Ekrem İmamoğlu'yla ilgili ilk yolsuzluk operasyonu 19 Mart'ta başladığında CHP ve çevresinin tepkisi gecikmedi: "Operasyon siyasidir."
Siyasi denildi, çünkü İmamoğlu da CHP Genel Başkanı Özgür Özel de bunun geleceğini biliyorlardı ve hazırlıklıydılar. Her şey gelmesi beklenen operasyona göre tasarlanmıştı. Bu noktada "özel köstebek" iyi çalıştığı gibi yargı da bir hayli geç kalmıştı. CHP işte bu geç kalmayı bir fırsata çevirdi. Bu yüzden siyasi tarihte pek yaşanmayan "tek adaylı" bir tiyatro oyunu sahneye konuldu, iller dolaşıldı ve "CHP'nin cumhurbaşkanıadayı" algısı pekiştirildi. Öyle ki Kılıçdaroğlu bile gidip hançercisine oy vermek zorunda kaldı. İkinci santrfor Mansur Yavaş'ın aday yerine konulmaması da aynı alicengiz oyununun bir parçasıydı.
Bu tasarlama bir süre etkili de oldu... İnsanlar olayın siyasi olduğuna inandırıldı ve sokaklara dökülmesi sağlandı, gençler kışkırtıldı, hatta CHP tarihiyle çelişen yerli ve milli markalar boykot edildi. Ülkeye bedel ödetme pahasına her şey yapıldı.
Peki iki ay sonra ortaya nasıl bir fotoğraf çıktı?
Bugüne kadar İBB eksenli yolsuzluk iddiasıyla yürütülen soruşturmada 5 dalga operasyonu yapıldı. İmamoğlu dâhil aralarında ünlü müteahhitlerin, iş insanlarının ve belediye yöneticilerinin olduğu 230 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi. Bunlardan 114'ü tutuklandı. Ama daha ilginç olanı bugüne kadar 27 kişinin "etkinpişmanlık"tan yararlanması ve İBB'de kurulan "sistemi" deşifre eden ifade vermesiydi.
İşin esasını da seyrini de işte bu kişilerin ifadeleri belirledi ve algıyı tam tersine çevirdi. Çünkü bu siyasi değil, "organize işleri" deşifre operasyonuydu. Bu operasyondan çok önce aynı isimlerden söz etmiş ve "İBB'de'temiz eller'e ihtiyaç var" diye yazmıştım.
Çünkü ortada siyasi bir dava olmadığı gibi "dava adamları" da yoktu.
Doğal olarak dava da bir siyasi parti veya siyasi örgüt davası değil, "rüşvet, irtikap ve yolsuzluk" iddiasıyla açılan bir davaydı. Bütün ifadeler, itiraflar, açıklamalar da ağırlıkla "para"yla ilişkiliydi. Doğrusu sadece kendini zorla aday yaptırmayı başaran İmamoğlu dışında çekirdek kadroda siyasi bir aktör yoktu.
Kendi deyimleriyle oluşturdukları "sistem" tamamen "para almayıve vermeyi iyi bilen" insanlardan oluşuyordu. İşin siyaset kısmı da İmamoğlu'nun CHP'yi dizayn etmesiyle ilgiliydi ve onun siyasete nasıl yansıdığı da "şaibeli kurultay" vakasıyla görüldü.
Şu isimlere bir bakın: Fatih Keleş,Ertan Yıldız, Tuncay Yılmaz, AliNuhoğlu, Murat Ongun, AdemSoytekin, Hüseyin Köksal, Muratİlbak, Aziz İhsan Aktaş, SeyfiBeyaz ve Süleyman Atik.... Bunlaraçok sayıda isim eklenebilir.
Tek ortak noktaları da İstanbul'un rantını paylaşmaktı. Kimlere çantalarla milyon dolarlar taşındığı, ihalelerin nasıl alındığı ve nasıl tehdit edildikleri itiraflarda görüldü. Ve nedense hiçbiri "siyasi bir dava"dan söz etmedi. Diğer belediye başkanları dâhil hiçbiri siyasi nedenlerle değil, "yolsuzluk" iddiasıyla tutuklandı.
İşin esasını da A Takımı'nda yer alan Ertan Yıldız anlattı: "Ekrem İmamoğlu adına yapılantahsilatlar Fatih Keleş'te toplanmaktaydı.Bu paralar genellikleFlorya'da bulunan eskibaşkanlık konutu olan ve FatihKeleş'in ofis olarak kullandığıyere getirilmekteydi. İmamoğlu,tüm parasal sistemi kendisi takipetmekte olup bu sistemde namıhesabına çalışan kişilere tek tekhesap sorardı."
Böyle büyük paraların döndüğü, kirli ilişkilerin kurulduğu siyasi dava mı olur?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.