile şöyle der: Siz bizi tanıyorsunuz. Biz köleydik. Allah bizi hür yaptı. Yoldan çıkmıştık.
Allah bize hidayet verdi. Biz fakirdik, Allah bizi zengin etti. Eğer kızınızı verirseniz, hamd ederiz.
Vermezseniz Allah büyüktür. Kızı verdiler.
Hz. Bilal olduğundan farklı görünmedi. Ne ise o oldu. Daha sonra kardeşi Hz. Bilal'e sitem etti şöyle dedi: Bizim eski halimizi anlatmak zorunda mıydın? Bilal cevap verdi: Sakin ol. Doğru söyledik.
Doğruluk ise seni evlendirdi.
Doğruluktan dolayı ölmek, yalanla yaşamaktan daha hayırlıdır. Münafıkların özelliği sayılırken 'yalan söyler' maddesi başa konulmuştur.
Efendimiz şakadan bile yalanı hoş görmemiştir.
Yazıklar olsun, insanlar gülsünler diye yalan söyleyene. Yazık ona. Yazık ona. (Tirmizi, Sünen, 1913, Mace, 51) Efendimizin duası şöyleydi: Allah'ım. Kalbimi nifaktan arındır. Amelimi riyadan uzak tut.
Dilimi yalandan koru. Gözümü hainlikten alıkoy.
(Beyhaki)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.